24 Ekim 2008 Cuma

Antep Fıstıklı Kurabiye


Bu yaz pek çok kurabiye yaptım. İçine fındık, fıstık, damla çukulata ne koyduysam kurabiyenin adı o oldu. Komşularımla yaz akşamları bahçede oturup , yanına da da mis kokulu bir çay demleyip, o çay kokusu kurabiyenin kokusunu karışa karışa bir güzel yedik, içtik.

Çocuklar geldiler hep beraber kağıt oynadık (pişti, papaz kaçtı, eşşek ) , jenga oynadık. Avazımız çıktığı kadar bağırdık.

Kış geldi herkesler evlerine çekildi.

Bu kurabiyemiz antep fıstıklı kurabiye. Buyrun tarife

Malzemeler:

  • 250 gr . tereyağ ya da katı yağ
  • 1 bardak pudra şekeri
  • 1 paket vanilya ve kabartma tozu
  • 1 adet yumurta (sarısı içine , beyazı dışına)
  • 3 bardak un (isterse biraz daha)
  • yarım su bardağı çekilmiş anrep fıstığı ve üstüne koymak için bütün antep fıstığı

Yapılışı:

  1. Yumurtanın beyazı ve bütün antep fıstıkları dışında tüm malzeme karıştırılır. Kulak memesi kıvamına gelene kadar un eklenir. (Evde pudra şekeri yoksa, toz şekerini rondodan geçirip pudra şekeri niyetine kullanabilirsiniz. Kurabiyelerinizin dağılmaması ve ele yapışmaması için mutlaka pudra şekeri kullanın)
  2. Yuvarlak hale getirilip yağlanmış tepsiye dizilir. Üstlerine yumurtanın beyazı sürülerek ve birer tane antep fıstığı batırılarak fırınlanır. 170 derecede 20-25 dakika yeterlidir. Afiyet olsun.

22 Ekim 2008 Çarşamba

Kabak Böreği



Erkek kardeşim askerlik sonrası ana ocağında uzun bir dinlenmenin ardından İstanbul'a geldi. Askerlik öncesi de İstanbul'daydı ama bu güzel şehir ona istediği imkanları -hem de çok hakettiği halde- sunmamıştı bir türlü. Herşeyin bir zamanı vardır, doğrudur.. Şimdi Türkiye'nin büyük bir medya kuruluşuna bağlı bir şirkette yazılım uzmanı olarak çalışıyor. Hakettiği imkanlara ve güzel bir iş ortamına kavuştuğu için onun adına çok seviniyorum. Hakettiği diyorum, çünkü küçücük yaşlarından itibaren bilgisayarı kendi kendine nasıl çabalayarak öğrendiğini, onca olanaksızlık içinde sadece kendi çabasıyla kendini nasıl geliştirdiğini, kendi deyimiyle bugünlere gelebilmek için "kafasında bir çip yaktığını" biliyorum, yakın tanığıyım. Şimdi de onunla gurur duyuyorum, ileride daha da güzel işler yapacağını biliyorum.



Kardeşim bugünlerde beni çok heyecanlandıran bir işle de meşgul, boş vakitlerinde.. Sibel'in Kahvesi'ne yeni bir biçim veriyor, baştan aşağı yeniliyor. 3 yıllık arşiv olunca kolay olmuyor tabi. Uzun sürmeyeceğini umuyorum yine de. Kendimi daha rahat ifade edip sizlerle daha çok şey paylaşabileceğim yeni bir sitenin müjdesini vermiş olayım şimdiden.



İstanbul'a geldiğinde ev tutana kadar bir süre bizde kalmıştı. O günlerde hepimiz iş görüşmeleri haricinde evde olduğumuzdan durmadan yemek yapıyor, hatta mutfaktan çıkamıyordum. Yetişkin iki erkeği doyurmak (hele de iştahlı cinsten olduklarında) kolay değilmiş! Bu böreği de akşam yemeğine kadar idare etsin diye, bir iş görüşmesine gitmeden hemen önce hazırlamış buzdolabına koymuştum. Eve dönerken telefon edip fırını ısıtmalarını söyledim, gelir gelmez de fırına attım. Sıcacık böreğin yanına da çay demledim o arada.. Bizimkiler çok severek yediler koca koca dilimleri. Bana bir tanesi bile yetti:)



Bugün bu tarifi paylaşmak istiyorum işte.. Tarif muhtemelen yemek grubumuzda yazılmıştı ama isim hatırlamıyorum şimdi. O kendini hatırlar ve yorum bırakırsa sevinirim. Biz bu böreği çok sevdik. O sabah yufkacıdan aldığım tazecik yufkayla yapmıştım, lezzetini biraz da ona bağladım.



Malzemeler:



- 4 adet yufka

- 1/2 su bardağı sıvıyağ

- 1 şişe maden suyu

- 2 adet rendelenmiş kabak

- 3 adet yumurta

- 1 su bardağı rendelenmiş beyaz peynir

- 1/2 demet maydanoz

- 1/2 demet dereotu

- Tuz, karabiber



Yapılışı:



1. Öncelikle kabakları rendeleyin, suyunu iyice sıkarak bir kaba alın. İçine peynir, ince kıyılmış maydanoz ve dereotu, tuz ve karabiberi ekleyip harmanlayın.



2. Hafif yağlanmış fırın tepsisine 2 adet yufkayı buruşturarak üst üste koyun. Üzerine kabaklı içi yayın, kalan 2 yufkayı da buruşturarak koyun.



3. Hazırladığınız böreği keskin bir bıçak yardımıyla karelere bölün. Ben kare borcamda yaptım, 9 parçaya böldüm. Daha sonra yumurtaları, soda ve sıvıyağı bir kabın içinde çırpıp böreğin üstüne gezdirin.



4. Böreğinizin güzel bir kıvama gelmesi için pişirmeden önce buzdolabında 1 saat bekletin . Daha sonra önceden ısıtılmış 200°C fırında güzelce kızarana dek pişirin. Fırından alınca ilk sıcaklığının geçmesini bekleyip soğumadan servis edin. Kalan böreklerinizi servis etmeden önce tekrar fırında ısıtırsanız daha güzel olur.



Deneyin, çok pratik ve lezzetli bir börek. Hani kabağa burun kıvıranlara hımmms dedirtecek türden.. Oldukça doyurucu olduğu için hem çay yanında hem de akşam yemeğinde (hatta davetlerinizde) sunabileceğiniz bir börek çeşidi.. Yanında ayran da güzel gidebilir!





Havuçlu Meze

Fotoya bakıp havuçlu meze neredeee demeyin. Solda turuncu renkli duran. Yapılışı inanılmaz pratik ve yemesi de çok güzel. Ben her ızgara yaptığımızda hemencecik yapıveririm.
Bu sofra bahçede hazırlanmıştı. Ah ah bahar gibisi, yaz gibisi var mı? Kışında kar üstünde sucuk ve sıcak şarabın tadına doyum olmuyor. Bu arada Metro'da sıcak şarap hazır yapılmış olarak satılıyor. Benden söylemesi

Biz Bursa'nın yüksek bir noktasında oturduğumuz için şehire göre daha çok kar tutuyor. Bizim evimizin orada dizlere kadar kar olduğunda; şehirde ancak 1 cm. kar oluyor. İnşallah böyle karlı bir günde size bahçenin fotolarını da gönderebilirim. Kartpostallara benziyor. Bir de yılbaşına doğru ağaçlarımızı ve balkonlarımız ışıklandırıyoruz. Çok hoş bir görüntü oluyor. Yaz derken yoksa kışımı özlemişim ne :))

Mezeye gelince 3 -4 tane büyük boy havucu rendeliyoruz. Zeytinyağında öldürüyoruz. Rengi falan tamamen değişecek. İçine tuzumuzu da katıp tatlandırıyoruz. Süzme yoğurttan (süzgece havlu kağıt koyup, normal yoğurdu da üstüne koyup bekletirseniz süzme yoğurt elde edebilirsiniz. ) sarımsaklı yoğurt yapıp havuçlarla karıştırıp, servis yapıyoruz.

20 Ekim 2008 Pazartesi

Tavuklu Bamya Yemeği


Teyzemin kızı Elif daha 5-6 yaşında iken sokakta oynar, teyzem "Eliffff koş gel bamya yemeği yaptım" dediğinde oyunu falan bırakır eve bamya yemeğe koşardı. Bamya yemeği bizim evde de bu kadar sevilir. Hele tavuklu yapıldıysa. Bizim evde herkes bamya tavuklu yapıldığında daha bir hevesle yiyiyor.
Bu bamyalar dondurucudan değil. Ama ben dondurucuya da bamya koymayı tabii ki ihmal etmedim.
Püfff: Bamyayı önce yıkayın, sonra baş kısımlarını ayıklayın. Böylece bamyanın sümüklenmesini önlemiş olursunuz.

Malzemeler:
  • 1/2 kilo bamya
  • bir büyük soğan
  • 3 adet domates
  • 2-3 diş sarımsak
  • 1/2 kilo kemiksiz tavuğun but kısımından et
  • Yarım limon, tuz ve sıvı yağ
Yapılışı:
  1. Sıvı yağda sotelik doğradığınız tavuk etlerini suyunu verip tekrar çekinceye kadar çevirin.
  2. Yemeklik doğradığınız soğanı ve ince ince doğradığınız sarımsağı da atın ve yağda bayıltın.
  3. Küp küp doğradığınız domatesleri de atın. Dometeslerde bayılsınlar.
  4. Yaklaşık yarım litre su koyun. Su kaynayınca içine ayıkladığınız bamyaları atın ve limonu sıkın. Tuzunu unutmayın.
  5. Önce harlı ateşte sonra yavaş ateşte yaklaşık 30 dakika pişirin.

Dünya capinda arkadaslik ödülü

Frindship Around The World Award
Proximidade Award

Bu güzel odülü ayni günde 2 defa almak gecektende cok memnun edici bir olay benim icin Bu odül dünya capinda arkadaslik odülü
sevgili arkadaslarim http://yasaminkiyisindan.blogcu.com/ ve http://gonlumdentadlar.blogspot.com/ arkadaslarim beni bu odüle layik gormüsler,kendilerine cok tesekkürler ediyorum.Blogum sayesinde uzaklar yakin oldu ve uzaklarda olan ama bir mausun tiklamasi kadar yakin olan pek cok arkadas edindim .Blogumu ilk actigimda sürekli bloguma ugrayip ziyaretci sayacina bakardim kac kisi ziyarete gelmis,bu gun yorum yazan varmi diye sürekli heyecanla beklerdim...ALLAH hepinizden RAZI ve MEMNUN olsun,bütün arkadaslarima güzel yorumlariyla,ziyaretleriyle beni yalniz birakmadiklari icin tesekkürler ediyorum.
bende bu odülü bütün ziyaretcilerime teker teker veriyorum ama kural geregi bana bu odülü veren arkadaslarimdan 1 er fazla olmak kaydiyla blogcu arkadaslarima vermem gerekiyor.
yani 17 tane
odül sahipleri beni hic bir zaman yalniz birakmayan ve güzel yorumlarini esirgemeyen
ablalarim::

Fatma Ablam(Soframdan)

Gül Ablam(Dogada)

Keskinli Ayse(Ikizlerin annesi)

Banu Goksin

Sevil(Bir demlik sohbet)

Nimet Abla(almulaca)

Yeni tadlar

sefer tasi

Latife Hanim(laguer)

Anemonun mutfagi

Digdem(didoli)

Cafe Rose

7×7×7

Gülgünün mutfagi

Muazzez

Nazardegmesin07

Güzel ziyaretleri icin bütün siz arkadaslarima tesekkürler ediyorum,daha nice güzel gynlerde hep beraberce olmak dilegiyle ziyaretlerinizi ve güzel yorumlarinizi esirgemeyin benden...hepinize kucak dolusu sevgiler...

19 Ekim 2008 Pazar

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü

Sevgili Betül (Yemek kutusu) beni bu ödüle layık görmüş.
Ödül dünya çapında arkadaşlarınız olan bloggerlarını tanıtmak amaçlıymış. Ödül sürekli alıcı tarafından devrediliyormuş ve her alan kişi kendine gönderenden 1 fazla kişiye yollamalıymış.

Bence çok hoş bir ödül. İnsan kendini çok iyi hissediyor gerçekten. "Arkadaşlık ödülü" terimi bile güzel bence.
Ben de bu ödülü Zuzuların annesi ve Kitap Kurduna gönderiyorum.

EN SON SIPARIS ÜZERINE HAZIRLADIGIM YAS PASTALAR

Denenmis yas Pasta,kek,Tatli,börek,hamur isleri ve Yemek tarifleri
Bu yas pastayi Sevgili ZELIHA ABLA nin torunu ve ARIFE nin kizi KADRIYE NISA icin hazirladim 1. yas günü icin siparis ettigi yas pasta cikolatali kek le hazirladigim ara krema olarak da cikolatali krema (slagroom)ve vanilyali krema kullandim.Yas pastanin üzerine de malum kizimiz bebek oldugu icin ugur böcegi bebek yapmak aklima geldi,saflik ve masumlugu temsil ettigini düsyndügüm beyaz papatya üzerinde uyuyan ugur böcegi kompozisyonu nu hazirladim.Ayrica pastanin üzerine yenilebilir simler serptim....KADRIYE NISA YA daha nice uzun,saglikli,hayirli,mutlu yeni yaslar dilerim...

Aslinda pastanin son hali bu idi ama ben biraz fazla sade buldugum icin sonradan 3 tane daha beyaz papatya ve yenebilir simler ilave ettim..






Bu yas pastayi ZEYNEP HOCAM Ramazan Bayraminda davet ettigi misafirleri icin siparis vermisti.Bu yaspastanin ara kremasi olarak ta hazir krem patisseri ve pasta kremasi kullandim..ZEYNEP HOCA ma ve bütün misafirlerine daha nice hayirli Bayramlar dilerim..

Bu kup kekler de kizimin okuldaki temasi Ingiltere idi ve ailelerin de davetli oldugu gün ögretmenler ingiliz cayi ve muffin yani kup kek ikram ettiler kizim illa annemde kup kek yapsin demis bende kiramadim bende bu yukarda gördügünüz cikolatali kup kekleri hazirladim bazi kup kekler marzipandan hazirlanmis güller ve yapraklar var bazi kup keklerin üzerinde de krema,hollanda kremsantisi (slagroom) ve beyaz cikolata üzerindeki barbie resimlerini koydum.cocuklar ve anneler cok begendiler,hepsine afiyetler olsun...Cocuklar ingilizce sarkilar ögrenmisler ve bizim icin söylediler...Cok güzel hazirlanmislar di..

Bu yas pastayi da sevgili Arkadasim SÜHEYLA arkadasinin kizi ELIF icin siparis verdi.Elif bir yasina basti .Elifi bütün yakinlari PRENSES olarak seslendikleri icin,aslinda pastanin üzerine prenses yazmayi denedim ama kullandigim resimli gofret uygun olmadigi icin yazi dagildi ve bende vazgectim..sadece üzerinde Prenses resmi olan bu pasta da cikolatali yas pastalarimdan...

Bu yas pastayi da MESUDE Hanim Amsterdamdan siparis etti .Yegeni BERAT icin bende 22 kisilik yas pastalarimdan birini hazirladim .Berat 1 yasina basti,daha nice hayirli,saglikli,mutlu uzun bir ömür diliyorum...
Bütün
YAS PASTA TARIFLERINI GORMEK ICIN BURAYA TILAYIN>>

15 Ekim 2008 Çarşamba

KURU KAYISI KAVURMASI

kuru kayisi tat
Bu tatli benim favori tatlilarimdandir.Yoresel bir tatlidir.Nevsehirde kuru kayisi cok tüketilir.bende cok severim ,genellikle herkes kendi kayisi agaclarindan indirdigi kayisiyi kurutur.Ama bizim güzel tatli yani sekerpare cinsi (yani kayisinin kendisi ve cekirdegi de cok tatli olur en makbul kayisi budur)kayisilarimiz olmayinca tanidiklarin kayisini tazeyken alip evde kendimiz kurutuyoruz.Ilk basta günes goren bir yere seriyoruz kayisiyi sonra kayisi kendini cekip yumusakligi gidince hafif kuruyunca kalburlarla kayisilari güzelce salliyoruz ki kayisilarin kuruyunca sekli güzel olsun yuvarlak yuvarlak,daha sonra golge ve evin icinde bir yere seriyoruz kayisi orda kurumaya devam ediyor kayisi iyice sertlesmeden az yumusakken topluyoruz.gercektende yemesi cok güzel oluyor bende boyle tatlilar yapiyorum kuru kayisidan.
KURU KAYISI KAVURMASI:
Malzemeler:
1 kilo kuru kayisi
1c ay bardagi toz seker
1 corba kasigi tereyagi
üzerine serpmek icin ceviz.
YAPILISI:
bir saat once kayisilari sicak suya islatalim.yumusayan kayisilarin suyunu süzelim ve tencereye tereyagini alip eritelim daha sonrada kayisilari tereyaginin üzerine ilave edip güzelce kavuralim nefis kokular cikmaya baslayinca kayisilarimizin üzerine toz sekeri serpelim ve karistralim. 1 su bardagi kadar sicak su ilave edelim .kayisilar hafif suyunu cekip parlak bir gorüntü alinca yani yumusayinca ocagi kapatalim servis tabagina alip kayisilarimizin üzerine ceviz serpelim.

AFIYETLER OLSUN!!!!!

BALIK FILETO KIZARTMASI(PANGASIUS FLATO)

balik kizartmas
Bu baligin Türkce adini bilmiyorum ama Hollandaca PANGASIUS FLATO diye geciyor gercektende cok lezzetli yerken lekkerbeg yiyor gibi oluyor.Zaten kilciksiz satiliyor ve de pullarindan ayiklanmis...Yani tam bir tavuk eti kivaminda gercektende ilk denedigimde cocuklar ve esim 10 puan verdiler bende artik herzaman yapiyorum bu kizartmayi.
BALIK FILETO KIZARTMASI
Malzemeler:
6-7 balik filetosu(kilciklarindan temizlenmis balik eti)
3-4 yumurta
1,5 su bardagi galeta unu(paneermel)
1 cay kasiginin ucu ile karabiber,pul biber,kirmizi toz biber
yeterince tuz,ve kizartmak icin sivi yag
HAZIRLANISI:
Öncelikle benim aldigim balik taze balik degil ben dipfrizinden dondurulmus olarak satin aldim ve buzu cozdürdükten sonra balik filetolarina yeteri kadar tuz serptim.Bir kapta yumurtalari cirptim,ve icine baharatlari attim,tekrar karistirdim.Daha sonra balik filetolarini once yumurta ya sonra da galeta ununa batirdim hertarafini güzelce galeta ununa buladim.tavaya yagi aldim ve yag kizinca galeta unlu balik filatolarini teker teker her tarafi kizarana kadar kizarttim.tavadan aldigim baliklari bir kagit havlu serilmis tabagin üzerine koydum.güzel bir roka salatasiyla nefis oluyor ..

AFIYETLER OLSUN!!!!!!!!!!!!


balik kizartmas

14 Ekim 2008 Salı

Mantılı Çorba


Çalışan kadın olunca insan hep yemekte işin kolay yanını düşünüyor. Size yine malzemesi dondurucudan çıkan bir yemek. Benim donducumun nasıl olduğunu artık tahmin edebilirsiniz sanıyorum. Ben de buzdolabının derin dondurucusuka ve basa dolu. Ayrıca yine bir derin dondurucu var. Acaba bir buzdolabı daha alsam da neler doldursam diye düşünüyorum . YUH ARTIK :))) İnanın buzdolabının yanında derin dondurucu neler bulunduğunu yazan bir liste var. Dondurucudan aldıkça siliyorum. Koydukça yazıyorum. Çok karalanınca revize ediyorum.

Malzemelerde ki mantı ve nohut derin dondurucudan. Nohutu ayrıca nohutlu pilav yapımında da kullanıyorum. Nohutu haşlayıp derin dondurucuya koyuyorum. Gerekli oldukça kullanıyorum.

Malzemeler:

  • 1 avuç mantı
  • 1 avuç nohut
  • 3 kaşık dolusu yoğurt
  • 3 kaşık dolusu un
  • İsterseniz sarımsak (çok yakışıyor)
  • tuz ve 1.5 litre kadar su
  • İsterseniz üstüne yağ (ben misafir yoksa yapmıyorum)

Yapılışı

  1. Suyu tencereye koyuyorsunuz. Bir kapta yoğurt ve unu güzelce birbirine yediriyorsunuz. Pürüssüzleşmezse el blandırı sokabilirsiniz.
  2. Bu karışımı soğukken suyla karıştırıyorsunuz. Tencerenin altını yakıp , karıştırrark kaynamasını bekliyorsunuz. Su kaynayınca mantıları ve nohutları atıyouz. Tuzunu ve istersek sarımsağını koyuyoruz. Mantılar yumuşayana kadar kısık ateşte pişiriyoruz.

Yeni oyuncağım, ekmek makinem!


Benim gibi hamur yoğurmayı seven, özellikle ekmek yapmaya bayılan, ve üstelik onca güzel ekmek alınabilecek harika fırınlarla dolu bir semtte yaşamasına rağmen dışardan almak yerine daima ekmeğini kendi yapmayı tercih eden biri için, ekmek makinesine sahip olmak başlarda gereksiz olsa da, sonraları kaçınılmazdı..

Uzun süre direndiğimi kabul ediyorum.
Makine tamam güzel, ama ekmek hamuru yoğurma meditasyonumdan neden vazgeçeyim?
Herşeyi makine yapacak olduktan sonra ben ne işe yarayacağım?
O ekmeği ben yapmış sayılacak mıyım yani?
... gibi itirazlar ve düşüncelerle, uzun zaman uzak durdum o binbir fonksiyonlu makinelerden..

Ama içimde bir ses, özellikle kentin telaşında yorgun düştüğüm ve iş çıkışı ekmeğimi Komşufırın'a uğrayıp alıverdiğim günlerde, "ne olur bir makinem olsa artık, üşendiğim ya da yorgun olduğum zamanlarda o yapsa ekmeğimi, ben de iç rahatlığıyla yesem" demeye başladı.. Yine de o sesi dinlemedim.

Ta ki sevgilim bir gün eve elinde kocaman bir paketle gelene kadar!

Paketi heyecanla açtığımda karşımda Sinbo marka küçük bir ekmek makinesi duruyordu. Meğer bunu ne çok istiyormuşum da farkında değilmişim! Sevinç çığlıkları atarak sevgilimin boynuna dolandım. Yaşasın! Artık seri üretime geçebilirdim:)) Sevgilim makineyi alırken benden çok kendini düşündüğünü, çünkü sayemde artık beyaz ekmek yiyemediğini, dışarda satılan ekmeklerin de pekçoğunu beğenmez hale geldiğini söyleyince güldüm. "Her gün soframızda ev yapımı taze ekmekler olacak merak etme" dedim ona.


Fotoğrafta gördüğünüz ekmek, makinede yaptığım onlarca ekmekten sadece biri, evde lor yaptığım zaman kalan peynir altı suyu ile yapılmıştı. Tarifini isterseniz şuraya bakın lütfen. Sevgili Binnur'un Ekmek Kokusu blogunda yer verdiği tariflerden epeyce denedim, büyük çoğunluğunda da güzel sonuçlar aldım. Keşke yazmaya devam etse.. Bu arada Binnur'un Taze Ekmekler Sıcak Öyküler kitabını da tavsiye ediyorum tüm ekmek yapma meraklılarına. Çok işinize yarayacak ve ekmek yapma tutkunuzu körükleyecek bir kitap.

Makineyi ilk kullanmam balayı sonrasına denk geldi, ilk fırsatı günlük hayatımızı yoluna koyduktan sonra bulabildim. Yeni oyuncağım diyorum ama çok da yeni sayılmaz hani, ancak fırsatım oldu yazmak için. Makinemin fotoğrafını koymuyorum, Sinbo'nun en basit modeli makinem. 500 gr.lık ekmek yapıyor, kek pişirme, reçel ve çorba yapma gibi zaten kullanmayacağım özellikleri yok. Ama doğrusu biraz daha gelişmiş ve büyük bir model olsa ne güzel olurmuş dedim sonradan. Yine de bu ilk makinemi çok seviyorum ve daha gelişmiş modeline sahip olursam bir gün, bunu anneme ya da erkek kardeşime hediye etmek istiyorum. Hem zaten 500 gr ekmek iki kişi için iki öğünde gayet yeterli oluyor. En azından bize yetiyor.


Lor dedim de..
İşte yine ev yapımı bir ekmek diliminin kenarına azıcık kondurulmuş lor ve üstünde bal.. Ben loru balla birlikte severim illa ki.. Bu arada merak edenler için, lor yapımında Arman Kırım'ın tarifini temel alıyorum. Size de tavsiye edebilirim. Detaylarıyla birlikte evde lor (ya da ricotta) yapımını şurada okuyabilirsiniz.

Makinede ekmek yapımı hiç zor değil, sadece bazı püf noktaları var ki onları da zamanla anlıyor ve birkaç denemenin ardından çok başarılı ekmekler yapmaya başlıyorsunuz. Hatta makine ile birlikte size verilen kitapçıkları tembellik etmeyip baştan sona okursanız ilk denemede bile güzel sonuç almanız mümkün. Ben çoğu ekmeğimi Sinbo'nun tarif kitapçığından ve Binnur'un tariflerinden yola çıkarak yapıyorum. Arada evdeki malzeme durumuna göre değişiklikler yaptığım da oluyor. Hatta geçenlerde tam buğday unu yetmeyince mısır unu, o da az gelince (az geldiğini hamurun makine içinde top haline gelmemesinden anlıyorsunuz) soya unu ekledim. Sonuç "yenebilir" derecesini aldı sevgilim tarafından:) Ama aynı şekilde uydurup çok güzel sonuç aldığım da oluyor..

Kısacası makinesi olan herkes kolayca tarif bulabilir diye düşünerek makine tariflerinden birini değil, makinede mayalandırıp fırında pişirdiğim bir tarifi paylaşmak istedim. Evet makinenin böyle bir hoşluğu var, isterseniz size sadece hamurunu hazırlıyor, içine ek malzemeler koyup dilediğiniz gibi şekillendirmek size kalıyor. Özellikle makineden çıkan kare ya da dikdörtgen formlu ekmeklerden sıkıldığınız zamanlar için:) Bu ekmeği kendiniz yoğurarak da hazırlayabilirsiniz. Tarif yine Sinbo'dan, ama Hürriyet gazetesi için hazırlamış oldukları ek dergiden. Yarım ölçü yaptım ve bence yeterli ebatta bir ekmek oldu. Size de bu şekliyle yazıyorum.


FAVORİ CEVİZLİ EKMEĞİM

Malzemeler:

- 160 ml ılık su
- 1 tatlı kaşığı esmer şeker ya da pudra şekeri
- 3/4 tatlı kaşığı tuz
- 1 çorba kaşığı zeytinyağı
- 90 gr tam buğday unu
- 75 gr kepekli un
- 75 gr beyaz un
- 3/4 tatlı kaşığı instant maya
- 75 gr iri parçalanmış ceviz içi

Yapılışı:

1. Malzemeleri sırayla ekmek teknesinin içine koyun. Cevizler hariç.. Onları daha sonra kullanacağız.

2. Makinenizi hamur programında çalıştırın. Sinyali duyduğunuzda hamurunuz hazır demektir. (elde yapıyorsanız hamuru yoğurduktan sonra üzerini örterek 1 saat kadar dinlendirmeniz gerekiyor). Daha sonra hamuru makineden alıp un serptiğiniz tezgaha yerleştirin.

3. Cevizleri ekleyerek yoğurun. Fazla yoğurmanıza gerek yok, cevizler hamura karışana kadar yoğurmak yeterli. Daha sonra somun şekli vererek üzerine çizikler atın, yağlı kağıt serili fırın tepsisine alın ve üzerini streçle kaplayarak tekrar kabarması için yarım saat kadar bekletin.

4. Hamur iki katına çıkınca streç filmi çıkartın, önceden ısıttığınız 200 derece fırına koyun, pişirin. Benim fırınımda genelde yarım saat yeterli oluyor, siz 20. dakikadan itibaren kontrol etmeyi unutmayın. Üzeri güzelce kızardığında fırından alın, hemen temiz bir mutfak bezine sararak biraz dinlendirin. Düzgün dilimlenebilmesi için biraz ılıması gerekiyor, aslında bu tüm ekmekler için geçerli bir kural (ben de yeni öğrendim:)


Cevizli ekmek en güzel kahvaltıda gidiyor.. Ben de dostlarımızın bize geldiği bir kahvaltıya çıkarmıştım bu ekmeği ve çok güzel yorumlar almıştım. Yanında kendi üretimim şeftali reçeli.. O zaman mevsim yazdı ve reçelimi çoğunlukla dostlarla paylaşıp kısa sürede tüketmiştim. Diğer fotoğraftaki çilek reçeli de annemin üretimi. Bence kimse eline su dökemiyor çilek reçeli konusunda:) Tabi bunda memleketimin mis kokulu hormonsuz çileklerinin payı büyük. Ahh ah..

Son olarak kısacık unlardan ve mayalardan bahsedeyim de tam olsun.

Tam buğday unu ekmekte her zaman en favori unum. Sadece onu kullanarak yaptığım ekmekler daima lezzetli oluyor. En lezzetlisinin de Doygun marka un olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. Beyaz unda Söke Un'un mavi paketli Altın Harman'ı (sağolasın Binnur!) kesinlikle ilk tercihiniz olsun. İpek gibi bir un ve özellikle ekmek için ideal.. Kepekli unda da yine Söke Un tercih ediyorum. Çavdar unu için Doygun markayı önereceğim. Ekmek karışımlarından yine Söke Un.. Sinangil'i de denedim ama pek memnun kalmadım açıkçası. Ben dolu dolu, hani tek dilimi doyuracak cinsten ekmekler seviyorum, bu markanın ekmek unlarından (karışım olanları kastediyorum, diğerlerini denemedim) yaptığım ekmeklerin içleri nasıl desem.. fos fos oldu. Hafif ve çok doyurucu olmayan ekmekler oldu desem daha anlaşılır olur mu bilmem:)

Mayalara gelince.. Dr. Oetker'in yeşil paketli instant mayasını artık bilmeyen yok. Doğrudan una karıştırılarak kullanılan bu maya çok pratik ve hiç yanıltmıyor.. Ama makinede ekmek yapmaya başlayalı, önceden pek de severek kullanmadığım kuru maya ile de barıştım. Yuva markalı kuru mayam bir kavanozun içinde buzdolabında, daima elimin altında. Bazılarınız için yeni bir bilgi olabilir (ben de yakın zamanda öğrendim), tüm mayaların (instant ve kuru mayalar da dahil) paketleri açıldıktan sonra buzdolabında saklanmaları gerekiyor..

Sonbaharın o güzel kahvaltı sofralarında kendi yapımınız ekmeklere yer verin lütfen.. Makineniz olsa da olmasa da.. İnanın hiç zor değil! Ya da akşam, çorbanızın yanında mis gibi bir dilim ev ekmeği olsun.. Birilerinin eve geldiğinde "oh mis gibi ekmek kokuyor!" demesi mutlu olmak için yeterli!

10 Ekim 2008 Cuma

Milföy Hamurlu Patlıcanlı Börek- Porselen Demlik Çay Saati

Mımmm nefis bir börek. Patlıcanlı börek çirkin olur mu dediğinizi duyuyorum ve size sonuna kadar katılıyorum. Bunun içi közlenmiş patlıcandan yapıldı. Hani benim dondurucuda duran patlıcanlardan. Milföyde dondurucudan çıktı. Çok zor gibi görünen patlıcanlı börek olayı kolaya bağlandı. :))) Napayım işleri kolaylaştırmayı seviyorum.

Malzemeler:
  • 3 adet tophane patlıcanı
  • 2 adet orta boy havuç
  • 100 gr kadar beyaz peynir.
  • 1/4 demet maydanoz
  • 15 adet milföy hamuru
  • 1 yumurta sarısı
  • Süslemek çörek otu, susam veya haşhaş tohumu

Yapılışı:

  1. Patlıcanları fırında közlüyorsunuz. Közlenmiş patlıcanları ince ince kesiyorsunuz.
  2. Havuçları rendeleyip az zeytinyağında soteliyorsunuz. Patlıcanları, elinizle ufaladığınız peyniri, ince ince doğradığınız maydanozu da katıp bir iç malzemesi elde ediyorsunuz.
  3. Bunları yapmadan önce milföy hamurlarını buzluktan indirip açılmaları için yan yana diziyorsunuz.
  4. Milföy hamurlarını merdane ile büyütüyorsunuz. Geniş tarafına patlıcanlı harçtan koyup rulo yapıyorsunuz. Rulonun iki ucunu birleştirip simit gibi yapıp yağlanmış tepsiye diziyorsunuz.
  5. Üstüne yumurta sarısı sürüp , susam , çörek otu veya haşhaş tohumu serpip, 179 derecelik fırında yaklaşık 30 dakika pişiriyorsunuz.

8 Ekim 2008 Çarşamba

PDCST,etkinligi ve CIKOLATALI KUP KEKLER,(CHOCOLADE CUP CAKES)


Denenmis Pasta,Tatli ve Yemek tarifleri
Bakarmisiniz kup keklerime nasilda güzel oldular bu kekleri ZEYNEP Hocam icin hazirladim.Kizi ZÜLAL SULTAN 4 yasina basti artik ilk okula baslayacagi icin hocam Zülal in kresteki arkadaslarina son defa güzel ve degisik birseyler ikram etmek icin istedi.25 adet kup kek hazirladim .Bu kekleri görenler yemelere kiyamadilar,3-4 degisik üst süslemesi yaptigim icin cocuklar paylasamazlar diye düsünmüstüm.Ama Zeynep Hocam ona bir cözüm buldu ve kup kekleri teker teker hediye paketlenen naylonlarla ve rafyalarla paketleyip süsledi...Cocuklar ve kresteki ögretmenler cok begenmisler...
PDCST Etkinligine ev sahipligi eden BIRSEN -IREM arkadasimin güzel davetine bu keklerle katilmak istedim.ev sahipligi yapan arkadaslarimiza kolayliklar diliyerek
http://annekizmutfaktayiz.blogspot.com tarifime geciyorum...

Bu kup kek tarifini bloglari gezerken gördüm
http://nes-kafe.blogspot.com ve üzerinin süslemeleri de bana ait..Ayrica ölcü olarak gr kullanildigi icin tarifte bende aynen uyguladim inanin ki tam tuttu ve coook nefis bir cikolatali kup kek oldu!!!!!!!!!!!!artik simdi tarife gecebiliriz...
Tarifimiz 12 adet kup kek icin
CIKOLATALI KUP KEKLER(CHOCOLADE CUP CAKES)
Malzemeler:
1 yumurta
25 gr kakao
120 ml kaynar su
57 gr tuzsuz tereyagi
100gr toz seker
95 gr un
5 gr kabartma tozu
1 gr tuz
1 paket vanilya
kup kek kagit kaliplar
200gr sari,kirmizi renkli marzipan hamurlari
200gr beyaz marzipan hamuru
Yapilisi:
Kaynamis suya kakao katilip güzelce karistirilip oda sicakliginda sogumaya birakilir.
Un, kabartma tozu elenir,vanilya,tuz ile karistirilir.Yag ve seker mikserle güzelce cirpilir.krema kivamina gelip de beyaz renk alana kadar cirpilir yumurta eklenir ve cirpmaya devam edilir.daha sonra unlu karisim yavas yavas eklenir.Soguyan kakaolu karisim da eklenir ve tekrar cirpilir.hafif kivamli kasiktan zor dökülen bir hamur yapilir.kup kek kaliplarina paylastirilir.bu tariften 12 kek ekde edebilirsiniz ben evdeki cocuklar da yesin diye 2 ölcü cikolatali kup kek hazirladim ve 2 ölcü sade kup kek hazirladim..
kekimizi önceden isitilmis firinda 17-20 dakika pisirilir.
Firindan alinip oda sicakliginda sogutulan keklerimizin üzerlerine marzipandan cicekler,güller,yapraklar hazirladim ayrica kiz yüzlü ve oglan yüzlü kekler hazirladim.
Cocuklar cok begenddiler cocuklarim da cok begendiler masaya oturup kendileri hazirladiklari ciceklerle süsledikleri kup kekleri afiyetle yediler...

kup kek hazirlik kup kek hazirlik kiz yuzlu kup kek oglan yuzlu kup kek kup kekler kizimin okulu icin kup kekler

Kavunlu Pasta - Porselen Demlik Çay Saati Etkinliği- İkisi Bir Arada "Çikolata ve Meyve"


Daha önce de komşum Hayal hanımın yaptığı pastalardan bahsetmiştim. Bu da onlardan biri. Tahmin edebileceğiniz gibi hepsi birbirinden şık ve lezzetli. Tavsiye ederim arkadaşlar. Ben de onun tavsiyesi ile bir pasta yaptım. Hem çok lezzetli hem de çok şık oldu. Onu da daha sonra yayınlarım.

Malzemeler:

  • 1.5 paket çukulata
  • 1 tepeleme çorba kasesi cornflakes
  • 400 gr sıvı krem şanti
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 vanilya
  • 1/2 limon ve kabuğu
  • 2-3 kaşık dolusu yoğurt
  • 0.5 paket beyaz çukulata
  • Etrafı için kedi dili veya krem şanti de olabilir.
  • Üstü için dilimlenmiş kavun (veya istedğiniz meyve) ve 1/2 paket tart jölesi

Yapılışı:

  1. 1.5 paket çukulatayı eritin. Cornflakesleri elinizle kırın. Birbirine karıştırın. Tart kalıbına bastırarak yayın. Kremasını yapana kadar buzdolabında soğutun.
  2. 400 gr krem şantiyi çırpın. (3-4 dakika). Şekeri, yoğurdu, eritilmiş yarım paket çikolatayı, vanilyayı, limonu ve kabuğunu içine karıştırın. Tartın üzerine yayıp buzdolabında 1 saat dinlendirin.
  3. Meyveleri dilimleyip tartın üzerine dizin. Tart jölesinin üstündeki tarife göre jöleyi yapıp meyvelerin üstünü kaplayın.
  4. Dekoratif durması için etrafını kedi dilleri ile süsleyin. İsterseniz krem şanti de sürebilirsiniz. İsterseniz krem şanti sürdükten sonra kenarları file bademlede süsleyebilirsiniz. Afiyet şeker olsun. Yanaklar dolsun.

7 Ekim 2008 Salı

Sonbahar.. Kale..


İstanbul'dan uzak olanların, onu herşeye rağmen sevenlerin, hatta tüm kahrını çekiyorum bu kentin, nesini seveyim diyenlerin bile, ellerinde kahve fincanı varsa şayet avuçlarıyla birlikte içlerini de ısıtacak bir yazı.... olsun istedim. Gecenin bir vakti, yaptığım bir kahvaltı geldi aklıma. Aslında daha çok, yazmak istedim. Öylesine.. Bahane lazım ya, kahvaltıdan güzel bahane olur mu? En son Ege kahvaltıları vardı, hiç bozmadan yine kahvaltıyla devam edelim istedim.

Haftasonları harika kahvaltılar yapabileceğiniz öyle çok mekan var ki İstanbul'da! Bu bile bir mutluluk sebebi.. Sonbahar hüzünlerinin tesellisi.. Sırtınıza en sevdiğiniz hırkanızı geçirip, boynunuza da bir fular doladıktan sonra serin bir deniz kenarında oturup kentten iki yudumluk keyif çalmak, bu kentin kahrını çekenlerin hakkı değil mi? Hakkı elbette. Gelin görün ki, haftasonları özellikle de hava güzelse, o güzel deniz kenarlarına ulaşmak (hele de toplu taşıma araçlarını kullanıyorsanız), sonra oturacak iyi bir yer bulmak (hatta bazen kötü de olsa bir yer bulmak!) bunu başardıktan sonra açlıktan ölmeden önce size servis yapılmasını sağlamak, ve sonuçta cebinizi yakmayacak bir hesap ödemek kolay iş değil..

Neyse ki bu zorlukları yaşamadan da bir keyif yapma şansımız oldu. Hafta içinde bir gün, işsiz günlerimizden birinde, sağanak halinde yağan yağmura aldırmayıp botlarımızı giyerek, siyah şemsiyemizin altına iki kişi girerek Sarıyer otobüsüne atladık sevgilimle.. Taksim'de küçük bir gölete dönüşmüş meydandan sulara bata çıka duraklara doğru ilerlerken Gezi Pastanesi aklımızı çeler gibi oldu gerçi.. Ama hayır dedim, bu sabah Fransız kahvaltısı modunda değilim! :)

Rumelihisarı durağında indik.. İşte! dedim İstanbullu sevgilime, seni Kale Kafe ile de ben tanıştırıyorum! Her ne kadar İstanbullu olan o da olsa, lezzet keşifleri denince benim seçimlerim ağır basıyor daima. Sevgilim de bundan mutlu olunca, nereye gidelim sorusunun yanıtını çoğu kez ben veriyorum. Deniz kenarında salaş bir kahvaltı deyince de Kale Kafe dedim. Hafta içi, yağmurlu bir sabah olunca kafe tam tahmin ettiğim gibi bomboştu. Biz de balkonundaki minicik iki kişilik masasına kurulduk hemen.

Serpme kahvaltıda tabaklar evinizdeki kahvaltı gibi tek tek geliyor, bunu seviyorum. Üzerine bolca zeytinyağı gezdirilip pul biber serpilmiş domates-salatalık-biber tabağı çok iştah açıcı en başta.. Güzel bir siyah zeytin, ve başımın hiçbir zaman hoş olmadığı biber dolgulu yeşil zeytin.. Bal-kaymak bir İstanbul kahvaltısında zaten olmazsa olmaz. Öyle değil mi?


Çok açtım, ancak bu kadar fotoğraf çekebildim. Tabaklar göründüklerinden daha güzeller, öyle söyleyeyim.. Ama kahvaltının esas doruk noktası bal-kaymak değil, tereyağında kızarmış hellim peyniri.. Kırk yılda bir yiyorsanız, banın ekmeği gitsin yani..


Ekmekleri çok güzeldi, hangi fırından aldıklarını sormadığıma üzüldüm sonradan. Söylerler miydi bilmiyorum gerçi. Ben cevizli, sevgilim çikolatalı ekmeklerine bayıldı. İki lokmalık ekmeklerin üzerindeki lavaşlar da sıcacıktı..


Bir de menemen söyledik ama malesef kötüydü. Zaten bu şehirde güzel bir menemen yiyebildiğim gün kendim pişirmeyi bırakacağım!! Bu işin şakası tabi, ama istisnasız her yerde neden ya hiç pişmemiş, ya ağır salça tadı hissedilen ve muhakkak bir bulamaç halinde gelir menemen? Bilmiyorum, anlamıyorum. Yok sen yerine gitmemişsin, şurası iyi yapar diyorsanız yazın lütfen bileyim:)

Kale'ye önceki gidişimde güzel bir omlet yemiştim, onun da hakkını teslim edeyim. Evinizde yapıp yediğiniz lezzette yapıyorlar omleti. Yanında taze sıkılmış portakal suyuyla nefis oluyor. Kale hakikaten salaş bir mekan, fiyatları salaşlığına göre yüksek bile sayılabilir ama deniz kenarında olduğunu unutmamak lazım. Öyle bir manzarası var ki insan saatlerce oturabilir, kitabını gazetelerini okuyabilir orda. Tabi bir mucize olur da sakin zamanına denk gelebilirse..

Sonunda ben de "mekan yazısı" yazdım galiba! Eskiden İstanbul lezzetleri diye topluca yazıyordum, ama son zamanlarda biriktiremiyorum, çoğu lezzetin fotoğrafı çekilemiyor çeşitli sebeplerden. Ya bekletmeden yazmak, ya da fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyip biriktirmek gerekiyor sanırım...

Uzun lafın kısası, kıyılara gidip deniz koklamak lazım şu sıra...

4 Ekim 2008 Cumartesi

TÜRKIYE SEHITLERINE AGLIYOR



Genelkurmay Başkanlığı, Hakkari’nin Şemdinli İlçesinde bulunan Aktütün Jandarma Sınır Bölüğüne bölücü terör örgütünün Irak’ın kuzeyinde bulunan unsurları tarafından dün yapılan saldırıda, 15 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu, 23 teröristin etkisiz hale getirildiğini, 2 uzman erbaş ile de henüz temas kurulamadığını bildirdi. Saldırıda yaralanan 6 asker, ambulans uçakla Ankara’ya gönderildi.
ANKARA (ANKA) -Hakkari Şemdinli’de çıkan çatışmada 15 asker şehit oldu. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Hakkari Şemdinli Aktütün Karakolu’na bölücü terör örgütünce gerçekleştirilen saldırı sonucunda 1’i astsubay, 6 uzman çavuş ile 8’i er ve erbaş olmak üzere toplam 15 asker şehit verildi.(ANKA)***
Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü’ne düzenlenen saldırıda yaralanan 6 asker, ambulans uçakla Ankara’ya gönderildi. Terör örgütü PKK üyelerince Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü’ne düzenlenen saldırıda yaralanan askerlerden sağlık durumu ciddi olan 6’sı, Hakkari Asker Hastanesi ve Yüksekova Devlet Hastanesindeki ilk müdahalenin ardından helikopterle Van’a getirildi.
Analarin gözü yasli,bacilarin,nisanlilarin gözleri yasli,Allah Sehitlerimize Rahmet eylesin geride kalanlara sabirlar versin ates düstügü yeri yakar,15 ailenin ocagina ates düstü.Acimiz büyük Allah bol bol sabirlar versin...

Annemin evinden lezzetler...


Sonbaharda haftasonu kahvaltılarının keyfi başka mı oluyor, yoksa her yağmur yağdığında çocuklar gibi sevinen bencileyin sonbahar tutkunları mı daha çok keyif alıyor böyle sabahlardan?

Ama bu kahvaltı sofrası bir sonbahar sofrası değil..
Tam da yaz sofrası üstelik.
Kıpkırmızı domateslerden, közlenmiş biberlerden anlamışsınızdır.
Bu bayram annemlere gidemedik, ben de hüznümü geçen ziyaretimizde annemin evindeki keyifli anlardan kalan son kareleri sizlerle paylaşarak azaltayım istedim.


Annemin yaz kahvaltıları spesyalidir..
Zeytinyağında sivri biberler veya çarlistonlar bir güzel kızartılır. Onlar kızarırken bir kenarda bolca domates kabukları soyularak irice doğranır. Keyfe göre rendelenebilir de, o zaman daha ekmek banmalık birşey olur bu (ben öylesini daha çok severim ama bunun görüntüsü daha albenilidir). Sonra tavada kalan yağa bakılır, fazlası ayrılır. Kalan yağın içine domatesler atılır, biraz çevrildikten sonra biberlerin üstüne dökülerek servis edilir. Yanında peynir ve kızarmış ekmekle müthiş olur. Yalnız feci iştah açar söylemedi demeyin! (ve bulabiliyorsanız yazdan kalan son domateslerle yapın bu güzel lezzeti..)


Domatesler.. biberler... şimdiden özledim onları. Sonraki yaza kadar vedalaştık kendileriyle, tabi annemden getirdiğim domates konservelerim var. Annem biberleri ekmek kızartıcısında közlemişti, ondan çizgililer. Tabakta da tulum peyniri ve tel peynir vardı yanılmıyorsam..


Annemin vişne reçeli (bir koca kavanoz da benim dolabımda var şimdi) ve kayısı reçeli.. Kayısıdan son kalan ufak kaseyi tüketiyoruz şimdilerde.. Tüketiyorum demem daha doğru, sevgilimin Nutella bağımlılığını yazmış olmalıyım daha önce.. Ama benim için reçelin yeri bir başka. Kayısıları annemin köyünden akrabalar bahçeden toplayıp küfe ile yollamışlar. Annem de hemen reçelini yapmış bu misler gibi kokan çilli kayısıların. Bakın, tabakta da görülüyor çilleri:)


Annemin meşhur közlemesi..
Namı diğer patlıcan közleme, ya da yoğurtlu patlıcan. Kısaca közlemedir benim için.. Tarifi çok önceden yazılmıştı, burada. Patlıcanlarla da vedalaştık gerçi, ama belki hala güzel yaz patlıcanları vardır stoklarınızda. Varsa yapın, ekmek bana bana yiyin. Beni anın yerken:)


Börülcenin yaz boyunca en sık sofralarımıza teşrif ettiği halidir, taratorlu hali.. Kısaca tarif etmek gerekirse börülceler haşlanır; yumuşadıktan sonra haşlama suyuna bolca sarımsak, limon ve zeytinyağı ilave edilerek harmanlanır. Henüz sıcakken yapılır ama bu.. Sonra soğuması beklenir, mümkün mertebe buzdolabında bir gece dinlendirilir. Tabi ki kapağı sımsıkı kapalı bir kabın içinde:) Ertesi gün leziz bir turşu kıvamındaki börülce taratoru sofraya gelmeye hazır olur.


Çocukluğumun lezzetlerinden, "kandil helvası".. Bazılarınıza tanıdık gelebilir, belki siz de benim gibi yıllardır yememişsinizdir. Buzdolabında bulduğumda nasıl sevinmiştim. Çıtır çıtır birşeydir, hafif sakızlı bir dokusu vardır, bolca susam tadı alırsınız yerken. Çöğenden yapılır, hafif tahin helvasını andırır tadı.. o yüzden helva diyorlar sanırım..


Bu da Çeşme'nin meşhur sakızlı kurabiyesi.. Yengemlerin yazlığına gittiğimizde tatmak kısmet oldu. Çeşme'ye giden komşuları getirmişti dönüşte, bir tabak da bize ikram ettiler sağolsunlar. Böylece çok merak ettiğim bu lezzeti denedim. İçinde sakızlı muhallebi var, kurabiyesi de yumuşacık.


Kuşadası'nda salaş bir balıkçı vardır, hemen limanda.. Balıkçılar kahvesi denir, kısaca "balıkçılar". Merdivenden çıkınca deniz manzarası ile birlikte şaşıracağınız ucuz fiyatlarla ufak bir menü karşılar sizi. Sahildeki Kutes'te oturup bir sandviç söylediğimizde sandviç bir türlü gelmek bilmemiş, biz de kızıp kalkmıştık ordan. Sonra aklıma balıkçılar geldi, tuttum sevgilimi elinden, oraya götürdüm. Teyzelerin oracıkta açtığı otlu-peynirli gözlemelerden söyledik. Yanında mis gibi Ömür ayran, bizim oraların.. Bol malzemeli incecik gözlemeler pek lezizdi..


Aydın'a gidip pide yememek olmaz. Bizim memlekette her yörenin pidesi ünlüdür nedense, ama gerçek pideyi bence bir Karadeniz'de yaparlar bir de bizim oralarda.. Ahh en çok da Bozdoğan'da.. Mehmet Yaşin de geçenlerde bir programında pek ballandırarak anlatmıştı Bozdoğan pidesini.. Havalar fazla sıcak olduğundan göze alamadık oralara gitmeyi, ama bir gün mutlaka gidip sevgilime de tattıracağım, üstü kaymaklı pideyi ve tabi ki "tahanlı"yı..

Bu da teselli pidesi işte. Çarşının göbeğindeki Dede Lokantası'nın pideleri, çocukluğumun bir diğer lezzeti.. Peynirli pide isteyince kaşarlı var demeleri üzdü beni başta, "siz de mi?" dedim. Yapmayın yahu, kaşarlı pide büyük kent icadıdır, peynirli pide peynirli olur! Hani biraz yeşillikle karışıktır, üstüne yumurta sürülür.. Nasıl hüzünle anlattıysam, şef garson yakındaki mandıra açıksa peynir alacaklarını ve istediğim gibi pide yapacaklarını söyledi. Yaptılar da! Ben de keyifle yedim..

İyi ki dönüp baktığımızda gülümseyeceğimiz anılar biriktirebiliyoruz..
Sonbaharın güzelliklerinde birikenleri de paylaşmak üzere diyor ve hızla kararan havanın beni uyardığı üzere akşam yemeği hazırlığı için mutfağa gidiyorum:)