30 Eylül 2008 Salı

Ramazan Bayraminiz mübarek olsun

ramazan_bayrami[1]
Bütün Islam Aleminin Ramazan Bayramini Kutlar ve hayirlara vesile olmasini Cenab-i Allahtan niyaz ederim.

Sen ey cihân-ı muvahhid ki mâh-ı ğufrânı, Mücâhedeyle geçirdin Hudâ rızâsı içün; Nasîb-i pâkî’ni al, durma ‘hân-ı kudret’ten, Helâl olur sana Hakk’ın naîm-u lutfu bugün. O’dur tevakkûumuz bâr-gâh-i Mevlâ’dan: Ki iyd-i fıtr’ı saîd eylesin cihâna bütün; Semâdan arza nigâh eyledikçe aynı hilâl Umûm âlem-i İslâm’ı mübtehic görsün.” Bir yandan berâeti hak etmiş ve mağfiretle şereflenmiş olmayı ümid ederek bir Ramazân-ı Şerîf’e daha “elveda” diyor olmanın burukluğunu yaşarken; diğer yandan yeniden erişebilmenin mutluluğuyla, coşkusuyla karşıladığımız bu bayram-ı mübârek hürmetine; Rabbim cümlemizi muhatabiyet şerefine mazhar olanlar zümresine dâhil eylesin. Sevgisiyle, rahmetiyle ve tüm Esmâ ve sıfatlarıyla gönüllerimize dolup ruhlarımızı saran “O” kutlu elin varlığının her dâim bizleri çepeçevre kuşatmış olduğunu hakîkî mânâda tüm zerrelerimizle idrak edebilip ye’slerimizden kurtulabilmek ve âlem-i İslâm adına muvaffâkiyetlerle dolu nice güzel günlere; “aksiyonlarını rızâ-i ilâhî dâiresinde sürdüren ve dünyaya yepyeni umutlar vaad eden aydınlık nesiller” olarak hep birlikte erişebilmek temennâsı ile… Tüm siz kıymetli kardeşlerimin
Ramazan Bayramı’nı tebrik ederim. mea-s Selâmi Rabb-il Âlemîn.
Bayram sabahi soframizdan bir kare..
bayram sabahi soframiz bayram sekeri
Buyrun bayram sekerinizi almadan gitmeyin guzel ziyaretiniz icin de tesekkürler.Hayirli bayramlar dilerim...

İyi Bayramlar


Herkese sağlıklı ve mutlu bayramlar diliyorum. Kocaman sevinçler , kocaman mutluluklar sizlerle olsun. Eviniz gelen gidenle dolsun. Yanaklarınız da şeker ve tatlıyla dolsun.


Not: Goncamla tüm Bursa'yı gezip, gönlümüze göre bir akide şekeri bulamadığımız için size buradan akide şekeri sunmak istiyorum. Afiyet olsun.

29 Eylül 2008 Pazartesi

PEYNİRLİ MUFFİNLER



HEPİMİZİN RAMAZAN BAYRAMI KUTLU,MUTLU OLSUN...


SAĞLIKLI, MUTLU NİCE NİCE ŞEKER TADINDA BAYRAMLAR DİLERİM...


TAVA,ANTEN,EMRE OLAYININ SON DURUMUNU MERAK EDEN VE BENİ DESTEKLEYEN BÜTÜN ARKADAŞLARIMA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM... :))

ANTENCİYİ BÜTÜN BİR GÜN HATTA BİRKAÇ GÜN KAPIYA KONSANTRE OLUP TAVAMLA BERABER TETİKTE BEKLEDİM:)))

FAKAT GELMEDİ...GELMEDİ... :)))) GÜNLER GÜNLERİ KOVALIYORDU ANTENCİ GELMİYORDU.... :)))

HATTA ISRARLA EŞİM BİRKAÇ KEZ GELMESİ İÇİN ARADI (KABLOLARDA SORUN OLDUĞU İÇİN) FAKAT ÇOCUK GELMEDİ:))))) BİRKAÇ GÜN SONRA BAŞKA BİR ÇOCUK GELDİ VEEEE ZİLE BASMADI KAPIYI TIKTIKLADI...SESSİZCE İÇERİ SÜZÜLÜP KABLOSUNU ÇEKİP,KABLO PİSLİKLERİNİ DE BIRAKIP ARKASINA BİLE BAKMADAN SESSİZCE GİTTİ...

ŞİMDİLİK SORUN ÇÖZÜLDÜ:))))ZIRT PIRT ZİLE BASAN YOK...MUTLUYUZ,UMUTLUYUZ...:)

BEN DE TAVAMI HUZUR İÇİN DE MUTFAKTA KULLANMAYA DEVAM EDİYORUM:))))


ASLINDA KISSADAN HİSSE ŞU Kİ SANIRIM ANTENCİNİN YEMEK BLOĞU VAR:)))))

HAİN PLANIMI ÖNCEDEN ÖĞRENİP KURTULDU ELİMDEN DİYE ARA ARA DÜŞÜNMÜYOR DEĞİLİM:))))))

ŞAKA BİR YANA SANIRIM ZİLİ İPTAL EDECEĞİZ GALİBA ,ÇÜNKÜ HAKİKATEN BÜYÜK BİR PROBLEM OLDU BİZİM İÇİN...

TELEFON VE ZİL EN BÜYÜK DÜŞMANIM OLDU:)))

BAYRAM NEDENİYLE TATLI TARİFİ VERMEK İSTERDİM FAKAT UZUN ZAMANDIR ARŞİVİMDE BULUNAN BU MUFFİNLERE DE KIYAMADIM:)))

OĞLUMUN ÇOK SEVDİĞİ VE FOTOĞRAFI ÇEKERKEN SABREDEMEDİĞİ KEKLERİN TARİFİNE GELİYORUM HEMEN.......BİZ ÇOK SEVDİK, UMARIM SİZ DE BEĞENİRSİNİZ.




PEYNİRLİ MUFFİNLER

MALZEMELER:


3 ADET YUMURTA
2 ÇAY BARDAĞI YOĞURT
1 ÇAY BARDAĞI SIVIYAĞ
1 PK. KABARTMA TOZU
YARIM DEMET MAYDANOZ
250 GR. BEYAZ PEYNİR
2,5 SU BARDAĞI ELENMİŞ UN
TUZ
ÇÖREK OTU




YAPILIŞI:


YUMURTALARI KÖPÜK KÖPÜK OLANA KADAR ÇIRPIYORUZ.
YOĞURT,SIVIYAĞ,1 ÇAY KAŞIĞI KADAR TUZU DA İLAVE EDİP KARIŞTIRIYORUZ.
UNU,KABARTMA TOZUNU,UFALANMIŞ BEYAZ PEYNİRİ VE KIYILMIŞ MAYDANOZU DA
EKLEYİP KARIŞTIRALIM.
MUFFİN KALIPLARIMIZA PAY YAPIP ÜZERLERİNE ÇÖREK OTU SERPİŞTİRELİM.
ÖNCEDEN ISITILMIŞ 170 DERECE FIRINDA PİŞİRELİM.










AFİYET, BAL OLSUN...


İYİ BAYRAMLAR


SEVGİLER.

27 Eylül 2008 Cumartesi

MİM- EVDE NEFRET EDİLESİ DURUMLAR


Mim üstüne mim yazacağım ama yine mimlenmişim.Seviyoruz diyoruz da canım ohhh tarif yazma habire mim yaz. Blogun adını değiştirelim bari. :)))

Evde nefret edilesi durumlarım aslında çok yok diye düşünüyorum ama bakalım yazının sonunda ne çıkacak. Ben de merak ettim şimdi.

  • Üst kata çıkmışken alt katta veya alt kata inmişken üst katta bir şey unutmak
  • Mutfak kapısının tarafımdan açık unutulup, kedilerin yiyecekleri kapması
  • 4 tane balkonu temizlemek zorunda kalmak
  • Oğlumun kıyafet seçememesi ve beni çağırması. Benim seçtiğim kıyafetleri de giymeyip , tekrar kendi seçtiği kıyafetleri giymesi
  • Evin içinde atılacak veya verilecek o kadar şey olmasına karşın atamamak veya verememek
  • Evin içinde olmadık zamanlarda, olmadık canlı yaratıklarla karşılaşmak (merdivenden inen bir tırtıl veya parmağım uzunluğunda uçan bir böcek)

Düşün taşın başka bir şey bulamadım. Toza ve dağınıklığa karşı çok sorunum olmadığı için liste uzamadı. Ayrıca ütü yapmayı da çok severim . Özellikle dizimin olduğu saatlere denk getirip hem dizimi izler hem de ütümü yaparım. Yer silmeğe bayılırım ve zırt pırt silerim zaten. Eşim zaten benden titiz. Onun tarafı hep derli topludur. Ata'nın odasına zaten hiç karışmayız. EEEE ne kaldı ki geriye zaten.

Ben de kitapkurdu-Özlem'i mimlemek istiyorum. Kolay gelsin bakalım

Foto http://site.mynet.com/mehmethekim/mynet_resimlerim/-kedi-3.jpg 'den alınmıştır

26 Eylül 2008 Cuma

BU GECE BIN AYDAN HAYIRLI KADIR GECESI

Denenmis Pasta,Tatli ve Yemek tarifleri




Bin Aydan Daha Hayırlı olan "Kadir Gecesi"



KADR SURESİ
1-Biz onu(Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.
2-Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden
bileceksin?
3-Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4-Melekler ve Ruh o gece Rablerinin izniyle,her
iş için inerler.
5-O gece,tanyeri ağarıncaya kadar süren bir
selamettir.



Kadir gecesi olunca,şanı mübarek ve yüce olan
Allah,Cebrail aleyhisselama yeryüzüne inmesini
emreder.Bu ilahi emre itaat eden Cebrail aleyhisselam
da,beraberinde meleklerden bir topluluk olduğu halde
yeryüzüne iner.Bu esnada yanında bir de yeşil sancak
vardır. Onu, yeryüzüne inince Ka'be'ye diker.Cebrail
aleyhisselamın altı yüz kanadından öyle iki kanadı
vardır ki onları ancak Kadir gecesinde açar. Bu iki
kanat uzunlukta şarkı-garbı aşar.Daha sonra,Cebrail
aleyhisselam yanında bulunan meleklerin hepsini birden
yeryüzüne Ümmet-i Muhammed'in (SAS) üzerine
gönderir.Onlar da yeryüzüne dağılırlar.Ümmet-i
Muhammed (SAS)'in namaz kılanları,oruç tutanları,zikir
çekenleri,...üzerine selam verirler.Kendileriyle manen
musafaha ederler,el sıkışırlar, dualarına amin
derler.Meleklerin,mü'minlerle olan bu meşguliyetleri
sabaha kadar devam eder.Sabah olunca,Cebrail
aleyhisselam kendilerine seslenerek der ki:
-Ey melekler,dönünüz,dönünüz!... Onun bu çağrısı
üzerine bütün melekler dönerler ve kendisinin yanına
gelirler.Bu sırada ona sorarlar:
-Ey Cebrail,Ümmet-i Muhammed(SAS)'in dilekleri
hususunda bugün Allah(CC) ne yaptı?
Cebrail aleyhisselam der:
-Şanı mübarek ve yüce olan Allah bu gece onlara
nazar eyledi.Dört sınıf insan hariç hepsini
affetti,bağışladı.
Melekler sorarlar:
-Ey Cebrail,o dört sınıf insan kimdir?
Cebrail aleyhisselam sayar:
1)İçki içenler,
2)Anasına-babasına itaat etmeyenler,onları
üzenler,
3)Akraba,dost ve yakınlarıyla olan dostluk ve
kardeşlik bağlarını kesenler,
4)Mümin kardeşiyle üç günden fazla küs
duranlardır.(Hadis-i Şerif)


O gecenin Kadir gecesi olduğunun
işaretlerinden bazıları şunlardır:
-O günü,gece aydınlık ve parlaktır.Soğuk olmadığı
gibi,sıcak ve sıkıcı da değildir.Güneş doğarken,tan
yerinde önce ışıksız olarak görünür.Kim ki bu geceye
yetişir de ona inanarak ve manevi derece ve
büyüklüğünü hesaba katarak ihya ederse geçmiş
günahlarının tamamı mağfiret olunur. (Hadis_i Serif)


Faziletine inanarak ve mükafatını umarak Kadir
Gecesi'ni ihya eden kimsenin geçmiş günahları mağfiret
olunur. >> (Hadis-i Serif)- Buhari,Müslim

Kadir Gecesi'ni Ramazan'ın son on gününün tek
sayılı gecelerinde arayınız. >> Hadis-i Serif- Buhari

KADİR GECESİ DUASI: "Allahım! Şüphesiz Sen
affedicisin,Kerim'sin; günah bağışlamayı
seversin.Benim günahlarımı bağışla!"
(Allaahumme inneke Afüvvün Keriymün tuhibbül afve
fa'fu anniy.)

Ebe- Sobe















Ben bu mim olayını seviyorum. Tabii kolay konular gelirse. Pınar (Annekedi ) beni mimlemiş. Buyrun benim sobem..



Adınız ?
Nilay

Nerelisiniz ?
Karacabey- Bursa'lıyım.
Yaşadığınız yer ?
Bursa

Mesleğiniz ?
Elektronik mühendisi

Hobileriniz ?
Son derece klasik olacak ama kitap okumak (valla) , yüzmek (bu da klasik), sudoku çözmek, sürekli internetten aklına takılanı araştırmak, yürümek (yazın yeşile yayılıp, kışın evde bantta) , gezmek (her yeri ve her zaman), bahçedemde bir yandan müzik dinliyerek bir yandan da çay içmek,

Evli misiniz ?
15 yıldır

Kaç çocuğunuz var ?
1 adet 12 yaşında ve adı da Artun Ata

En sevdiğiniz yemek ?
Salata, meze ve tatlılar. Kurabiye, pasta ve börekler
En sevdiğiniz tatlı ?
Beyaz kremalı pastalar, dondurma

Sevdiğiniz müzik türü ?
Biraz değişken olmasına rağmen her zaman bunları zevkle dinlerim :
soft rock, country , jazz, türkülerimiz (bizim country)

Nerelere gitmek istersiniz ?
Benim gibi gezençi birine en son sorulacak soru bu. Nerelere gitmek istemem ki.
Türkiye'de Antakya (mozaik müzesi ), Van gölü ve Mardin'e gitmek istiyorum
Motosikletle, eşimle babamın soyunun geldiği Selanik'e gitmek istiyorum
Bir de en çok Safari'ye çıkmak istiyorum.

Ben de kardeşimi ; Mutlukum Tanelerini mimlemek istiyorum.

not: Antakya mozaik müzesi resmi Hasseyehat.com sitesinden
Mardin resmi de neredennereye.com sitesinden alınmıştır.

24 Eylül 2008 Çarşamba

Geçmişte kalan pazar günleri...


Domateslere veda ettiğimiz bugünlerde bu ne şimdi diyeceksiniz. Tam da bu vedadan dolayı kapak oldular bugünkü yazıya. Bunlar çok sevdiğim pembe domatesler.. Geçtiğimiz yaz sadece birkaç kez tadabildiğim, ama yine de bu kadarı için bile şükrettiğim.. Pek şekilsizler gördüğünüz gibi.. Ama lezizler. Hele kokuları bir başka! Yanlarında duran incecik patlıcanlar dikkatinizi çekti mi? Karnıyarık asıl onlarla yapılır. Büyük şehirlerde görebileniniz var mı? Ya diğer yandaki incecik börülceler? Çıt diye kırılır, hatta satın alırken annem birini çıtlatır göründüğü kadar taze mi bakmak için. Fasulye de aynı teste tabi tutulur annem tarafından. Eğrilip bükülürse şansı yok, çıt edecek.

Aslına bakarsanız sizlerle feci zaman aşımına uğrayan bazı şeyler paylaşacağım bugün. Zaman aşımı diyorum, çünkü Aydın'dan döneli onca zaman geçti, ben hala pazarlarda çektiğim fotoğrafları yayınlayamadım. Aslında o kadar çok fotoğraf çekmişim ki, nerden başlayacağımı da bilemedim. Velhasıl geciktikçe gecikti. Hiç paylaşmasam da yazık olacaktı. En iyisi çok konuşmadan olabildiğince çok fotoğraf göstereyim bugün diyorum (ama bakalım çenemi tutabilecek miyim)..


Annem İstanbul'a getirmem için domates alışverişi yaparken.. Gerçi biletim ertelenince domatesleri orada yedik ama zaten pembe domatesler yolculuğa pek müsait olmazlarmış, ince kabuklu ve narin oldukları için..


Off.. asıl güzellik bunlar. Karar verememiştim başta, domateslerle mi incirlerle mi başlayayım diye. Domates neden öne geçti, pembe olduğu için herhalde.. Hani daha nadir olduğu için. Gerçi şu güzelim "bardacık"ların da mor incirden başkasının bulunmadığı şehrim topraklarında benim için çok nadide olduklarını söylemem gerek. Dayanamayacağım, yakından da göstereceğim sepetin birini.


Nasıl da çatlamışlar, balları akmış.. Aydın'da olduğum sürece buzdolabında daima incir tabağı vardı, ben de canım istedikçe çıkartıp üçer beşer yedim. Bir dahaki yaza kadar özleyeceklerim arasında onlar da var şimdi..


Bu küçük çingene kızı, süt mısırlarımızı ayıkladı. Biz de alıp çantamıza koyduk, eve gelip haşladık bir güzel. Isırırken suyu (sütü mü yoksa) akan, benzerini bu sene hiç yemediğim lezzette mısırlardı..


Köy yumurtaları.. Sarısının rengi turuncuya yakındır, ben kıyıp da kekte filan kullanamam çoğu kez! En güzel yeme şekli kayısı kıvamında haşlamaktır. Kahvaltıda çay kaşığı ile yer, yanına ev ekmeği ve koyun peynirini katık ederim.. Ah bir de fiyatlara dikkat lütfen.. Anneme pazar gezmesi boyunca "anne siz burda bedava yaşıyorsunuz" dedim kaç kez. Yani ben de öyle yaşıyormuşum bir vakitler.. Olmaz ya, olamaz yani. Neyin fiyatını sorsanız kuruşla söylüyor kadınlar. Ha bir de çoğu kez kilo fiyatı vermezler! 2 kilosu şu, 3 kilo alırsan bu.. Fiyatlar öyle olunca (lezzetlerinden dolayı iştahlar da malum olunca) taneyle değil, kilolarca sebze meyve alınıyor orada..


Bunlar da güleryüzlü bir köylü ablamın köyde arkadaşının yaptığını, kendinin de pazara getirip sattığını söylediği pideler, ekmekler, bazlamalar.. Annemin eli pidede ama aslında poşeti kenara çekiyor, altından bazlama almak için. Pazara kahvaltı öncesi gidince gözüm bazlamadan başkasını görmedi doğrusu. Eve gidince de kocama ilk kez bazlama yedirdim. Pek sevdi:) Hatta çok alsaydınız, İstanbul'a da götürseydik dedi. Ah benim aklıma gelmedi ki? Ama çözüm vardı, köşedeki bakkala da geliyordu köy bazlamaları. Ben de İstanbul'a döneceğim gün taze taze aldım, dilimleyip dondurucuya attım. Arasına Nutellalar sürüp sürüp, beyaz peynirler koyup koyup... tükettik ah çoktan...


Bilenler bilir.. Tarhana otu bu. Bir adı daha vardı ama unuttum. Tarhana yapımında kullanılıyor bizim oralarda. Annem taze tarhanamızı yapmış, gönderdi geçen gün koliyle. Annemin tarhanası bir başkadır diyeceğim ama herkes kendi alıştığı tarhanayı beğenir, onu da bilirim. Her hali güzel, kış akşamlarının bu muhteşem çorbasının. Ben pişirirken içine son anda sarımsak döver atarım, bir de kuru börülce koyarım annemin yaptığı gibi. Geçenlerde epeyce börülce haşlayıp dondurucuya koydum yine. Artık vakit geldi tarhana çorbaları için...


Bunlar nedir bilin bakalım? Bir tür börülce, uzun olur, bildiğimiz börülceden biraz daha kalın olur, "arşın börülce" denirmiş adına. Şahsen ilk kez duydum, ilk kez gördüm. Eh benim güzel annem, madem bizim oraların böyle sebzeleri de olur, neden 31 yaşında öğrenir kızın? Ne bilelim, öyle denk gelmiş, öyle olmuş diyelim. Sonunda tanıştık ya.. Satan teyze ben fotoğrafını çekince hemen başladı anlatmaya ben sormadan, "accık haşlayıp taratorlarsın, pek güzel olur. Gavurursun domatesli, istersen yumurta gırarsın, öyle de güzel olur". Anneme baktım,"kavuracağım ben onu" dedi. Bana göre hava hoş. Her tür otu-sebzeyi kavurangilleriz biz ne de olsa.


Bu da pişmiş hali. Yanında yoğurt var ama, ben bir kısmını yoğurtladıktan sonra öylesini sevmedim, sade haline ise bayıldım. Tarif ister misiniz:) Olur da mevsiminde Ege pazarlarına yolunuz düşer, bulur alırsınız, ya da şanslısınızdır da başka bir şekilde elinize geçer (bana da haber verin!) tarif bulunsun burada.

ARŞIN (UZUN) BÖRÜLCE KAVURMASI

Malzemeler:

- 1 ya da 2 bağ (yarım kg) arşın börülce
- 1 kahve fincanı zeytinyağı
- 1 baş kuru soğan
- 4 diş sarımsak
- 2 tane kırmızı biber (büyükse 1 tane)
- Domatesli istenirse 1-2 tane domates
- Yumurtalı yapılacaksa 2 tane yumurta
- Tuz, kırmızı toz biber, karabiber

Yapılışı:

1. Önce börülceleri ayıklayıp yıkayın. 1'er cm boyunda, ufak ufak doğrayın. Avcunuza sığdırabildiğiniz kadarını (yani demet halinde) doğrarsanız uzun sürmüyor. Hayır ben önce tek tek doğramaya kalkmıştım da annem kızmıştı ondan diyorum:)

2. Zeytinyağında yemeklik doğranmış soğanları ve kıyılmış sarımsakları hafifçe pembeleştirin. (kardeşim geçen gün ben yemek yaparken -bir yandan da ona anlatırken- "soğanın pembe olduğunu hiç görmedim" dedi de çok güldüm:)

3. Kırmızı biberleri ufak doğrayıp ekleyin, soğanlarla beraber kavurmaya devam edin. Sonra börülceleri ekleyin. Tuzunu, biberini koyun ve kapağını kapatıp ateşi kısın. Arada tahta kaşıkla karıştırın ki dibi tutmasın. Börülceler yumuşayana kadar pişirin. Uzun sürmüyor, tadına bakarak kontrol etmek lazım (kontrolü ben yaptığımda "ımmmhh" diye bir ses çıktı benden, nasıl leziz bir börülce cinsiymiş)

4. Domatesli yapacaksanız ocaktan almaya yakın küp kesilmiş domatesi ekleyin, biraz daha pişirin. Yumurtalı yapacaksanız yumurtaları kırın, hafifçe karıştırın, yumurtalar pişince ocaktan alın.

İstanbul'a getirdiklerim arasında arşın börülce de vardı tabi, bir pişirimlik. Anneminki kadar güzel oldu. Yavaş yavaş annemin elinin lezzetine yaklaşıyorum galiba! Pişirdiğim sebzeler güzel ama, kim yapsa aynı olur, fazla şımarmamak lazım..

Velhasıl bir pazar gezmesi anlatımı da burada sona erdi.. Bir başka pazarda buluşmak üzere diyeceğim ama pazara gittiğim yok ki. Bir ara ekolojik pazara sabahın köründe gidip incecik pırasalar, yeni çıkan muzlar, hatta likapalar filan göstermek istiyorum size. Bakalım kısmet ne zamana.. Cumartesi günleri çalışılmayan bir iş istiyorum. Vallahi tembellikten değil, ekolojik pazarımdan mahrum etmesinler beni!

23 Eylül 2008 Salı

Semizotu Salatası 1 ve 2

Semizotunun yemeğinden hiç hoşlanmam. Oğluşumla , babamız sevdiği için yaparım ama kendim hiç yiyemem. İster bulgurlu , ister pirinçli , isterse etli olsun yiyemiyorum işte. AAAA dediğinizi duyuyorum hiç öyle şey olur mu diye ama ne yapayım.

Düşünüyorumda semizotu yemeği dışında yemediğim hiç bir yemek yok herhalde. Ben sakatatları bile bayıla bayıla yerim. Dalak dahil.:))

Ama salatasına gelince işler değişiyor. Semizotu salatasını hiç itiraz etmeden yiyiyorum. Buyyrrrunn size iki çeşit semizotu salatası . Ben salatanın içine katılmış gibi olanı daha çok seviyorum.

Mümkünse aşı olmayan, doğal semizotlarını almaya çalışın.Çok daha lezzetli ve söylemeye gerek var mı ama DOĞAL.
Sarımsaklı Yoğurtlu Semizotu Salatası

Semizotlarının çok kalın taraflarını koparıp atıp bol suda yıkıyorsunuz. Ben birazda sirkeli , tuzlu suda bekletiyorum.Sonra semizotlarını salata kurutucuya koyup , kurutuyorum. Bu arada salata kurutucudan son derece memnunum. Tavsiye ederim. Ben de evdöşenin sitesinde görünen mor renkli olandan var. 15 ytl'ye pazardan almıştım. Marulları, ıspanakları, derin dondurucuya konacak tüm şeyleri bunda kurutup öyle saklıyorum veya kullanıyorum.



Daha sonra semizotlarını bir kaba alıyoruz, üstüne de sarımsaklı yoğurt yapıp karıştırıp servis yapıyoruz. İstenise içine haşlanmış ve küp küp doğranmış patateste konabilir.



Semiz Otu Salatası -2

Normal Salata yapar gibi yapıyorum. Marul yerine semizotu kullanıyorum. Kırmızı lahanayı ince ince kesip , tuzla ovuyorum. Yıkadıktan sonra eğer zamanım varsa bazen sirkede bir süre bekletip sonra süzüp salataya öyle koyuyorum. İstenirse taze soğan konabilir. Kuru soğan yakışmayacaktır. Domates ve salatalık doğruyorum. Küçük bir şişede limon, zeytinyağı ve tuzu koyup iyice çalkalayıp salatanın üstüne döküyorum. Son derece lezzetli bir salata oluyor.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Uludağ'a Teleferik'le Çıkmak


Eşim kaç zamandır "bu kadar senedir Bursa'dayız, teleferikle Uludağ'a bir çıkmadık" diye söylenip duyuyordu. Ben hıııı ,tabi tabi şeklinde geçiştiriyordum. Ben biraz Tırsık Can' ımdır. Bir yandan korkuyorum bir yandan da merak ediyorum. Neyse bu böyle bir zaman gitti. Bu sefer oğluşa yanaştı babamız. Ama baktı Ata'dan da fayda yok. Bir yandan da diyorum acaba bu sefer yalnız gitse. Bir yandan diyorum bu fırsatı kaçırma. Neyse ben de "tamam dedim ya. Ben teleferikte ayağa kalkmam , camlardan bakmam, beraber gidelim." Zaten biz karı koca yapışık ikizlerizdir, senelerdir beraber gezeriz.













Neyse sabah 10 gibi arabayla Teleferik mahallesi, Teferrüç' e gittik. Her 40 dakikada bir yukarı teleferik çıkıyormuş. Biz gittiğimizde 10 dakikası kalmıştı. Hemen koşarak bindik. Ben oturdum ve hafif yükselerek bir kaç kez dümdüz karşılara baktım. O zoraki bakışlarda bile manzara nefisti. Teleferiğe 2 kişi bindik. Hakan ve ben. Teleferik hareket ettikten sonra bir de yanımızda Yusuf belirdi.











10 dakika içinde Kadıyayla'ya geldik. Burada teleferikten inip, 10 dakika bekleyip diğer teleferikle Sarıalan'a çıkıyorsunuz. Kadıyayla'da ben kayda değer bir şey göremedim.












Yaklaşık bir 10 dakika da Sarıalan yolu tutuyor. Yani bekleme ile beraber Sarıalan'a 30 dakikada varıyorsunuz. Kadıyayla- Sarıalan etabı daha kolay sanki. Yalnız burada da kaynana çukuru diye bir yer var. Bu çukurun yüksekliği 160 m. imiş. Kaynanasını getirenler burada bırakıyorlar.























Sarıalan'a gelince gözlerime inanamadım. Parke taş döşenmiş yollar. Arada masalar. Orman, cami bile var. Yazın kalmak için odalar (gerçi pek bakımsız geldi.) , lokantalar. Bir tanesinde otelde varmış gibi geldi bana ve bu yer daha iyi göründü gözüme. Bilmem bence kalıncaksa oteller bölgesine çıkmak daha mantıklı. Büfeler var. Ekmek içi köfte , sucuk , gözleme satıyorlar. Fiyatları sizler için sorduğumda; köfte ve sucuk 7 ytl, gözlemeye 4 ytl dedi. Çayda 2 ytl. Biz yanımıza sandviç yapıp almıştık , kolayla beraber yedik.














Ben bir ara ormanın içine doğru fazla yürümüşüm, köpekler havlamaya başladı. Tırsık Can öyle bir koştum ki, eminim 100 m. rekoru tarafımdan kırılmıştır. Bu dakikadan itibaren yanımıza bir kişi daha eklendi. Hakan, ben , Yusuf ve Yusuf gezmeye başladık. Neyse ben çok belli etmemeye çalıştım. Eimde 3 adet taşla gezdim :))













Sarıalan'da da her yerde olduğu gibi bir Bakacak denilen mevki var. Ben Türkiye'de gördüğüm tüm Bakacak mevkileri çok beğendim. Bu tür yerlerin adını da kim koyduysa süper koymuş. BAKACAK. Bu Bakacak' ta beni yanıltmadı. Nefisss bir Bursa manzarası. Sadece Bursa'da değil. Gemlik körfezi, Mudanya, Uluabat gölüne kadar her yer görünüyor. Orada , sessizlikte uzun süre Bursa'yı seyrettik.












İnsanlar için hazırlanıp , temizlenmiş ve hatta çeşitli yerlerine spor aletleri konmuş ormanda (Adı da Genç Yaşayın Parkuru) ve biz gittiğimizde kurumuş dere yatağında gezindik. Piknik masasına oturup , sandviçlerimizi yedik. Allah'ın bir çok muhteşem yetisinin yanında kaya bahçelerinde göstermiş olduğu peyzaj mimarlığı harikasına tekrar tekrar baktık.














Güneşte tişörtle gezdik. Ormanın içinde üşüdük. Ben hatta hırkayla gezdim bir süre. Bursa'dan rahat 6-7 derece fark vardı.

Sarıalan'dan Uludağ'a 2.5 ytl'ye minibüsler kalkıyor. 7 dakikada Uludağ' a varıyor. Toplam Bursa Uludağ arası teleferikle 40 dakika sürüyor. Kışın minibüslerle veya özel arabanızla Uludağ'a bu kadar sürede varmanız mümkün değil. Teleferikle Uludağ çıkmak için nette araştırma yaparken Teleferiğe kayaklarla binmenin yasak olduğunu okumuştum. Ama teleferik içinde sorduğum görevli böyle bir şey olmadığını söyledi. Tabii bu yarım yamalak bilgiyle elimizde kayaklarla teleferikte kalmakta var ama denemeye değer.












Çok harika bir gündü. Bol bol foto çektik. Hakan Japon tarafını gösterdi tekrar. Hiyaa hong cong diye geze geze bol bol foto çekti. En kısa zamanda bizim tayfayla beraber gelmek istiyoruz tekrar.










Dönüşte ne mi oldu ? AAA bir baktım elimdeki taşlar yok olmuş. Ne zaman bıraktım ben onları ? Sonra sadece Hakan'la ben kalmışız. Yusuf Yusuf ayrılmış yanımızdan. Teleferikte de bakına bakına Bursa'ya indim. Keşke gelişte de öyle yapsaymışım. Boşuna korkmuşum ve o eşsiz manzarayı kaçırmışım. Neyse nasıl olsa en kısa zamanda tekrar çıkacağım.

16 Eylül 2008 Salı

Yengemin Kıtır Kurabiyeleri ve Sobe


Sonbahar geliyor..
İlk kez geçtiğimiz Pazar akşamı sevgili Cem'in tam bizi eve bırakırken "kabımıza sığamadık, hadi deniz kenarına gidelim!" talebimiz üzerine geceyarısından sonra direksiyonu çevirdiği sahilde hissettim bunu. Sevgilimin ceketi üzerimdeyken bile üşüdüm orada. Çok güzeldi Boğaz, sessiz, sakin, yollar bomboş.. İstanbul'a yakışıyor sonbahar.

Kitaplarımı kucaklayıp gidemedim sahile henüz, ama sevgilimle termosumuza kahvemizi doldurup birlikte gittik geçen gün. Evden Beşiktaş'a kadar yürüdük, Ayvalık'tan aldığımız ve malesef buzluktaki sayıları gittikçe azalan sakızlı kurabiyelerimiz eşliğinde tadını çıkardık güzel havanın. Hatta bir de 89 yaşındaki emekli ışık şefi Sulhi amcayla tanıştık. Opera-bale ve tiyatrolarda ışık şefliği yapmış çok uzun yıllar. Ütülü pantolonu, Attila İlhan tarzı kasketi, kravatı ve ceketi ile çok şıktı, hani o eski İstanbul beyefendileri gibi.. Yanımıza oturdu ve cebinde getirdiği pirinçleri attı güvercinlere. Annem de evden çıkarken hırkasının cebine buğday doldurup yollarda serçelere atar, o geldi aklıma:) Sulhi amca Çamlıca'daki evinden her Cumartesi gelirmiş buraya. Kimbilir, belki yine karşılaşırız.

Yine bir kurabiye tarifi vereceğim. Üstüste geldi kurabiyeler ama bunu bir an önce paylaşmak istiyorum. Aydın'a gittiğimizde yengemlerin Kuşadası'ndaki evlerine de uğramıştık, hem ziyaret hem de birkaç gün de olsa denize girebilmek için. Ipılıktır Kuşadası'nın denizi, uzun uzun yüzer çıkmak istemezsiniz. Deniz keyfimizden arta kalan zamanlar sohbet ve tembellikle geçti, tabi yengemle yemekler de yaptık. Bu kurabiyeleri biz gitmeden önce yapmıştı. Ben geç kahvaltı yaptığım günler öğle yemeği yemem, akşam yemeğine kadar çay-kahve ile birşeyler atıştırmayı severim. Ama onlar öğle yemeğini geç saatte yiyip akşamı geçiştirmeyi tercih ediyorlardı, biz de onların düzenine uyduk tabi. Yani kurabiyeler 5 çayında değil, akşam 9 çayında eşlik etti bize. Güzel de oldu doğrusu.

Kurabiyeleri tadar tatmaz hemen yengemin tarif defterinden kaydettim kendi küçük not defterime. Çok ilginç ama kıtırlıklarını hiç kaybetmiyorlar, birkaç gün boyunca yedik ve hala kıtırlardı. O yüzden kıtır kurabiye dedim, yengemin defterinde susamlı kurabiye diye geçiyor. Ağızda dağılan cinsten, çok hafif şekerli ve özellikle çaya çok yakışan kurabiyeler bunlar. Böyle kurabiyeleri seviyorsanız deneyin, seveceğinize eminim.

Malzemeler:

- 1/2 paket (125 gr) tereyağı - oda ısısında
- 2 yumurta sarısı
- 1 çay bardağı toz şeker
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
- Bir tutam tuz
- Aldığı kadar un
- Üzeri için bolca susam

Yapılışı:

1. Susam haricindeki tüm malzemeleri karıştırıp yoğurun, elinize yapışmayan bir hamur elde edin. Kıvam için unu azar azar ekleyin.

2. Hamurdan bezeler koparıp parmak kalınlığında rulolar haline getirin. Daha sonra küçük parçalar halinde kesin. Minik kare ya da dikdörtgen hamurlar elde edin.

3. Hazırladığınız hamurların üst kısımlarını, elinizde kalmış olan yumurta akına batırın. Daha sonra bolca susama bulayın.

4. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında üstleri iyice kızarana kadar pişirin. Soğuduktan sonra mis gibi kıtır kurabiyelerinizi teneke bir kutuda ya da saklama kabında, bayatlama endişesi olmadan saklayabilirsiniz.

Bu da yengemin verandasında, güzel kahvaltılarımızdan biri. Ben kahvaltıda ot yemeye alışkın değildim şahsen, ama gördüğünüz yeşillikleri (roka, nane, maydanoz vb.) yengem bayılarak yiyor.


Geldik sobeye..
Sevgili Gülden ya da onun sevimli nikiyle :)den, beni sobelemiş. Blog yazarlığı ile ilgili soruları vardı, ben de zevkle yanıtlıyorum:

1. Blog yazmaya ilk ne zaman başladın?

2005 Ağustosunda.. 3 yılı geride bırakmışım.. Geçenlerde aklıma geldi, Kahve 3 yaşını bitirip bebeklikten çocukluğa geçmiş diye:) Blog fikri aklımda şekillenirken ismini ne çok düşündüğümü hatırlıyorum. İsim Didim'den Aydın'a döndüğüm bir yolculukta aklıma gelmişti (zaten birçok proje yolculuklarda şekillenir benim için). Kahveleri çok severim, "cafe"leri yani. Kahve demek daha çok hoşuma gidiyor. Madem ki hayallerimden sadece biri olan kahveyi açamıyorum, ben de sanal bir kahve açarım, gelenler kahvelerini içer, bazen kitaplardan ve filmlerden konuşuruz, mutfağında pişen yemekleri paylaşırız diye düşündüm.

2. Blog yazısı konularının belli bir çizgide olmasına özen gösteriyor musun?

Özen denmez belki, ama yazıları akışına bırakıyorum. O an içimden neleri paylaşmak geçiyorsa, neler hissediyorsam onlar dökülüyor klavyeden. Günlük hayattan yansımalar, bazen iç döküşler, bazen geziler, ve tabi bunlara eşlik etmek üzere mutfağımda pişenler...

3. Blog yazmayı ne kadar sürdüreceksin?

Sanırım sizler okuduğunuz sürece...

4. Blog yazmak senin için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

Zorunluluk hissetmiyorum. Ama sorumluluk hissediyorum:) Bir süre ayrı kalmam gereken durumlar olabiliyor, bazen vakitler yetmiyor, bazen paylaşılacak yeni birşey olmuyor.. Yine de arayı uzatmamaya çalışıyorum.

5.
Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor musun?

Evimde bilgisayar yokken ediyordum. İşyerinde öğle tatillerinde ya da sabahları işe başlamadan önce blogla ilgilenebiliyordum sadece. Ama şimdi evde bilgisayar var ve bu açıdan daha rahatım. Evde olunca feragat edilen şey ancak uyku ya da başka bir şeyle doldurulabilecek boş vakit oluyor, ama zaten ben yazmayı pekçok şeye tercih edebilirim.

Bu minik röportaj için teşekkürler!

Zeytinyağlı Kabak

O kadar çok tarif birikti ki. Hangi arada , nasıl yazsam bilemiyorum. Bir ara yazarım inşallah. :))
Bu tarif arkadaşım Pevin'den. Benim gibi kabaktan ne yapacağını bilemeyenler için bulunmaz nimet. Çokta lezzetliydi. İki kere yeme fırsatı buldum. Bir kere Pevin'lerde, bir kere de Gölyazı'da iftar yaptık o zaman. Hem kolay, hem de lezzetli. Tavsiye ederim. Gölyazı'nın fotolarını da sizinle paylaşacağım.
Malzemeler:
  • 1 kilo kabak
  • 3 adet orta boy havuç
  • bol dereotu
  • 3-4 diş sarımsak
  • zeytinyağı
  • tuz,
Yapılışı:
  1. Havuçları soyup, çubuk şeklinde kesiyorsunuz. Zeytinyağında çeviriyorsunuz. Havuçların rengi değişecek.
  2. Kabakları tırtıklı soyup , verev kesip havuçların üstüne atın. İnce ince doğranmış sarımsağı ve tuzunu katıp kavurmaya devam ediyorsunuz. Kapağını kapatıp , altını kısıp, kabaklar pişene kadar ocakta tutuyorsunuz.
  3. Dereotunu doğrayıp , üstüne serpiyorsunuz.

13 Eylül 2008 Cumartesi

Kalp Seklindeki Yas pasta ve En güzel yas pasta yarismasi


Bu yas pastayi da arkadasim YASEMIN icin hazirladim arkadasim ve ailesi pastayi cok begendiler. En güzel yas pasta yarismasina da bu yaspasta ile de katiliyorum.Arkadasim SEVIL e düzenledigi bu güzel Yarisma icin tesekkurler ediyorum.Kolay gelsin diyorum. Eger pastama oy vermek isterseniz http://birdemliksohbet.blogspot.com/ adresine ugrayin... Eger benim Kalpli pastama oy vermek isterseniz BURAYA TIKLAYIN>>> ve bu sayfa daki pastamin tarifinin en altinda yildizlar var o yildizlarin uzerine tiklayarak oy vereceksiniz...
MARZIPAN KAPLI KALP YAS PASTA:
Malzemeler;
6 adet yumurta
1 Su bardagi un
2 yemek kasigi tepeleme misir nisastasi
1su bardagi seker
2 tatli kasigi kabartma tozu(tepeleme)
1 paket vanilya
Uzeri icin;(
kekini islatmak icin 1 su barsagi süt-1 corba kasigi seker,1 paket vanilya
Üst Krema icin:
3 paket cig krema(slagroom,slag -sahne)3×200
3 adet klop fix(krema sertlestirici)
3 adet vanilya
3 corba kasigi seker
Ara krema:
1 poset muzlu pasta kremasi
1 su bardagi soguk süt
(Pudink Malzemesi)
3su bardagi sut
2 yumurta sarisi
4yemek kasigi un
1 yemek kasigi nisasta(tepeleme)
4-5 yemek kasigi seker
250 gr Mascarpone(%70 Yagli)veya labne peyniri
400gr beyaz marzipan hamuru(hazir aldim)
200gr kirmizi marzipan hamuru
100gr yesil marzipan hamuru
Yapilisi;
Önce oda sicakligindaki yumurtalarin beyazi ve sarisi ayrilir.Beyazlar az tuz ilave edilip köpürüp beyazlasana kadar cirpilir.Sarilar da seker,ile guzelce cirpilir iyice köpürüp rengi acik sari olana kadar cirpilir.Un,nisasta ve kabartma tozu elenir ve iyice karistirilir.
Sonra un ve nisastali karisim tekrar elenerek yumurtalarin uzerine dökülür bir spatula veya bir tahta kasik yardimi ile yavas yavas karistirilir ki hamur sönmesin,vanilya da ilave edilir güzelce karistirilir.
Önceden yaglanmis ve unlanmis kelepceli bir kek kalibina dökülür,3-5 dakika kadar bir kenarda bekletilir bu arada da firin isitilir 175c lik firinda 30-35 dakika alti ve üstü kizarana kadar pisirilir.Kek firindan cikardiktan sonra kelepce kenarlari boslatilarak,bir kurdan yardimi ile kek kaliptan yavasca ayrilir.kekimiz kaliptan cikarilip bir izgaranin üzerinde bir kenarda sogumaya birakilir.
Pudink hazirlanir,Süt,seker,yumurta sarilari,un, nisasta,bir tencereye konup karistirilarak kisilmis ateste koyulasana kadar pisirilir.Kaynayip koyulasinca ocaktan alinir ve sogumaya birakilir arada bir karistirilarak uzerinin kaymak baglamasi önlenir.
toz Kremsanti ve soguk süt cirpilip az bir sure buzdolabinda bekletilir.
soguyan pudinke mascarpone veya labne peyniri ilave edilip karistirilir (sade olan krema yani slagroom,veya cig krema cirpilarak hazirlanan )kremasindan da 2 kasik alinip o da katilir ve guzelce karistirilir.
Soguyan keki üst ve alt kismindan bicak yardimi ile keserek kalp seklini verdim.keki 3 esit parcaYa böldum.En alttaki kisim hazirlanan sekerli süt ile guzelce islatilir,Islatilan parcanin üzerine hazirlanan (pudinkli)pasta kremasi sürülür ve üzerine diger kat kapatilir tekrar hazirlanan sekerli süt ile islatilir üzerine hazirlanan muzlu pasta kremasi sürülür.Üzerine en son kat kapatilip en üst kisma da hazirlanan krema ince bir tabaka olarak sürülür,pastanin yanlari da bu sade krema ile kaplanir.
Beyaz marzipan hamuru mikrodalga firinda biraz isitilip pudrasekeri ile ve merdane ile yuvarlak bir sekilde inceltilip pastanin üzerini kaplayacak büyüklükte acilir ve merdaneye sarilip pastanin kenarlarindan baslayarak serilir üzerine ben once yesil marzipan hamuru ile uzun ince bir rulo yaptim ve pastanin üzerine kenar kisimlara yakin olacak ekilde yerlestirdim ve minik cicekler hazirlayip onlari da pastanin üzerine yerlestirdim.kalpleri ve gülleri de yerlestirdim
Yapraklar icinde gene marzipan isitilip merdane ile acilir fakat bu sefer bir bicak yardimi ile yaprak seklinde kesilen parcalara bastirmadan cizgiler cekilerek yaprak gorunumu verilir.
Bir gece buzdolabinda bekletilip kesilerek servis yapilir.

AFIYET OLSUNNN!!!!!



yas pasta haz