13 Temmuz 2006 Perşembe

Etli Biber Dolması

Malzemeler:
1/2 kg dolmalık biber(orta boy olursa 14-15 adet), 300-350 gr hafif yağlı kıyma, 1 su bardağı pirinç, 1 adet büyükçe soğan, yarım demet maydonoz, 1 kaşık salça, tuz, karabiber, 2-3 diş sarımsak, 1-1,5 kepçe sıvı yağ, 2 adet domates, fesleğen

Yapılışı:
Öncelikle biberleri yıkayın ve çekirdek yataklarını çıkartın. Biberin bir kaç yerinden içine su alması için bıçakla delin. Çukur bir kaba pirincinizi koyun ve ayıkladıktan sonra yıkayın. Ardından içerisine incecik doğradığınız soğanı, maydonozu, rende sarımsağı, kıymayı, tuzu, karabiberini, fesleğeni, yağını, rendelenmiş domatesinizi, salçayı ilave edin ve güzelce yoğurun.
Hazırladığınız içi biberlerin içerisine çok olmayacak şekilde doldurun. Genişçe bir tencereye biberleri dizin ve domateslerden kestiğiniz parçalardan biberlerin ağzına yerleştirin. Tencerenin içine 2 su bardağı su ilave edin ve kısık ateşte pişirin. Ildıktan sonra yanında süzme mercimek çorbasıyla ve yoğurtla servis edebilirsiniz.

Afiyet Olsun...

7 Temmuz 2006 Cuma

Kahve molası...




Yaza döndü zamanın ibresi...
... ve yollara düşme vakti geldi yine.

Ruhsal tadilat gerektiğinden, Sibel'in Kahvesi bir süreliğine kapalı olacak... Pencereler açılıp havalandırılacak, raflardan kitaplar indirilecek, kış boyu dinlenilen albümler rafa kaldırılacak, çantada bir günce, bir de ışığın ve sevginin müziği ile yeni yollara düşülecek...

Arada uğrayabilirsem, kapıya bırakılan notları okuyabilirim ve belki deniz kıyılarından, yosun kokularından, demli çay kıvamındaki sabahlardan, şarabi akşamlardan kalanları not düşerim ben de...

... zamanın ibresi sonbahara dönmeden buluşabilmek dileğiyle!..

6 Temmuz 2006 Perşembe

Yaz armağanları...


Kendime aldığım yaz armağanları, birkaç gün önce elime ulaştı. Yepyeni bir kitap & CD kolisi! Heyecanla açıp hepsini tek tek sevdikten sonra, kitapları keyifli geniş zamanlara saklayıp albümleri dinlemekle başladım...

... ama bahis konusu edilecek olanlar önce kitaplar:

Sohbetin Bahanesi Kahve bir Deniz Gürsoy kitabı. Daha önce yazarın çikolata üzerine yazdığı kitabı keyifle okumuş, diğer kitaplarını da merak etmiştim. Onlardan en çok merak ettiğim de kahveyle ilgili olanıydı elbette!

Bu tam bir "keyif ehli" kitabı, kahveyi sohbete bahane edenler için olduğu kadar, sohbet dışındaki bazı şeyleri kahveye bahane edenler için de! Mesela iyi bir çikolata, bir dilim kek, en favori kurabiyeler (biscottiye ya da damla çikolatalı kurabiyelere karşı konulabilir mi kahve yanında?), ya da gıcır gıcır bir dergi, günün taze gazetesi kahveye bahane edilebilir pekala...

Kahve bahanesi sayılmasa bile bir fincan kahvenin çok iyi gittiği bazı durumlar vardır ki bunların en başında soğuk kış akşamları, ofis sıkıntıları, uykunun ertelenmesi gereken iş-ders zamanları ve elbette sabah ayılmaları gelir. En azından çoğunluk için! Ders çalışma zamanlarımda çoğu kez keyif almadan bolca tükettiysem de kahvenin benim uyumamı zerre kadar engellemediğini, kafeine doğal bir bağışıklığım olduğunu keşfetmem uzun sürmemişti:)

Kitapta kahvenin öyküsü ve tarih boyunca serüveni yanında, kahve çeşitleri, kahve ritüelleri, meraklısı için hazine değerinde bir kahve sözlüğü ve pekçok güzel kahve tarifi de var. Pekçoğu deneme listesine alınacak sanırım!

Bir de çay kitabım oldu. Kahveyi çok seven çayı, çayı çok seven de kahveyi pek aramaz, nedense... Ben de aslen bir kahveciyim tabi. Hiç çay içmediğim günler vardır, içince de çok açık içerim zaten. Bu kadarı bile çayla aramın nasıl olduğunu açıklamaya yeter herhalde.. Diğer yandan çayın anımsattıklarını, çay saatlerini, çayla ilgili seramonileri severim. Çayın Kültür Tarihi ise gerçek bir tiryaki olan Stephan Reimertz tarafından yazılmış. Öyle böyle bir tiryakilik değil ama! Son 30 yıldır başlıca uğraşı çay içmek olan yazar, günde 3 demlik çay içiyor, "arada başka işler de yapıyor"muş efendim... Şu sıralar da favorisi yeşil çaymış. Kitapta çay yaprağının biyografisinden başlayıp Çin ve Hindistan'daki çay seramonilerine uzanmış ki benim ilgimi de en çok bunlar çekti zaten.


Mutfak Çıkmazı, bir Tahsin Yücel romanı.. "acaba şu halimin bir çözümü var mıdır?" düşüncesiyle ne zamandır okumak istediğim bir kitaptı:)) Yemek yapma tutkusunun yaşamı nasıl alt üst edebileceğinin öyküsü bu! Benim gibi sürekli mutfağa girmek zorunda hisseden, birşeyler pişirmezse huzursuz olanların okumak isteyeceklerine eminim:)

1960 tarihli Mutfak Çıkmazı, Tahsin Yücel'in eserleri arasında gerçekten önemli bir yere sahip, sonraki eserlerini bir anlamda müjdeleyen bir kitap...

Albümlere geçelim.





"Songs From The West Coast"
eski bir Elton John albümü, ama son günlerde (gündüz saatlerinde) sürekli bu albümü dinliyorum. Bu adamın şarkılarını seviyorum..

V for Vendetta'yı da ne kadar sevdiğimi yazmıştım. Çok sevdiğim filmlerin müziklerini de alırım genelde, o nedenle filmin soundtrack albümü çıkar çıkmaz sipariş verdim. Ama malesef biraz hayalkırıklığı oldu benim için... Filmin önemli sahnelerine fon olan, hatta fon olmaktan çok sahnenin bir parçası olan kimi müzikleri ve duymayı umduğum replikleri bulamadım! Eskiden daha iyi olurdu sanki bu soundtrack çalışmaları.. Neyse!

Son olarak...

Sevecenler yeni albümlerine kavuştular. Ve eminim ki İrem bağı'ndan gelen bu son şarkıları dinlerken tanımsız duygular yaşadılar, yaşıyorlar...

Bu şarkılar beni o kadar etkiledi ki, albümü sadece geceleri dinliyor, boğazıma düğümler atan birkaç parçadan sonra (özellikle de beni alıp başka yerlere götüren dördüncü parçadan sonra) daha fazla dinleyemiyorum... Dua'sı vardır İlhan İrem'in, bilir misiniz.. İşte o olağanüstü güzel şarkıyı dinlerken hissettiklerinizi 10'la çarpın.. "Cennet İlahileri" böyle bir albüm, fazla söze gerek yok...

3 Temmuz 2006 Pazartesi

Kaşarlı dilimler, pesto sosu, ve yine humus!


Bir hafta uzun bir ara oldu farkındayım...
Ama gelin de bu ekvator sıcaklarında mutfağa girin!
Girilemedi. Akşam yemekleri galeta kemirip yoğurtlu salatalar yiyerek, öğle yemekleri yine birkaç galetayı krem peynire banarak ya da evden getirilen soğuk zeytinyağlılar tüketilerek, öğleden sonralar yağsız selanik gevreklerini (valla ben yapmadım!) çaya banarak geçti. Akşamları puding üstü dondurma yendi, litrelerce su ve maden suyu tüketildi... Sonuçta durduk yerde kilo verildi ve bu işe çok şaşıldı! "Daha fazla verilmese iyi olur" düşüncesi onaylandı ve zaten sıcaktan uyunamayan Pazar sabahının seherinde kalkılarak kahvaltıya birşeyler yapmak için mutfağa girildi...

Kaşarlı dilimler esasen yine bir Dr. Oetker tarifi. Ama tarafımdan hunharca değiştirilerek benim usulüme dönüştürüldü! Yağ olarak zeytinyağı kullanıldı ve miktarı azaltıldı, buna bağlı olarak un miktarı da azaltıldı ve yarıdan fazlası kepekli kullanıldı. İtiraf etmem gerekirse -sıvıyağ her zaman başarılı sonuçlar vermediği için- tarifteki margarin yerine aslında tereyağı kullanacaktım ama 200 gram tereyağını kesip tabağa koyduktan ve bir müddet onunla bakıştıktan sonra bu kadar da yağ yenmez ki ama! diyerek buzdolabına geri koydum (200 gram tereyağı yaklaşık 1500 kalori yapıyor, var mı yemek isteyen?) Evde yeterli tulum peyniri kalmadığını görünce de köşedeki marketten yarım yağlı kaşar aldım ve onu kullandım. Yoksa "tulumlu dilimler" olacaktı bu gördükleriniz...

Malzemeler:
(36 dilim)


- 2 su bardağı tam buğday unu
- 1 su bardağı beyaz un
- 1 paket kabartma tozu
- 1 tatlı kaşığı deniz tuzu
- 2 türk kahvesi fincanı zeytinyağı
- 1 adet yumurta
- 1 tatlı kaşığı kekik
- 1,5 çay bardağı yağsız süt
Üzeri için:
- 1 adet yumurta sarısı
- 1 su bardağı yarım yağlı kaşar rendesi

Yapılışı:

1. Yumurtayı kekik ile birlikte çırparak bir kenara koyun. Peyniri rendeleyip hazır edin.

2. Tam buğday ununu tuz ve kabartma tozu ile birlikte bir kaba eleyin. Ortasını açıp zeytinyağını dökerek parmak uçlarınızla yağı una yedirin. Yumurta-kekik karışımını ve sütü ekleyin.

3. Beyaz unu azar azar ekleyerek yoğurmaya başlayın. Hamurunuz 1 bardaktan daha az ya da fazla un alabilir. Yoğurdukça neredeyse elastik bir hamur oluyor. Güzel bir kıvama gelene dek yoğurun.

4. Hamuru unlanmış tezgaha alarak merdane ile yarım santim kalınlığında açın, dikdörtgen ya da kare şekline getirin. Üzerine yumurta sarısı sürüp kaşar peyniri serpin. Daha sonra bir bıçakla 1'e 10 cm ebatlarında dilimlere ayırın.

5. Hazırladığınız dilimleri yağlı kağıt serili fırın tepsisine sıralayın. Önceden 175 derece ısıttığınız fırına sürün. Benim dilimlerim 20 dk gibi bir sürede pişti, ama çabuk kızarıyorlar kontrol etmekte fayda var.


Kahvaltımızı bitirip balkonda keyif çaylarımızı içerken komşu teyzem Nazike geldi ve kaşarlı dilimlerden birkaçı ile mis kokulu organik çayımızın son bardağı ona kısmet oldu. Dilimlerin tadı hepimizin hoşuna gitti, üstlerindeki peynir rendesi kıtır kıtırdı ama dilimlerin kendisi -tabi ki zeytinyağından dolayı- fazlaca kıtır olmamıştı. Katı yağ ile yapılsa eminim çok daha kıtır ve ağızda dağılan dilimler olurlar ama bizce böyle de gayet güzellerdi!

Bahçemizin greyfurtları son demlerinde portakal kadar tatlanmışlar. Bir süre önce hepsi toplanıp ağaç kel bırakıldı babam tarafından (e tabi, yenisini yapmak için ancak toparlanacak ağaççık), ama greyfurtlar yemekle bitmiyor -ki zaten ben bu tür meyveleri yemeyi pek sevmiyorum- o yüzden suyunu içiyorum. En üstteki kadehte görülen de işte benim C vitamini takviyem.. Alerjik bünyeler bol bol C vitamini almalıymış, yeni öğrendim...

Kel bırakılması gereken bir diğer şey daha vardı ki, o da balkondaki kocaman fesleğen saksısıydı. Kullanmak istediğimde gidip 2-3 dal koparmak çok hoşuma gidiyordu ama artık çiçeklenmeye başlayacaktı ve acilen kullanılmazsa artık kullanılamayacaktı. Mis gibi kokusu varken ille de "kullanmamız" yani yememiz mi lazım bu bitkiyi bilmem! Ama seviyoruz işte, çok yakışıyor salataya, makarnaya, peynir-domates tabağına..

Ne yaptım? Birkaç tencere makarnaya ve belki başka deneysel yemeklere (!) yetecek kadar pesto sosu yaptım...


Üzerini zeytinyağı ile kaplayıp buzdolabına koyduğunuz böyle bir kavanoz pesto sizi epey idare eder. Makarna yeme sıklığınıza da bağlı elbette. Ama saklama süresi olarak "buzdolabında birkaç ay" denebilir rahatlıkla. Ben pesto sosunu hemen tüketeceğimiz zaman orjinali gibi peynirle (parmesan değil tulum peyniri ile) hazırlıyorum ama bu kez saklama amaçlı yapacağım için peynir koymadım. Kullandığım yağ miktarını biraz artırdım ve 2 küçük kavanoz pesto elde ettim. Siz vereceğim ölçüleri kendinize uyarlayabilir, hemen ya da birkaç gün içinde tüketecekseniz peynir (parmesan, eski kaşar ya da iyi bir tulum) ekleyebilir, ceviz miktarını da azaltabilirsiniz, ben bol cevizli seviyorum. Pesto sosuna fesleğenle birlikte maydonoz ya da roka koyanlar da var, ben de bazen öyle yapıyorum ama bu kez sadece fesleğenle yaptım.

Malzemeler:

- 2 demet fesleğen
- 2 avuç ceviz
- 2 yemek kaşığı dolmalık fıstık
- 2 türk kahvesi fincanı zeytinyağı
- 7 diş sarımsak
- 1 çay kaşığı deniz tuzu*
* Tuzu dayanıklılık için ekledim, normalde peynirle yapılan pestoya tuz eklenmiyor.

Yapılışı malum, tüm malzemeyi rondoya alarak kıvamlı bir püre haline getiriyorsunuz. Ancak zeytinyağının yarısını bu esnada koyup, kalanını kıvama göre azar azar eklemek en iyisi.. Ben rondo yeterince ezmediği için sosu daha sonra tahta havanda bir müddet daha ezdim.

Son olarak...

Dün akşama doğru sinemadan dönerken evimizin yakınlarındaki pidecinin önünden geçiyordum. Beni bir güç içeri doğru çekti ve kendimi pide siparişi verirken buldum! Nasıl oldu bilmiyorum:) Gerçi humus yapacaktım, nohutlarımı çoktan hazırlamıştım ama pide aklıma o an geliverdi işte (iyi ki geldi)! Tertemiz lokantanın ortasında pidemin yapılmasını seyrederken benden önceki müşteriye hazırlanmış olan tahinli pidenin kokusunu da içime çekiyordum. Sonra sıcacık pidemi kucakladım (havanın sıcaklığı hiç umrumda olmadı o an!) ve hoplaya zıplaya eve döndüm. Annem de pideyi görünce "ay nasıl da aklına geldiii nasıl güzel kokuyooor!" deyince iyi ki almışım diye düşündüm:)

Ve sevgili kahve dostlarımın eleştirilerini dikkate alarak, bu kez humusumu zeytinyağında çevirdiğim sumak, kimyon ve kırmızı biberle süsledim. Bakın bakalım, olmuş mu?


Bizce olmuştu! İşte şimdi olmuştu hatta:) "Humus budur!" dedik annemle ve pide arasına sürüp domates eşliğinde afiyetle yedik. Biz bunu daha sık yapabiliriz, yaz-kış farketmez yani diye de düşündük hatta:) Humus tarifime yorum yazan tüm kahve dostlarıma özel teşekkürlerimi iletirim... Buyurmaz mısınız?