30 Kasım 2005 Çarşamba

Ev Yapımı Erişte

Malzemeler:
Bir miktar erişte (ben göz kararı yapıyorum), bir çorba kaşığı tereyağı, tuz, su ve içine ufalamak için bir miktar peynir

Yapılışı:
Öncelikle tencerenize (ben teflon tenceremde yapıyorum sonuç güzel oluyor) bir kaşık tereyağınızı koyun, eridikden sonra erişteleri ilave edip kavurun, kavurma işi tamamlandıkdan sonra üzerini geçesiye suyunu ve tuzunu ilave edin. Kaynadıktan sonra ocağınızın en küçük yerine koyun ve altı kısık bir şekilde suyunu çekinceye kadar pişirin. Ocağınızın altını kapattıktan sonra içine maydonoz ve peynirimizi ilave edin. Tencerenizin ağzını kapatıp bir müddet demlenmesini bekleyin.

Afiyet Olsun...

Eriştenin Yapılışı:
Yumurta(Ben 15 yumurtadan yaptım siz ona göre ayarlarsınız). Yumurtaları bir kaba kırıp ne kadar yumurta oluyorsa bir o kadarda su ilavesi var, aldığı kadar un ve tuz.
Hamur yoğurma leğeninize yumurtaları, suyu ve tuzu ilave edip karıştırın ve aldığı kadar unla katı bir hamur yoğurun. Bu hamurdan 15 adet beze yapıp yarım saat dinlendirin.Hamur dinlendikten sonra altına ve üstüne un serpip oklavayla orta incelikte yufkalar açın. Hamurun hepsini açtıkdan sonra bir yere serip kurumasını sağlayın.(ben bu kuruma işlemini tüplü saçımın üzerine koyup yaptım) Önce kuruyan hamurlardan 4,5 tanesini üstüste koyup, 5-6 cm genişliğinde şeritler halinde kesin, sonra istediğiniz enlilikde kesip 1-2 gün bir yere serip günletin. Sonrası malum :)

29 Kasım 2005 Salı

Fırın Kabak




Geçenlerde buzdolabında duran ve hatta epeydir durduğu için artık acilen pişirilmesi gereken kabakları nasıl kullanacağımızı sordu annem. Kavurmasını yapsan olmaz mı şeklindeki yanıtım pek cazip gelmemiş olacak ki annem yüzüme bakmayı sürdürdü. Tamam tamam dedim, ben fırında birşeyler yaparım onlarla.

Bizde fırın yemeklerini genelde ben yaparım, annem genelde ne bulursa kavurur veya sulu yemeğe dönüştürür:) Gerçi fırında brokoli gibi şaheserleri de yok değildir (anne kuşumun hakkını yer miyim hiç?) ama o fırın yemeği olarak genelde et yemekleri yapar, o da nadiren. Sebzeleri fırınlamak da bana düşer.

Bu yemeği yorgun geçen bir Pazar günü sonrasında akşam yemeği olarak hazırladım. Buzdolabındaki kabaklar da tam 6 taneydi ve tümünü tek tarifte kullanabildiğim için sevindim. Tarifi Sahrap Soysal'ın Hürriyet'teki köşesinde görüp bir ara denemek için kesmiştim. Hem değişik hem de çabuk tarafından ne yapayım diye arşivime bakarken hemen karşıma çıkınca çok mutlu oldum. Lezzetli bir yemek oldu, eğer fırında pişen peynirli yemekleri seviyorsanız denemenizi öneririm. Fazla da vakit almıyor.

Tariflerine ilginç isimler vermeyi seven Sahrap hanım bu tarifini "Egeli Fırın Kabak" olarak isimlendirmiş. Kulağa hoş geliyor değil mi?

Malzemeler:

- 6 adet orta boy kabak
- 1/2 su bardağı rendelenmiş beyaz peynir (yağsız peynir kullandım)
- 1/2 demet ince kıyılmış dereotu

Beşamel sos için:

- 2 tatlı kaşığı tereyağı
- 2 tatlı kaşığı un
- 1 su bardağı süt
- 1 çay kaşığı karabiber, tuz

Üzeri için:

- Rendelenmiş kaşar peyniri (dilediğiniz miktarda)
- Pul biber

Yapılışı:

1. Sos için tereyağını eritin, unu ekleyip sararıncaya kadar karıştırarak kavurun. Yavaş yavaş sütü ekleyin, çırparak karıştırın. Tuz ve karabiberi ekleyip kısa bir süre daha pişirin ve ocaktan alın.

2. Büyükçe bir tencerede tuzlu su kaynatın. Kabakların dışını kazıyıp uzunlamasına ince bir kapak kesip çıkartın. Tatlı kaşığı ile içlerini biraz daha oyun. Bu şekilde hazırladığınız kabakları kaynayan suya atıp 10 dk kadar haşlayın.

3. Yumuşayan kabakları sudan çıkarıp süzülmeleri için bir müddet süzgeçte beklettikten sonra hafif yağlanmış bir borcama alın. Beyaz peynir ve dereotunu karıştırarak hazırladığınız içi kabakların ortalarına paylaştırarak doldurun.

4. Kabakların üzerine beşamel sosu dökün, bir miktar kaşar peyniri serpip pul biber gezdirin. 175 derece ısıtılmış fırında üzerleri güzelce kızarıncaya kadar pişirip sıcak servis yapın.


Not: Kabakların içini oyarken çıkan parçaları ziyan etmek istemezsiniz biliyorum. Onları annemin yaptığı gibi daha sonra kullanmak üzere bir poşete koyup buzdolabına kaldırın. Daha sonra ister herhangi bir kabak yemeğine ya da çorbasına, isterseniz böreğinize ya da mücverinize eklersiniz...

28 Kasım 2005 Pazartesi

Çilek ağacının güzelleri...




Kış ortasında çilek de nereden çıktı diyeceksiniz.. Ya da çileğin ağacı mı olur? Oluyor işte! İngilizler "çilek ağacı" diyorlarmış ona. Benziyor da gerçekten! Ama elinize alıp pütürlü cildinin altındaki o dokunmadan ezilen narin mi narin gövdesine baktığınızda çilekle benzerliklerinin sadece doğa annenin bir oyunu olduğunu anlıyorsunuz. Dağ çileği ya da yaban çileği olarak bilirdim ben bu meyveciği, ta ki Meyve Ağacından Hikayeler'de asıl isminin "kocayemiş" olduğunu öğrenene dek!

Tijen abla hem Meyve Ağacından Hikayeler'de hem de Bir Ot Masalı'nda bahsetmiş kocayemişten. Ne kadar sevdiğini ve muhtemelen Antalya'da bulamayacağını bildiğimden aklımdan acaba ona ulaştırabilir miyim diye geçmedi değil. Ama bu narin meyvecik ne kadar yol gidebilirdi ki? O yüzden bari fotoğraflayayım da hem ona hem de hepinize ulaşsın dedim çilek ağacının güzellerinden birer kase!




Bu şirin meyvecikler sonbaharda - kış başlangıcında geliyor bizim pazarlara. Kocayemiş ağacı Ege'nin ve Marmara'nın ormanlık bölgelerinde yetiştiğinden, her zaman ve her yerde karşımıza çıkıveren meyvelerden değil malesef. Gerçi olsa bu kadar heyecan verir miydi bilinmez. Annem pazarda dağ çileği buldum deyince nasıl mutlu olduğumu anlatamam! Hemen o ilk kaseyi yiyip bitirdik; sık bulunmayan ya da mevsimin ilki olan meyveleri doğal halleriyle yemeyi severim. Ama itiraf etmek gerekirse şimdi bundan bir reçel ya da tart yapmak vardı diye de düşündüm... Veee, birkaç gün sonra bir de baktım mutfakta yine koca bir kase kocayemiş!




Tamam dedim, artık reçel yapabilirim!
Önce güzellerin moda çekimleri (!) yapıldı, sonra üstlerine azıcık şeker eklendi ve Bir Ot Masalı'ndaki tarife göre reçel kaynatıldı. Ateşe konur konmaz erimeye başlayan meyveciklere kıyamadım desem güler misiniz bilmem? :) Pişerken marmelada dönüştü ve bir küçük kavanoz bir de küçük reçel kasesini doldurdu yarım kilo kocayemiş.

Ve ertesi gün Pazar kahvaltısında bir parça ev ekmeği ile tadına bakıldı... hmmm!


Olur da bir yerlerde görürseniz ıskalamayın bu meyveciği. Hatta tereddüt bile etmeyin almakta, zira siz düşünürken bir pasta şefi çoktan kapıp götürebilirmiş bu olağanüstü dekoratif meyveyi! Tijen abla öyle diyor:) Hatta şunu da ekliyor: Tam da yılın bu zamanlarında The Marmara'nın cafe'sinde kocayemişli tartolet bulunabilirmiş. Ben oralarda olsam bir bakardım!



Hatta oralarda olsam, bir vapura atlar, Burgaz'a giderdim bir haftasonu.
Evet, tam da bu mevsimde!..
Ada'nın merak edenlere sakladığı sürprizleri aramak, ve tabi çilek ağacının da izini sürmek için!

Etli Lahana Sarması

Malzemeler:
6-7 adet haşlanmış lahana yaprağı, 1 su bardağı düğü (ince bulgur), 1 orta boy soğan, 1/2 demet maydonoz, 1 yemek kaşığı salça, 200 gr. kıyma, karabiber, tuz, fesleğen, 1 kepçe sıvı yağ

Yapılışı:
İnce ince yemeklik doğradığımız soğanı, yine aynı şekilde kıydığımız maydonozları, salçayı, kıymayı, yağımızı, baharatlarımızı, tuzumuzu ve düğüyü karıştırıp bir kabın içerisine arada da harcımızın çok sert olmaması için ılık su ilave ederek yoğuralım. Hazırlamış olduğumuz bu içi haşladığımız ve 3-4'e böldüğümüz lahanaların içine yerleştirip kenarlarını kıvırmadan saralım. Bu arada kenarlarını kıvırarak da yapabilirsiniz, ama bu işlem baya bir uzun sürdüğü için ben böyle yapıyorum ve dağılma gibi bir sorunlada karşılaşmıyorum. Sardığımız dolmaları bir tencerenin içine dizelim ve içine yeteri kadar kaynar su ekledikden sonra yarım saat-1 saat arası lahanalar pişene kadar durduralım. Ocakdan indirmeden 10 dakika kadar önce biraz sıvı yağın içinde biraz salçayı kavurup tenceremizin içine ilave edelim. Böyle yapınca daha güzel olduğuna inanıyorum. Yanında garnitür olarak yoğurt veya salatayla servis yapabilirsiniz.

Afiyet Olsun...
* Lahana:
Bol miktarda B, C ve E vitamini ve potasyum içeren lahananın, şeker ve romatizma hastaları için de çok faydalı olduğunu belirten uzmanlar, bol arsenik, kükürt ve vitaminleri ile kanı temizleyip cildi güzelleştirdiğini, bol idrar söktürdüğünü, vücuttaki suyu ve zehirli maddeleri idrarla dışarı attığını bildiriyor. Uzmanlar, lahananın kansızlığı giderdiğini ve kansere karşı etkili olduğunu da kaydediyor.
Uzmanlar, sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamininin, mide ve bağırsakların iç yüzeyini koruduğunu, oralardaki yaraların iyileşmesini sağladığını da vurgulayarak, bu sebzenin, yaşlanmayı önleyici ve kalp krizine karşı koruyan bir mineral kabul edilen selenyumun kaynağı olduğunu hatırlatıyor. Yaslanmayı önleyici mineral olarak kabul edilen selenyum'un saglıklı bir cilt verdiği belirtiliyor.

25 Kasım 2005 Cuma

Pirinç Köftesi





Şimdi "pirinç köftesi de nedir?!" diyeceksiniz belki, benim ilk duyduğumda dediğim gibi. Mücvere benziyor değil mi? Pirinç mücveri de denebilir belki, ama bizde de mücvere pek mücver denmez zaten, kabak köftesi denir:)) O yüzden ben de orjinal ismini yazayım dedim.

Evet, bu çıtır köftelerin içinde pirinç var! Benim gibi pirinçle arası pek sıcak olmayan biri için bile yeterince lezzetliler. Çay yanında da ikram edilebilir belki ama ben akşam yemeği için yaptım. Haftasonuna girdiğimiz şu saatlerde de hemen sizlerle paylaşayım dedim. Belki haftasonu konuklarınız için ya da sırf kendiniz için denemek istersiniz!

Mücvere göre çok daha çıtır oluyorlar, hatta ertesi gün kalan birkaçını ısıttığımızda onlar bile yumuşamamıştı. Belki kızartma olması nedeniyle pek masum değiller ama benim gibi zeytinyağında kızartır ve havluda bekletirseniz kesinlikle ağır olmuyor, zaten yağ da çekmiyorlar...

Malzemeler:

- 1 su bardağı pirinç
- 2 adet yumurta
- 3 yemek kaşığı un
- 1 çay bardağı kaşar peyniri rendesi
- 1 Türk kahvesi fincanı maden suyu
- 1/2 demet dereotu (ince kıyılmış)
- Tuz, karabiber
- Kızartmak için sıvıyağ

Yapılışı:

1. Pirinci yıkayıp 2 bardak sıcak tuzlu suda pişirin. Pişen pirinci derin bir kaba alıp biraz ılımaya bırakın.

2. Yumurtaları, unu, kıyılmış dereotunu, maden suyunu ve peynir rendesini iyice karıştırın. Bu karışımı pirinçlere ekleyip tekrar karıştırın.

3. Hazırladığınız karışımdan birer dolu yemek kaşığı alarak başka bir kaşık yardımıyla kızgın yağa bırakın. Tüm köfteleri arkalı-önlü güzelce kızarttıktan sonra sıcakken servis yapın.

24 Kasım 2005 Perşembe

Siyah Zeytin Ezmesi




Her yiyeceğini evde yapanlar klübümüzün (!) bugünkü tarifi zeytin ezmesi. Bu dilimi sizin için hazırladım, almaz mıydınız?

Zeytin ezmesi ne muhteşem birşeydir!
Şöyle güzel kızarmış bir dilim ekmeğin üzerine kalınca bir tabaka sürersiniz. Keyifli bir ısırıktan sonra bir yudum da çay alırsınız... Ya da misafirleriniz geldi ikindi çayına, küçük küçük kestiğiniz tost ekmekleri üzerine zeytin ezmesi sürer, sevimli kanapeler hazırlarsınız çabuk tarafından. Sonra tarifin sahibi der ki, bir kadeh şarap keyfiniz varsa, zeytin ezmeli ekmek dilimleri o güzel şarabın yanında dost sohbetlerine eşlik edebilir!

Benim ilk ev yapımı zeytin ezmesi denememdi bu. Tarif Tijen İnaltong - Bir Ot Masalı kitabından. Geçen Pazar kahvaltısı için sabah kalkınca hazırladım ve bir yandan da zeytin çekirdeklerini akşamdan çıkartmamış olduğum için kendime kızdım. Size önerim -çekirdeksiz zeytin kullanmayacaksanız eğer- çekirdek çıkartma işlemini boş vakitinizde, mesela akşam otururken halletmeniz. Yoksa sabah sabrınız zorlanabilir:)

Tijen abla belki nedenini daha iyi bilir ama benim ezmem gördüğünüz gibi biraz parçalı kaldı. Püre haline gelene dek zeytinyağı eklenmesini öneriyordu kitapta ama açıkçası o kadar yağlı olmasını istemedim, belki nedeni budur. Bir diğer nedeni de mutfak robotumuzun bu kadar yapabilmesi olabilir tabi:) Sonuçta yine de ekmeğe rahat sürülüyordu, o nedenle pek önemsemedim kıvamını.

Gelelim lezzetine!
İşim nedeniyle iyi zeytin ezmesini ve tabi kötüsünü de iyi bildiğimden tadı hemen damağıma uydu ve tanıdık geldi. Birer lokma aldıktan sonra annemle birbirimize bakıp onay verdik. Tamamdır, biz artık zeytin ezmemizi evde yaparız! Sonra makarnalar da yaparız bundan (Oya Hanım'ın bir ara mail grubumuzda anlattığı bol zeytin ezmeli dehşet bir makarna tarifi vardı, yazsa sitesinde keşke!) , öğleden sonra acıkmaları için atıştırmalık kanapeler hazırlarız, kahvaltıda da yeriz tabi..

Son olarak bir de ufak not. En lezzetli zeytin ezmesi en lezzetli zeytinlerden yapılır. Piyasada tanımadığınız bilmediğiniz markaların zeytin ezmelerini lütfen almayın, yemeyin. Ellerinde kalmış en kötü ve ezilmiş zeytinlerden yapılabiliyorlar!

Malzemeler: (1 kase için)

- 350 g çekirdeksiz siyah zeytin (ben 250 g kadar kullandım)
- 60 g ançuez-arzuya göre (ben kullanmadım)
- 1 çorba kaşığı kapari turşusu
- 3-4 çorba kaşığı zeytinyağı
- 2-3 diş dövülmüş sarımsak
- 1 çay kaşığı kekik
- Arzu ettiğiniz miktarda taze çekilmiş karabiber




Bilmeyenler olabilir diye fotoğrafını çektim, kapari böyle birşey..

Yapılışı:

Bütün malzemeyi mutfak robotuna koyup karıştırın. Ezme püre haline gelene kadar gerekirse azar azar zeytinyağı ilave edin. Bir kaseye alıp kızarmış ekmek dilimleriyle birlikte servis edin.



Zeytin ezmenizi kapaklı cam bir saklama kabına koyup buzdolabında saklayın. Eğer uzun süre dayansın isterseniz üzerini ince bir tabaka zeytinyağı ile kaplayabilirsiniz...

23 Kasım 2005 Çarşamba

Yulaflı Muffin




Sevgili Aliye'nin geçenlerde gönderdiği Söke Un'un yeni un karışımlarıyla ilk denemem tahminlerin(izin) dışında muffin oldu!

Aslında ekmek yapmak istiyordum ama annemin nohut mayalı ekmeğinden sıra gelmedi bir türlü. Ben de moralimin epey bozuk olduğu yağmurlu ve soğuk bir Cumartesi akşamında mutfağa girdim ve yulaf unu karışımı paketindeki alternatif tarif olan yulaflı muffini denedim. Aliye özellikle güneş muffinlerini tavsiye ettiği için ilk tercihim oydu ama tarifte yer alan kimi malzemelerin evde olmadığını fark edince yulaflı olanları yapmaya karar verdim. Sonuçta ilk kez kağıt kalıp kullanmadan denediğim muffinler o kadar güzel kabardı ve puf puf oldu ki bütün üzüntüm bir anda kayboldu.

Annemle Sevim hemen kahveleri eşliğinde birer tanesinin tadına baktılar. Annem sadece bir lokma alacağını söyledikten sonra böldüğü muffinin hepsini yiyince, üstelik tarifi kendi defterine de yazmamı isteyince çok güzel olduğuna emin oldum:) Ertesi gün ofise getirdim ve mutsuzluğun da yağmurun da devam ettiği Cumartesi gününde muffinim çayıma eşlik etti... Ve evet, mutlu oldum! (Sizinle o an'ın fotoğrafını paylaşmak isterdim aslında ama ışık o kadar yetersizdi ki fotoğraf çekemedim. Yukarıdaki ve aşağıdaki kareler mutfakta çekildi)

Unutmadan! Yumuşacık, kocaman muffinler yapmanın sırrı -özellikle benim gibi daha önce bilmeyenler için- bu tarifin içinde saklı! :) Tarif Söke Un paketinden, ben kendi anlatımımla yazıyorum -zaten verilen ölçüleri de fazla değiştirmedim. Bu tarife biz hepimiz 5 yıldız verdik. Sıra güneş muffinlerde!

Malzemeler:
Sıvı karışım:
- 3 adet yumurta
- 1 su bardağı toz şeker (esmer şeker kullandım)
- 3/4 su bardağı bal
- 1 su bardağı yoğurt
- 1/2 su bardağı sıvıyağ (zeytinyağı kullandım)

Un karışımı:
- 1 su bardağı yulaf unu
- 2 su bardağı normal un
- 2,5 çay kaşığı tarçın
- 1/2 çay kaşığı hindistan cevizi
- 2 çay kaşığı vanilya
- 1,5 çay kaşığı kabartma tozu
- 2 çay kaşığı karbonat (1 çay kaşığı kullandım-yeterli oluyor)

Ayrıca:
- 1 su bardağı ceviz (irice çekilmiş)
- 1/2 su bardağı kuru üzüm

Yapılışı:

1. Ön hazırlık olarak cevizleri ve üzümleri hazırlayın. Üzümleri ayıkladıktan sonra şişmeleri için sıcak suda bir müddet bekletin, daha sonra kurulayarak una bulayın.

2. Derin bir kapta un karışımı için verilen tüm malzemeyi karıştırın.

3. Bir başka derin kapta sıvı malzemelerin tümünü bir anda mikserle karıştırın. İlk püf noktası bu, normal kek yaparken olduğu gibi önce şekerle yumurtalar çırpılıp sonra diğer malzemeler tek tek eklenmiyor, tümü birlikte çırpılıyor. Kesinlikle çok fazla çırpmayın, ikinci püf noktası da bu...

4. Kuru malzemeyi sıvı malzemeye ekleyerek tümü özleşene dek karıştırın. Daha sonra ceviz ve üzümü ekleyin.

5. Yağlanmış muffin kalıbınıza üstten çok az bir boşluk kalacak şekilde kaşıkla karışımı boşaltın. Benim kullandığım kalıpla bu ölçülerden 14 adet muffin çıktı.

6. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında sadece 20 dk pişirin. Muffinler normal kek süresinin yarısında pişiyorlar, fırından çok fazla uzaklaşmayın:)

O arada güzel bir çay demleyin, ya da kahvenizi hazırlayın. Yağmurlu, belki de karlı soğuk bir gün için harika bir eşlikçi olacaklar...

Sevgili muffin kalıbımla denediğim ilk muffinlerim:)
Çok sevildiler, sanırım bir müddet bizde normal kek yapılmayacak!

22 Kasım 2005 Salı

Tarhana Çorbası

Malzemeler:
4 yemek kaşığı tarhana, 1 litre su(5 su br), bir kaşık salça veya 2 tane rende domates, 2 yemek kaşığı sıvı yağ, birazda margarin veya tereyağı, tuz, 1-2 diş sarımsak, biraz kavrulmuş kıyma -yoksa tavuk suyu veya tavuk bulyon tablet olabilir.

Yapılışı:
Öncelikle tenceremize sıvı yağı ve margarini koyalım. İçine tarhanamızı ilave edip biraz kavuralım(kavurmadanda olur ama ben kavrulmuş tarhana çorbasının daha değişik olduğuna inanıyorum). Tarhanamızı kavurdukdan sonra içine domatesi veya salçayı ilave edelim (ben bu aşamayı başka bir küçük tavada kıymayı kavurup içine salçayı ilave edip orada sulandırıyorum sonradan çorbamızın içine ilave ediyorum). Tarhanamızın üzerine et suyumuzu vaya normal suyu ilave edelim. İçine kavurduğumuz kıymayı ilave edelim ve kaynadıkdan sonra bir 10 dakika kaynatalım. Ocaktan indirmeden hemen öncesinde 1 diş sarımsağımızı ezip içine ilave edelim. Biraz da kuru naneyle tadı çok hoş oluyor.

Afiyet Olsun...

Tarhanayı şu şekilde yaptım;
Bir kase akşamdan nohut ısladım ve ertesi sabah kemikli etle haşladım. Sonrasında robottan nohutları geçirdim. 1 kilo süzme yoğurdum vardı, 1 kiloya yakın kırmızı biberim vardı, ayriyetten 2 yemek kaşığı da (dolu dolu) domates salçam vardı. Nane, aldığı kadar da un yaptım ve yoğurdum. Avcumun içi kadar bezeler tuttum. Sonra da oklavayla çok ince olmamak şartıyla açtım ve temiz bir bezin üzerine her birini serdim. 5 saat kadar öyle durdu. Böylece akşama kurumuştu. Elimde ufalayıp biraz biraz robattan geçirdim sonra yine temiz bir bezin üzerine serdim ve 1 kaç gün kuruttum. Tarhanam hazır oldu. Bana bu uzun süre gidecek sanırım, çünkü bayağı bir çok oldu :)

Annemin Fırında Brokolisi




Brokoli son yıllarda "keşfedilen", kimilerince pek sevilmese de aslında çok farklı lezzetli pişirme yöntemleri olan ve tabi ki çok da yararlı bir sebze. Bizim evden kış aylarında hiç eksik olmaz! Kardeşi karnabahara göre daha çok sevilir ve daha çok yenir. Ben bu kış ilk kez çorbasını da yaptım ve çok sevdim. Başka neler yapılır brokoliden? Kızartabilirsiniz, hafif haşlayıp salatasını yapabilirsiniz (annem çok yapar, haşlanmış brokoli dalları üzerine zeytinyağı-limon-sarımsaktan oluşan bir sos gezdirdiniz mi tamam), makarnanıza koyabilirsiniz, hatta ben bir kere sulu yemeğini bile yapmıştım:)

Ama brokoliye en yakıştırdığım, hani parmak yedirtecek cinsten, sevmeyene gerisini arattıracak bir yemek sorarsanız; fırında nar gibi kızarmış, beşamel soslu, bol tulum peynirli, kekikli brokoli derim ben, kısacası annemin fırında brokolisi!

Herkese kendi annesinin yemeği dünyanın en güzel yemeğiymiş gibi gelir, biliyorum. Bu yemeğin benim için bu kadar güzel olma sebebi belki de budur! Belki soğuk kış akşamlarında eve çok üşüyerek ve çok aç geldiğimde fırından yükselen o müthiş kızarmış peynir & kekik kokusu (bkz: küçük mutluluklar!:) sebeptir buna. Tarifini brokoliyi nasıl yapsak diyen o kadar çok kişiye verdim ve o kadar güzel yorumlar aldım ki artık blogda da sizlerle paylaşmalıydım. Pazarlarda bol bol brokoli var kış boyunca. Bu yemeği yapmak fazla vaktinizi de almayacak. Artık ister zevkinize göre beyaz şarap, ister portakal suyu (çok yakışıyor!), ister bir kase yoğurt ve yeşil salatayla servis yapın. Başka yemek aramayacaksınız! Hatta pizzayı çok seviyor ama kalorisinden korkuyorsanız, bu yemek pizzayı hiç aratmayacak sağlıklı ve leziz bir alternatif olabilir size. Ne ilgisi var canım pizzayla diyorsanız deneyin derim:)

Malzemeler:

- 1/2 kg brokoli
- 1 yemek kaşığı un (tepeleme)
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2 su bardağı süt
- 1 yumurta (tercihe bağlı)
- 1 kahve fincanı haşlanmış mısır
- 3/4 su bardağı tulum / kaşar peyniri rendesi
- 1 tatlı kaşığı kekik
- Tuz, taze çekilmiş karabiber

Yapılışı:

1. Brokoliyi dallarına ayırın, buharda hafifçe haşlayın. Tuzu sebzenin içine işleyebilmesi için haşlama sırasında serpin. Sap kısımlarına çatalla dokunduğunuzda yumuşadıysa haşlama yeterlidir. Yağlanmış bir borcama brokolileri sıralayın.

2. Beşamel sos için zeytinyağında unu kavurun. Sütü azar azar ekleyin, sos kıvamına gelinceye dek tel çırpıcıyla sürekli karıştırın. Karabiber ekleyin. Yumurta tercihe bağlı, yani kullanmayabilirsiniz. Daha besleyici bir yemek olmasını isterseniz sosu ocaktan alıp bir süre ılımasını bekledikten sonra yumurtayı ekleyin (annem benim protein ihtiyacım için genelde yumurta ekliyor).

3. Sosu bir kez daha çırparak brokolilerin üzerine gezdirin. Üzerine haşlanmış mısırları serpiştirin. Üstünü tulum ya da kaşar peyniri rendesi ile kaplayın (peynir miktarını zevkinize göre artırabilirsiniz). En son kekiği serpin.

4. Önceden ısıtılmış 200 dereceli fırında peynirler iyice kızarana dek pişirin.


18 Kasım 2005 Cuma

Zeytinli Poğaça

Ne zamandır zeytinli poğaçalar yapmak istiyordum, kısmet geçen Pazar kahvaltısınaymış! Uzun bir aradan sonra evde annemle ilk başbaşa kahvaltımızı yapacaktık ve ben her zamanki gibi biraz erkence uyanıp mutfağa girdim. Poğaçalarımı yaptım, onlar pişerken de sofrayı hazırlayıp odamı toparladım..

Zeytinli Poğaça Tarifi


Zaman fazlaca ilerlemeden poğaçaların ilk tepsisini aldım, ikinci tepsi pişerken biz kahvaltıya oturduk bile. Bu tarifi yapımı fazla vakit almayacağı için seçtim biraz da. Ben bekleyebiliyorum ama annem ilaç alması gerektiğinden fazla bekleyemiyor kahvaltı için. Neyse, sonuçta poğaçalarım tahmin ettiğim kadar güzel oldular. Hele sıcakken çayla birlikte çok güzel gittiler!

Bu zeytinli poğaçaların hamurundaki patates rendesi yumuşacık olmalarını sağlıyor. Mayalı hamurla yapılmış kadar güzel kabaran ve pufidik poğaçalarınız oluyor yani. Yarın Pazar. Belki denemek istersiniz! Bunu veya başka bir tarifi deneyin, ama mutlaka farklı birşeyler yapın Pazar kahvaltılarınız için. Hem sizi mutlu edecektir bu, hem de sofraya oturanları..

Zeytinli Poğaça Tarifi


Poğaça Malzemeleri

  • 2 adet patates (haşlanmış)
  • 2 adet yumurta
  • 150 g Becel - oda sıcaklığında
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 2,5 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • Çekirdeği çıkartılmış siyah zeytin

Yapılışı

  1. Haşlanmış patatesleri derin bir kabın içine rendeleyin.
  2. Yumurtaların birinin sarısını üzerine sürmek üzere ayırın, kalanları patateslere ekleyin.
  3. Tuzu, yağı, kabartma tozunu ve unu ekleyip elinize yapışmayacak bir hamur yapın (un miktarı değişebilir).
  4. Hamurdan cevizden biraz daha iri parçalar koparıp açın, ortasına bir miktar çekirdeksiz (birkaç parçaya kesilmiş) siyah zeytin koyup bohça gibi kapatın. Parmak uçlarınızla yapıştırdıktan sonra avcunuzda hafifçe yuvarlayın, kapattığınız yer alta gelecek şekilde yağlı kağıt serili tepsiye sıralayın.
  5. Üzerlerine yumurta sarısı sürdüğünüz poğaçaları, önceden 200 derece ısıtılmış fırında 20-25 dk -üzerleri kızarana kadar- pişirin.

Zeytinli Poğaça

* Bu zeytinli poğaça tarifi Dr. Oetker'in tarif serisinden. Tarifi beğenirseniz bir de patatesli poğaça tarifime göz atın.

16 Kasım 2005 Çarşamba

Sanal Dünya!




Bu şirin mi şirin köpeciğin fotoğrafını ben çekmedim, mail ile gelmişti bir ara. Ama konuya yakıştırdım ve bunu koymak istedim. Ne ilgisi var diyeceksiniz. Baksanıza nasıl saklanmış duvarın arkasına, ama nasıl da merakla bakıyor, bir de sanki "benimle ilgilenin!" bakışları yok mu?

İnternetle ilişkimiz biraz böyle bir ilişki sanırım. Bazen saklanıyor, bazen ilgileniyor, bazen bizimle ilgilenilsin istiyoruz. Tabi bir de aradığımız ne olursa olsun şıp diye bulmak, hatta bazen hiç aramadığımız halde sürpriz bilgilere ulaşmak, yeni birşeyler keşfetmek var ya, işte bu az lüks değil! Vakti zamanında ödevlerimizi tamamlamak için tozlu arşivlerden indirttiğimiz devasa ciltli kitapları, yuttuğumuz kütüphane tozlarını düşünüyorum da, az çile çekmemişiz:) Yanlış anlaşılmasın, kütüphanelerin yeri de önemi de elbette ayrı ve vazgeçilemez, ama internet de bu anlamda çok büyük kolaylıklar getirdi yaşamlarımıza. En azından artık bilmediğimizi araştırmamak ve öğrenmemek için hiçbir bahanemiz de kalmadı -ki en güzeli de bu zaten!

Çilek Suyu'nun heyecanlı yazarı adaşım Sibel bana ne kadar sanal olduğumu sormuş. Ben de onu kırmıyor ve sorularını yanıtlıyorum.

1- Kaç saat internetteyim?

Ofiste olduğum tüm süre boyunca, yani yaklaşık günde 10 saat, Cumartesi dahil. ADSL olduğu için kesintisiz internet bağlantımız var ve zaten işim gereği de sürekli internetteyim, yazışmalar ve bazen de araştırmalar yapmam gerekiyor. Evde -iyi ki- internet bağlantım yok, olursa sanırım sanallık rekoru bende olur:))

2- Herhangi bir mesajlaşma yazılımı kullanır mıyım?

Yahoo messenger kullanıyorum.

3- Kaç tane mail adresim var?

3 tane özel adresim var, ama bunlardan birini kullanıyorum. 3 tane de iş adresi var ilgilenmem gereken!

4- Benimle bütünleşen "nick name"im var mı?

Ben de adaşım gibi adımı seviyor ve genelde kendi adımı kullanmak istiyorum. Kybele'den geldiği için olsa gerek:) O nedenle "nick name"lerin hiçbiri benimle pek bütünleşemedi. Değişiyor, duruma göre, ruh halime göre. Bu sıralar "rapunzel" mesela:)

5- İnternet ortamında tanışıp, gerçek hayatımda pekişen arkadaşlıklarım oldu mu?

Olmaz olur mu? Tijen abla en başta mesela! Türkmencim var, Güney Afrika'da. Bir yıldan fazla süredir her gün "mektuplaşıyoruz" onunla. Yüzyüze görüşemedik henüz koşullarımız nedeniyle, ama bir gün nasıl olsa Boğaz'a karşı oturup bir kahve içeceğiz, di mi Türkmencim? Başka... Üye olduğum mail gruplarında olsun, blog yazarları arasında olsun, tanışsak iyi arkadaş olurduk diye düşündüğüm (ya da karşılıklı düşündüğümüz) pekçok arkadaşım var ki, onları da anmazsam haksızlık etmiş olurum..

6- İnternet üzerinden alışveriş yapıyor muyum?

Mecburiyet nedeniyle evet. Burada bulamadığım kitapları ve albümleri alıyorum. Ama aradıklarımı bulabileceğim bir kentte yaşasaydım dükkan dükkan gezmeye bayılan biri olarak asla sanal alışveriş yapmazdım.

7-Lütfen şu cümleyi iki sn. düşünüp ilk aklınıza gelen cümleyi yazınız.."ya internet olmasaydı....."

Kurmayı sevmediğim cümlelerden biridir bu. Birşeyin yokluğunun hayatı eksiltebileceğine inanmak istemediğimden (aşk hariç, elbette!) Yine de oyunbozanlık yapmayıp ilk aklıma geldiği şekilde tamamlayayım cümleyi: İnternet olmasaydı sanal kahvem de olmazdı, mutfağımı paylaşamazdım! Her gün bu kadar çok şey öğrenip bu kadar güzellikle karşılaşamaz, bu heyecanı duyamazdım. Ama çok daha fazla kitap okur ve eskiden yazmaya bayıldığım gibi upuzun mektuplar yazardım, dolmakalemle!.. (Bu da işin diğer ve çoook derin bir boyutu!)

Aynur hanım, Figen ve Zeynep abla, peki sizler ne kadar "sanal"sınız?

Bulgur Köfteli Tavuk Çorbası

Malzemeler :
1 adet tavuk göğsü, 1 su bardağı ince bulgur, 1 adet yumurta, aldığı kadar un, 2-3 diş sarımsak, 2 veya 2,5 yemek kaşığı salça, zeytin yağı, tuz, karabiber, nane

Hazırlanışı :
Tavuk etini bir tencereye koyup haşlayın. Daha sonra elinizle küçük küçük parçalara ayırın. Bulguru sıcak su ile ıslatıp kısırda olduğu gibi şişmelerini sağlayın. Bulgurlar sulu kalmasın. Sonra içerisine yumurtayı, tuz ve karabiberi ekleyin. Malzemeleri iyice yoğurarak, hamur kıvamına gelene kadar un ilave edin. Bir süre daha hamuru yoğurun.
Sonra elinizi ıslatıp (veya unlayıp) hamurdan fındıkdan daha küçük parçalar koparın ve yuvarlayın. Un serpilmiş bir kaba koyun. Tüm hamur bitene kadar aynı işlemi tekrar edin. Tavuk etini haşladığınız suya göz kararı (bulgur köftelerinin miktarına göre ayarlayabilirsiniz) su ilave edin. Kaynamaya başladığında tavuk etlerini, dövülmüş sarımsakları ve tuzu ilave edin.
Ardından hazırladığınız köfteleri de ekleyin ve köfteler pişene kadar kaynatın. Küçük bir tavaya sıvı yağı koyup içerisine salçayı ekleyin. Ocakta bir süre karıştırdıktan sonra nane ekleyin ve altını kapatın. Çorbanın suyundan bir kepçe salçalı karışıma ekleyip karıştırın. Sonra bunu tencereye karıştırarak ilave edin. Bir süre daha kaynatıp ocaktan alın. (tarif mekanımız mutfak'tan alıntıdır)

Afiyet olsun...

Not: Ben suyunun kıvamlı olması için bir yemek kaşığı kavrulmuş un ekledim. Bulguru da 1/2 su bardağı kullandım. Yağ olarak da ayçiçek yağı kullandım. Tercihler size kalmışartık. Bu şekilde de güzel oldu.

14 Kasım 2005 Pazartesi

Hurmalı Sıcak Soslu Kek , Hurma Lokumları




Bu ay hurma yiyoruz!..
Aslında geçtiğimiz haftalarda Ramazan dolayısıyla oldukça yedik, bu mucizevi meyveden bol bol faydalandık. Ben her iftarıma hurmayla başladım, gün boyu düşmüş olan kan şekerimi bir minik hurmanın ellerine teslim ettim, o da hemen onu normal düzeyine getirerek beni mutlu etti. Her defasında da yemeye sadece hurmayla devam etmemek için doğrusu kendimi zor engelledim! Sanırım sınırsızca hurma yiyebilirim ben:))

Bu ayki yemek etkinliğimizin ev sahibesi Melda konu olarak bu çok sevdiğim meyveyi seçince gerçekten çok sevindim. Hurmayla yapılan pekçok nefis tarifle tanışabileceğiz böylece! Hem de hurmayı sadece Ramazan'da sofralarımıza gelen bir meyve olmaktan çıkarmamıza yardımcı olacak belki bu tarifler...

Ramazan içerisinde de hurmalı tarifler denemiştim. Hatta bunlardan birini daha önce yayınladım. Bugün sizlerle paylaşacağım hurmalı sıcak soslu kek ise en favori keklerimden biri oldu! Değişik kaynaklarda pekçok farklı hurmalı kek tarifi okuduktan sonra kafam iyice karışmıştı. Bu kez yapacağım kekin geçen sefer yaptığım gibi baharatlı, ekmeğimsi bir kış keki olmasını istemiyordum. O da çok güzeldi ama bu kez hurma tadı çok baskın, ve hatta pastamsı bir kek olsun istiyordum. Sonunda baktığım tüm tariflerin belki sentezi olabilecek bir kek yapmanın en mantıklısı olduğuna karar verdim. Bundan bu kadar yeter herhalde, şundan da şu kadar (!) şeklinde hazırladığım kek hamurunu, ortaya nasıl birşey çıkacağını kesinlikle bilmeyerek fırına verdim... Sonuca ben de inanamadım. Hatta o an canı birşey yemek istemeyen annem bile dayanamayıp bir tabak istedi. Sonuçta biz iki kişi 3 porsiyonu bir güzel yedik ve daha fazla gözümüzün önünde durmaması için keki hemen kaldırdık!

HURMALI SICAK SOSLU KEK

Malzemeler: (12 kişilik)

- 375 g hurma
- 2 su bardağı su
- 1 su bardağı esmer şeker
- 130 g Becel
- 3 adet yumurta
- 2 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu

Sıcak sos için:

- 200 ml (1 küçük kutu) çiğ krema
- 1/4 su bardağı toz şeker

Yapılışı:

1. Hurmaları yıkadıktan sonra ikiye bölerek çekirdeklerini çıkartın. Derin bir kabın içerisine alıp üzerine suyu ekleyin ve ocağa koyup kaynatın. Suyunu biraz çekip hurmalar ezilmeye başladığında ocaktan alın (suyu tamamen çekene dek beklemeyin). Pişen hurmaları robotta ezerek bir kenarda ılımaya bırakın.

2. Şekerle yağı mikserle iyice çırparak krema kıvamına getirin. Yumurtaları teker teker ekleyip her defasında iyice çırpın. Ilımış olan hurma püresini ekleyin.

3. Unu ve kabartma tozunu birlikte eleyerek karışıma yavaş yavaş ekleyin ve özleşene dek karıştırın.

4. Hamuru yağlanmış dikdörtgen bir borcama döküp üzerini düzeltin. Önceden 175 derece ısıtılmış fırında 40-45 dk kadar pişirin. İçi hafif ıslak kalan bir kek olacak, o nedenle kürdan testini geçmeyebilir. Bu nedenle üzeri yeterince kızardığında fırını kapatıp 5 dk kadar içini çekmesini bekleyin, daha sonra fırından çıkarın.

5. Kekin ilk sıcaklığı geçene dek sosu hazırlayın: Kremanın yarısını büyükçe bir cezveye koyun, içine şekeri ekleyip arada karıştırarak ocakta ısıtın. Kaynama noktasına gelince ocaktan alın, kalan kremayı ekleyin, karıştırın.

6. Keki kare dilimler halinde kesin, hazırladığınız sosu bekletmeden kekin üzerine dökerek hemen servis yapın.

*** Kalan sosu buzdolabında saklayın ve mümkünse 2-3 gün içerisinde tüketin. Kalan keki tekrar servis yapmak istediğinizde sosu kekin üzerine dökerek fırında ısıtın ve ılık-sıcak servis yapın.


HURMA LOKUMLARI

Bayramda bayram şekeri niyetine ne yapsam diye düşünürken, anneme Ramazanın son günlerinde sonra bulamam korkusuyla bol bol aldırdığım hurmalardan birşey yapmaya karar verdim. Önceki yıl yine Ramazan ayında Mutfakta Zen (şimdiki Hayattan Renkler) mail grubuna Sıdıka hanımın yazdığı bir tarifi saklamıştım. Yapımı hem çok basitti hem de özellikle Türk kahvesi yanına yakışacaktı. Lokumdan farkları yoktu doğrusu! Ben de onlara "hurma lokumları" adını verdim:) Sıdıka hanım sanırım iftar sofrası için tadımlık olarak hazırladığını yazmıştı bunları. Ben bayramlık yaptım! Eğer okuyorsa çok teşekkür ederim tarifi için.

Bu lokumlar sadece hurma, ceviz ve susam içeriyorlar ve dolayısıyla çok lezzetliler! Kendinizi kaptırıp minik topları ardı ardına yiyebilirsiniz. Özellikle dış kaplaması olan kavrulmuş susam nedeniyle annemin favorisi oldu. Hurmaya susam çok yakışıyormuş gerçekten. Hazırladıktan sonra güzel bir şekerleme kutusunun tabanını alüminyum folyoyla kaplayıp lokumlarımı içine yerleştirdim ve ikram etmek üzere buzdolabına kaldırdım.


Malzemeler:

- 250 g hurma
- 1 avuç ceviz
- Kavrulmuş susam

Yapılışı:

1. Hurmaları derin bir kaba alıp soğuk suda ıslatın ve 1 saat boyunca bekletin. Süre sonunda hurmaların kabukları hemen hemen ayrılacaktır. Kabuklarını soyun ve çekirdeklerini çıkartın.

2. Ceviz ilave ederek hurmaları rondodan geçirin.

3. Ellerinizi suyla nemlendirerek küçük toplar halinde yuvarlayın. Hazırladığınız topları bir kaba koyduğunuz susamların içine atın.

4. Susama bulanmış lokumları bir servis tabağına veya kutuya yerleştirerek servise kadar buzdolabında tutun.

* Dilerseniz susam yerine hindistan cevizine de bulayabilirsiniz ama ben denemedim.

** Bu hurma ve ceviz miktarıyla 1 küçük şekerleme kutusu doluyor, siz daha fazla yapmak isterseniz malzemeyi artırabilirsiniz.



Evde ekmek yapımı & Yeni fincanım




Beni çok mutlu eden iki güzel jesti hepinizle paylaşmak istedim haftanın ilk gününde!

Cumartesi günü annem telefon ederek bana kocaman bir paketin geldiğini söyleyince çok sevindim, Aliye'nin gönderdiğini yazdığı paketi bekliyordum zaten:) Ne var kızım bunun içinde? diye merakla soran anneme istersen açabilirsin dedim ama o yine de benim eve gelmemi beklemiş. Eve gelince paketi merakla açtım, doğrusu bu kadar büyük bir paket beklemiyordum! İçinden Söke Un'un piyasaya yeni çıkan 5 farklı çeşit unu çıkınca yüz ifademi görmenizi isterdim. Birbirinden şık paketlerde, evde ekmek yapımı için 5 farklı un karışımı!

Sevgili Aliye, Söke Un'un Aydın Söke'de bulunan fabrikasında Gıda Mühendisi olarak çalışıyor. Piyasaya yeni çıkacak olan ekmeklik unlar üzerinde çalıştıklarını yazmış, bana da denemem için göndereceğini söylemişti. Doğrusu bu jest karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Aliyecim, çok ama çok naziksin, çok teşekkür ederim sana ve tabi Şirketinize de, bu güzel ürünler için. Annem daha yeni ekmek yaptığı için henüz deneme fırsatım olmadı ama en kısa zamanda deneyip paylaşacağım. Hatta kutularda bulunan alternatif muffin tarifleri de oldukça ilgimi çekti, onları da en kısa zamanda denemek istiyorum! Paketlerin arkalarında evde ekmek yapımının tüm aşamaları anlatılıyor, daha önce hiç yapmayan biri bile kolayca yapabilir. Ayrıca ekmek yapma makinesi kullananlar için de tarifler var.

Tüm paketler 500 gramlık 2 paket un karışımı içeriyor, 2 paket de maya. Yani 1 kg.lık bir paket ile 2 kez ekmek yapılabiliyor. Ürünler antioksidan içeriyorlar, ayrıca katkı maddesi kullanılmamış. Antioksidanın etkisini merak edenler için sanırım Aliye açıklama yapar (bildiğim kadarıyla olumlu bir katkı maddesi). Market raflarında sanırım yakında göreceğiniz bu unları kısaca tanıtmak istedim:

* Tam Buğday Unu Karışımı: Kepeği ve tahılları ayrıştırılmamış tam buğday unu ve tuz içeriyor.

* Yulaf Unu Karışımı: Buğday unu, yulaf unu ve dark malt unu içeriyor. Tuzu, şekeri de içinde. Nefis yulaflı ekmekler yapmak için!

* Çavdar Unu Karışımı: Buğday unu, çavdar unu, tuz, şeker, çavdar ekşisi ve dark malt unu içeriyor. Evde çavdar ekmeği de yapabileceğim demek ki!

* 7 Tahıllı Un Karışımı: Doğrusu favorim bu oldu. Oldukça zengin bir un! Bakar mısınız şu listeye: tam buğday unu, yulaf unu, çavdar unu, mısır unu, soya unu, ayçiçek içi, keten tohumu, tuz ve susam içeriyor. Nasıl bir ekmek yapılır bununla, tahmin edin:)








* Köy Ekmeği Karışımı: Bu karışım da tam buğday unu, çavdar unu, tuz ve dark malt unu içeriyor. İsmi ne kadar cazip değil mi? Bakalım bu nasıl bir ekmek olacak:) Kapak fotoğrafındaki ekmek nefis!









*****************************************
Beni çok mutlu eden bir güzel jest de Tuğçe'den geldi! Sevgili Tuğçe oldukça yetenekli ve harika çizimler yapıyor, zaten cıvıl cıvıl küçük mutfağından da belli değil mi? Benim kahveme de o cici renklerinden eklemek istemiş ve bu güzel fincan çalışmasını göndermiş. Ben çok sevdim, profilimdeki siyah kahve fincanımın yerine de hemen bunu koydum! Tuğçecim ellerine sağlık, çok teşekkür ederim!


Beni çook mutlu ettiniz sevgili dostlar, siz de mutlu olun e mi? :)

11 Kasım 2005 Cuma

Un Kurabiyesi




Un kurabiyesi deyince sizin de gözünüzde baklava şeklinde dilimlenmiş ve bolca pudra şekerine bulanmış bembeyaz kurabiyeler mi canlanıyor? Benim öyleydi. Pekçok un kurabiyesi denedikten sonra her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır sözüne iyice inandım. Türk mutfağının klasiklerinden olan un kurabiyesinin de tek bir formülü yok, kimi tariflerden mükemmel sonuç alınabiliyor, kimisi de hüsran olabiliyor.. Ben şimdiye dek denediklerim ve yediklerim arasında fındıklı olanını sevdim en çok ama bugün sizlerle paylaşacağım tarif en az onun kadar hoşuma giden, ağızda dağılan klasik un kurabiyesi...

Bu şirin şekilleri Sofra Dergisinde görmüştüm, zaten tarif de Emine Beder'in tarifi. Bu şekilde de hoş oldular bence. Kurabiyeleri babaannemlere bayram ziyaretine giderken götürmek için arife gecesi yapmıştım. Ertesi sabah fotoğrafladım ve babamdan kurtarabildiklerimi acilen paketledim:) Kolay kolay "güzel olmuş" demez kendisi!

Malzemesi en az, en kolay bulunan ve en hızlı yapılan kurabiye bu olsa gerek.. Hemen deneyebilirsiniz! Tek dikkat etmeniz gereken çok fazla kızartmamak (benimkiler biraz daha az kızarmalıydı mesela) ve hamur elinizden ve kaptan hafifçe ayrılmaya başladığında un eklemeyi bırakmak (bu kurala zaten kurabiye tariflerinin pek çoğunda uymak gerekiyor). Böylece ağızda dağılan kurabiyeler yapmanız mümkün. Emine Beder "pastanedekiler kadar güzel olduklarını göreceksiniz" diyordu tarifte...

Malzemeler: (~ 21 adet kurabiye)

- 1 paket (250 g) Becel - oda sıcaklığında
- 3 yemek kaşığı toz şeker
- 1 yumurtanın akı
- 1 tatlı kaşığı kabartma tozu
- Aldığı kadar un
- Üzerine serpmek için bolca pudra şekeri

Yapılışı:

1. Yağı, şekeri ve yumurta akını derin bir kaba alarak mikserle iyice çırpın.

2. Mikseri çıkartın, bir miktar unla kabartma tozunu karıştırarak ekleyin, unu yavaş yavaş ekleyerek yoğurmaya başlayın.

3. Kıvama gelen hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak 10-12 cm uzunluğunda rulo yapın, sonra iki ucundan tutarak bükün. Yağlı kağıt serili tepsiye aralıklı olarak sıralayın.

4. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 20-25 dk pişirin. Fırından aldıktan kısa bir süre sonra üzerlerine bolca pudra şekeri serpin...

9 Kasım 2005 Çarşamba

Naturel Tohumlu Buğday Ekmeği




Bayramın hemen öncesinde kocaman bir çuval geldi değirmenden...
İçi gerçek köy unuyla dolu bir çuval; tohumuyla, arpasıyla, kepeğiyle kocaman bir çuval esmer un! Babamın iş yaptığı Muğlalı bir köylü amcam karşılık gibi düşünerek o güzel Muğla ballarından yollamakla kalmamış, kendi buğdaylarından da göndermiş. Annem de hemen değirmene yollamış onları, o kadar buğdayla ne yapılır ki başka? Şimdi artık uzunca bir süre yetecek kadar esmer unumuz var, ekmeklik. Tabi ki keklerde çöreklerde de kullanılacak!

Bu ekmeğin tarifini son aldığım Söke Kepekli un paketinin arkasında görmüştüm ve hemen ilgimi çekmişti. İçine konan malzemeler oldukça ilginçti çünkü! Pekmez ve haşlanmış mısır gibi mesela.. Bayram tatilinde evde kepekli ekmeğimiz kalmayınca marketten bulduğum light tost ekmeğiyle bir gün idare ettik ama duramadım ve ertesi gün hemen kendi ekmeğimi yaptım. Kakaolu ekmek yemek istemiyorum ben!

Pekmez ekmeği hafif tatlımsı yapmıştı ve ben o yüzden özellikle kahvaltıda çok sevdim. Ama yemeklerle de güzel gidiyor. Renginin epey esmer olması da yine pekmez nedeniyle sanırım. Annem daha sade ekmekleri sevdiğinden bana göre değil dedi, ama ben sevdiğim için yine de sizlerle paylaşmak istedim. İçindeki bolca keten tohumundan dolayı oldukça faydalı bir ekmek, mısır tanelerinin de yerken ağıza geliyor olması hoşuma gitti. Bulabilseydim ayçekirdeği de ekleyecektim ama baktığım aktarlarda yoktu. Belki de bir kuruyemişçiye sormam gerekiyordu, bilemiyorum. Siz bulursanız ve dilerseniz ekleyebilirsiniz, tarifinde vardı. Bu arada sevgili Aliye'nin de kulaklarını çınlattım ekmeği tattığımda:)

Malzemeler:

- 1,5 tatlı kaşığı kuru maya
- 1,5 su bardağından biraz fazla ılık su
- 2,5 su bardağı beyaz un
- 2 + 1/4 su bardağı kepekli un
- 1/2 çay bardağı zeytinyağı
- 1/2 su bardağından az pekmez (ben harnup kullandım)
- 1 yemek kaşığı tuz (silme)
- 1 Türk kahvesi fincanı keten tohumu (tohum halde)
- 1 çay bardağı ayçekirdeği (ben eklemedim)
- 1 çay bardağı haşlanmış mısır

Yapılışı:

1. Mayayı yarım bardak ılık su ile küçük bir kasede eritin.

2. Geniş bir çıprma kabında zeytinyağı, pekmez, tuz, keten tohumu, kullanıyorsanız ayçekirdeği, mısır ve kalan suyu karıştırın. Unları ayrı bir yerde karıştırarak 1 bardağını bu karışıma ekleyin, tümünü mikserin yüksek devrinde 3 dk çırpın.

3. Mikseri çıkarın, maya karışımını hamura ekleyin. Kalan unu azar azar ekleyerek yumuşak ve elastiki bir hamur elde edene kadar yaklaşık 10 dk boyunca yoğurun.

4. Hamuru hafifçe yağlanmış bir kaba alın ve üzerini örtüp 1,5 saat boyunca ılık bir yerde bekletin. Daha sonra kısa bir süre daha yoğurup iki parçaya bölün, istediğiniz şekli verip (ben yuvarladım) yağlı kağıt serili tepsiye yanyana koyun. 1,5 saat daha tepside bekletin. Ben ikinci bekleme aşamasında tepsiyi fırına aldım, yoğurt ısısında beklettim.

5. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 40 dk kadar pişirin. Çıkardıktan 5 dk sonra üzerlerine fırça yardımıyla hafifçe zeytinyağı sürerseniz ekmekleriniz yumuşacık kalır.

Not: Her iki mayalanma aşamasında da hamur fazla kabarmıyor ama pişerken gayet güzel kabarıyor. Sanırım içine konan malzemenin fazlalığından kaynaklanıyor bu, yani sizin de hamurunuz kabarmazsa mayalanmadı diye endişe etmeyin:)



Ben henüz sıcakken üzerine fıstık ezmesini çok yakıştırdım!
Yanına da sıcacık bir bardak çayı...

7 Kasım 2005 Pazartesi

Kitaplar!

Pastacı Burcu kitaplarla aramdaki sevginin detaylarını sormuş:) Tamam kabul, soru tam olarak böyle değildi ama olsun, bu vesileyle ben de kitaplardan bahsedebileceğim. Teşekkürler Burcu! (ve aynı zamanda özür, bu gecikme için...)

Ben okumayı okula başlamadan önce öğrenen şanslı bir çocuktum. O zaman Milli Eğitim'de memur olan sevgili dedemin daktilosunda yazdığı şiirleri okuyabilmek, ve hatta ben de daktilo yazabilmek istedim ve dedem bana okumayı öğretti. 5-6 yaşlarımdayken okula giden mahalle arkadaşlarımın arkasından ben niye gidemiyorum diye ağladığımı hatılıyorum. Okumayı ve okula gitme fikrini o kadar seviyordum! Annemle babamın yaşıtlarıyla birlikte okusun kararları yüzünden bu kadar istememe rağmen ancak 7 yaşında okula başladım ve ilk yıl oldukça zorlandım. Çünkü sınıfta "küçük bayan çokbilmiş" durumundaydım:) Öğretmenim beni 2. sınıfa geçirebileceklerini söyledi ama tabi ki annemler bunu da kabul etmediler. Sonuçta, ben sınıftaki kitaplıkta duran tüm kitapları okuyup bitirdim ve öğretmenimden yeni kitap talebinde bulundum!

Bu böyle gitmezdi tabi.. İşte annem bana o zaman kitap almaya başladı. Ben de bir heyecan, bir sevinçle çarşıya çıkacağımız günleri beklemeye.. Her dışarı çıkışımızda annem bana mutlaka kitap alırdı. Tüm çocuk klasiklerini ilkokul yıllarımda okuyup bitirdim ve bu bakımdan şanslı sayıyorum kendimi. Belki şimdiki çocuklar daha renkli, cicili bicili kitaplar olduğu için şanslılar ama onların okumayı sevmesinin önünde benim çocukluğumda olmayan teknolojik engeller var malesef. Belki eskiden anne-babaların çok şey yapması gerekmiyordu bir çocuğun kitapların büyülü dünyasına dalıp gitmeyi keşfetmesi için, ama şimdi onlara çok iş düşüyor diye düşünüyorum...

Gelelim Burcu'nun sorularına!

* En son aldığın kitap?

Fay Weldon - Rhode Island Blues olmalı. Kitaplarımı internetten çok miktarda sipariş ettiğim için uzun süredir kitap almadım, halen elimdekileri okuyorum. İnternetten kitap almanın kolaylıkları ve maddi avantajları olsa da asla tercih ettiğim bir yöntem değil. Ben kitapçılarda kaybolmayı severim, kitapları koklamayı, karıştırmayı, uzun uzun incelemeyi.. Ama malesef bulunduğum şehirde bir kitapçı yok. Hakkını yemek istemem, küçük bir tane var ama orada da aradığım her kitabı malesef bulamıyorum...


* Kaç kitabın var?

Yaklaşık 400 diye tahmin ediyorum, ama tam sayıyı bilemiyorum..

* En son okumakta olduğun kitap?

Tamama - Pontus'un Yitik Kızı - Yorgo Andreadis.

Savaş yıllarında ailesinden ve köklerinden koparak Türk bir aile yanında büyümek zorunda kalmış bir Rum kızın gerçek hayat öyküsü...




* En çok etkilendiğin 4 kitap?


Bu tür sorular pek sağlıklı değillerdir aslında.. Düşününce hayatımın değişik dönemlerinde ve değişik psikolojik durumlarda pekçok kitaptan etkilenmiş olduğumu görüyorum. Bunları 4 taneyle sınırlandırmak oldukça zor ama belki şunları yazabilirim:

Oğuz Atay - Tutunamayanlar

George Orwell - 1984


Kazancakis - Günaha Son Çağrı


Uğur Özakıncı - Siyah (Hiçliğin ve Mülkiyetsizliğin Öyküleri)




Şimdi ben de Tuğçe, Burcu ve Yeşim'e sorayım:
Sizin kitaplarla aranızda ne var? :)


N
ot: Kitap fotoğrafları internetten alınmıştır...

4 Kasım 2005 Cuma

Tahinli Çörek




Kahvaltıya buyrun!
Çayınızı demli mi seversiniz yoksa açık mı? Şekerli mi şekersiz mi? Yanında çikolata, tatlı, kurabiye arayanlardan mısınız yoksa? Peki tahinli çöreğe ne dersiniz? Hani şöyle yufka katmanları arasına bolca tahin sürülüp şeker serpilmiş, bol cevizle de iyice şımartılmış, sonra nar gibi kızartılıp çıtır çıtır dilimlenmiş bir tahinli çörek...

Herkes muhtemelen bilir ve belki farklı usullerle yapar bu çöreği. Ani gelen misafir için evinizde yufka varsa eğer kurtarıcıdır. Ya da canınız çay yanına tatlı istedi ama öyle kurabiyeyle kekle uğraşacak durumunuz yok, yapın bu çöreği, çayınız demlenene kadar hazır olur. Üstelik sıcakken yemenin de tadı başkadır!

Bir Pazar kahvaltısına da hazırlayabilirsiniz tabi.. Öyle çok erken uyanmanız da gerekmez üstelik, pratiktir nasıl olsa, hemen hazırlarsınız. Fırından yükselen tahin kokusu sanırım herkesi bir anda uyandırır! Masanıza dilimlenmiş çörekleri koyun, çaylarınızı da, tadını çıkarın...




Malzemeler:

- 2 adet yufka
- 1 su bardağı tahin
- 2 kahve fincanı toz şeker
- 3 kahve fincanı ceviz (çekilmiş)
- 1 yumurta sarısı
- 1 yemek kaşığı susam

Yapılışı:

1. Yufkanın birini tezgaha serin. Tahinin yarısını bir kaşıkla üzerine gezdirin. Şekerin yarısını da üzerine serpin. Daha sonra cevizin yarısını aynı şekilde, eşit olmasına dikkat ederek serpin.

2. İkinci yufkayı üzerine kapatın. Tahin, şeker ve cevizin kalan yarılarını ilk yufkaya yaptığınız şekilde üzerine gezdirin.

3. Hazırladığınız yufkaları tam ortadan ikiye katlayın. Daha sonra yanlardan da katlayarak yaklaşık 25 cm boyunda, 10 cm eninde bir dikdörtgen haline getirin. Yağlı kağıt serili tepsiye alın. Üzerine fırça ile yumurta sarısı sürün ve susam serpin.

4. Önceden 200 derece ısıtılmış fırında üzeri iyice kızarıncaya kadar pişirin. Fırından aldıktan sonra dilimleyerek servis yapın.

*******************************************

Siteyi tatilden dolayı bir süre güncelleyemeyeceğimi düşünüyordum ama bir fırsatını bulunca sizleri daha fazla bekletmek istemedim. Bayramınızı kutluyor, günlerinizin şeker tadında geçmesini, ağız tadınızın hiç eksilmemesini diliyorum...!