30 Eylül 2012 Pazar

Acem pilavı nasıl yapılır?

Özel misafirleriniz için yapabileceğiniz acem pilavı nasıl yapılır işte tarifi:
Malzemeleri
  • 3 su bardağı pirinç
  • 250 gr kuşbaşı kuzu eti
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 3 havuç
  • 3 kuru soğan
  • Karabiber ve tuz
Yapılışı
  • Yarım tencere suyu ısıtın ve içine bir miktar tuz koyun.
  • Tüm pirinçleri ılık, tuzlu suda yarım saat kadar bekletin.
  • Başka bir tencerede tereyağını eritin ve etler suyunu çekene kadar kavurun.
  • Üzerine ince doğranmış soğan, tuz ve karabiber ekleyin.
  • Kavrulan etin üzerine 2 bardak su ekleyin ve kısık ateşte yarım saat pişirin.
  • Havuçları ekleyerek pişirmeye devam edin.
  • Daha sonra 3 bardak su ekleyerek kaynamasını bekleyin.
  • Kaynadıktan sonra pirinçleri ekleyin ve sularını çekene kadar pişirin.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Safranlı Armut Tatlısı



          
   Armutu seviyorum,bazen marmelat , bazen salata , bazen tatlı, bazen tart yada bazen böyle sadesini yapmayı... Armut yerken aklıma hep,  "Melekler Şehri" filmindeki o sahne geliyor. Hani Meg Ryan'ın , meleğe armutun tadının nasıl birşey olduğunu anlattığı sahne...Rabbim her meyveye nasıl ayrı renk, ayrı koku ayrı tat vermiş. Sadece bu bile tefekkür sebebi olabiliyor bende.
   Armutu safrana eklemek uzun zamandır aklımdaydı. Zerdeçaldan sonra, armuta o bal rengini verecek şey olarak, safranı kullanmayı düşündüm. Şöyle bir baktığımda ise bunu ilk kez benim düşünmediğimi benden önce de pek çok kişinin bunu yaptığını gördüm. Tüh yine kaçırdım yine birileri benden önce davranmış :)

 Malzemeler:
  • 5 adet irice armut
  • 1 su bardağı + 2 yemek kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı safran
  • 1 kabuk tarçın
  • 1 limonun kabuğu (portakal da olabilir)
  • üzeri için nane yaprağı


Yapılışı:
  1. Armutlar soyulup, sapları çıkartılır. Üzerine 2 kaşık şeker serperiz ve böylece 1-2 saat dinlendiririz.
  2.  Safranı bir bardağı koyup üzerine ılık su koyarız. Böylece bekler.
  3. Armutları derince bir tencereye yatırarak koyarız. Üzerine 1 su bardağı şekeri dökeriz. Kabuk tarçını ve limon kabuğu rendesini de ekleriz.
  4. Safranı süzgeçten süzüp tenceremize suyunu da ekleriz. Üzerinden hafifçe armutlar görünecek kadar su koyup, küçük ocakta pişmeye bırakırız. Arada bir armutları ters yüz ederiz. Üzerine gelen köpüğü alırız.
  5. Armutlar yumuşayınca, şerbet de biraz koyulaşmış oluyor. Armutları servis kasesine alıp, üzerine nane yaprakları ile süsleriz. Servis yaparken özellikle bu şerbetini de üzerine dökeriz. Afiyet Olsun...

LG Home Chef Championship 2012

Canım canım blogcanlarımmm,
 
08-11 ekim 2012 tarihinde Dubai'de yapılacak olan LG Home Chef Championship 2012 yarışması için ilk deneme çekimimizi 26 eylül 2012 de Kalamış Hobim Lezzet okulunda gerçekleştirdik.
 
 
İnanılmaz keyifli,heyecan dolu dakikalar geçirdik Aylincim'le...
 
 
 
 
Pire gibi çalışıp 90 dakika süre içerisinde yemeğimizi pişirip servise hazır hale getirdik.
Arada sohbet etmeyi ve kıkırdamayı da ihmal etmedik pek tabi ki:))
 
Detayları daha sonra uzun uzun anlatacağız inşallah.
Pozitif enerjilerinizi ve dualarını bizden esirgemeyin olur mu?
 
 
 
 
Bekle bizi Dubai biz geliyoruz:)))
 
 
SEVGİ DOLU ÖPÜCÜKLER...
 
 
 
 
 
 

28 Eylül 2012 Cuma

Ekşili (Çerkeş Yöresi)

     
      Arayı epey açtım, farkındayım. Bu aralar hayatımda olan değişiklikler, şehir dışından misafirlerim, kızların ikisinin de okula giriş ve çıkış saatlerinin farklı olması, kış hazırlıkları ve rahatsızlanmam beni bloğumdan uzak tutmaya yetti. Beni merak eden tüm dostlarıma teşekkür ediyorum. Şükür artık iyiyim. Çok yoğun ve yorucu günler, güzel mutlulukları da beraberinde getirdi. Ev aldık.  Henüz yeni evimize geçecek olmasak da oranın da işleri karıştı doğal olarak.
       Bugünkü yemeğimize gelince; ekşili, kayınvalidemin bizlere öğle yemeklerinde yaptığı lezzetlerden. Başka yörede yapılıyor mu yada ismi başka şekilde anılıyor mu bilmiyorum. Tek bildiğim benim damak tadıma uyduğu. Hem yöresel olması açısından hem de pratik olması açısından paylaşılmaya değer bulundu. Siz de benim gibi düşünüyorsanız buyurun tarife:


Malzemeler:
  • 2 patates
  • 2 soğan
  • 1 tavuk kalçası (derisi alınmış)
  • 5 su bardağı su
  • 1,5 su bardağı un
  • üzerine koymak için limon suyu yada üzüm sirkesi

Yapılışı:
  1. Kalça etlerini küçük küçük doğra. Soğanları irice doğra. Biraz sıvıyağda birklikte kavur.
  2. Patatesleri ekle. Patatesler de kavrulunca 5 su bardağı su ekle. Su kaynasın (etler ve patates iyice pişsin)
  3. 1,5 su bardağı unu bir derince kaseye al biraz su ekleyerek özele. Biraz da yemeğin suyundan ekleyip azar azar yemeğe ekle.
  4. 10 dakika kadar bu şekilde başında karıştırarak pişir. Tabağa alıp üzerine üzüm sirkesi yada limon ile servis yapıyoruz. Afiyet Olsun...

    27 Eylül 2012 Perşembe

    Güzel Haberler...

    Merhabalar canım canım blogcanlarım...

    İlk defa bu kadar ayrı kaldık değil mi? içim sızladı inanın sayfama her baktığımda...Özledim sizleri:) Umarım sizler de beni özlemişsinizdir:)))

    Hepinizi çook merakta da bıraktım suçluyum biliyorum...

    Esas oğlan Arda Bebek 30 Temmuz sabahı Kadıköy Şifa Hastanesinde dünyaya merhaba dedi ve dedikten bir kaç saat sonra da yeni doğan solunum problemi nedeni ile yoğun bakıma alındı:( Ben neye uğradığımı şaşırdım tabi ki...Dumura uğramak,kal gelmek vs. gibi kelimelerin ne anlama geldiğini de o gün yaşayarak öğrenmiş oldum.  
    Yavrum yoğun bakımda iken hayatımın sanırım en zor anlarını,saatlerini ve günlerini geçirdim .Tam 1 hafta boyunca kalbim o kadar çok acıdı ki söyleyecek ne söz bulabiliyorum ne de başka bir şey...Hatırlamak bile istemiyorum...unutmaya çalışıyorum inanın...

    Hep ama hep yanımda olduğunuz için ,Beni bu kadar çok sevdiğiniz için:))) hastanenin telefonlarını kilitlediğiniz için,gecenin 12 sinde bile yoğun bakımı Arda'nın teyzesiyim diye aradığınız için:)))) dualarınız,çiçekleriniz,mesajlarınız için nasıl teşekkür edeceğimi inanın bilmiyorum.
    Arda'nın boğum boğum kollarından bacaklarından  sınırsız öpebilirsiniz valla karışmayacağım:))) Onu da beni de acayip şımarttınız:)

    Şimdi nasıl derseniz eğer çooook şükür aslan gibi yavrum:) Sevimli mi sevimli , tatlılar tatlısı, süt kokulu 2 aylık bir aslan:) 3 böcek bir çiçekten oluşan 4 kişilik bir aile olmanın tadını çıkarıyoruz şu sıralar...Mutluyuz,yorgunuz ama iyiyiz çok şükür...

    Sonracımaaa bir güzel haber de 8-11 Ekim arası partnerim  Sevgili Aylincim  ile LG Life Tastes Good Championship 2012 yarışmasında Türkiye'yi temsil etmek için Dubai yolcusu olacağız...Pozitif enerjilerinizi ve dualarınızı bizden esirgemeyin olur mu:) Herşey vatan için malum:)))

    Detayları daha sonra uzun uzun yazacağım söz:))

    Şimdilik bu kadar...Hepinizi öpüyorum,seviyorum...


    26 Eylül 2012 Çarşamba

    İrmikli pasta tarifi

    1 adet 25 santimlik kek için
    Malzeme
    8 yumurta akı
    1 ½ bardak pudra şekeri
    12 yumurta sarısı
    1 çay kaşığı kabartma tozu
    300 gr tereyağı
    4 çorba kaşığı yoğunlaştırılmış süt
    1 çay kaşığı vanilya tozu
    1 portakal kabuğu
    ½ bardak artı 2 çorba kaşığı kek hamuru, elekten geçirilmiş
    1 ¼ bardak irmik unu
    1 bardak ufalanmış kabuksuz badem
    Servis için şekerli portakal dilimleri (tarifi aşağıda)
    Servis için kremşanti
    Yapılışı
    1. Fırını önceden 180 dereceye ısıtın. 25 santimlik altı çıkabilen uzun kek kalıbının kenarlarını yağlayın.
    2. Yumurta aklarını katılaşana kadar yaklaşık 7 dakika çırpın. Şekeri, sonra yumurta sarılarını ekleyip karıştırın, arada kabartma tozunu da ekleyin. Tereyağını, yoğunlaştırılmış sütü ve vanilyayı pürüzsüz olana kadar mikserle iyice çırpın.
    3. Çırpılmış tereyağlı karışımı yumurta akı karışımına ekleyin. Kek ununu, irmik ununu ve doğranmış bademleri ekleyin.
    4. 30 – 35 dakika pişirin. Üzerini alüminyum folyoyla kaplayıp 10-20 dakika daha pişirin.
    5. Fırını kapatın, keki fırında 30 dakika bırakın. Keki fırından çıkarın, soğutma rafına alın, üzerini folyoyla sarıp tabak kapatarak 1 saat soğutun.
    6. Kalıptan çıkarıp servis edin.

    Kahvaltı dürümü

    Malzemeler: Çavdar ekmek
    2 çay kaşığı zeytinyağı
    1 diş sarımsak, dövülmüş
    2 taze soğan, doğranmış
    1 yumurta
    1 çay kaşığı nane, doğranmış
    2 çorba kaşığı keçi peyniri
    Tuz
    1 avuç yabani roka veya küçük ıspanak

    Yapılışı:
    Bir yumurtayı biraz tuzla çırpın. Yapışmaz tavaya yağ koyun, ısıtın. Sonra sarımsak ve soğanları ekleyip 30 saniye pişirin. Yumurtayı tavaya dökün ve ince bir tabaka halinde yayın. Yumurtanın üzerine keçi peyniri, ıspanak ve naneyi koyun. Ters çevirin, iyice pişirin. Bunu ekmeğin içine koyup sarın.

    İncirli puding tarifi

    Malzemeler
    200 gr. çekirdekleri çıkarılmış ve iri taneli doğranmış kuru incir
    100 gr. esmer veya ham şeker
    50 ml. rom
    140 gr. tuzsuz tereyağı
    160 gr. çok amaçlı un
    1 yemek kaşığı kabartma tozu
    3 yumurta
    120 gr. toz şeker
    Yapılışı
    8 küçük puding kabını tereyağıyla yağlayın.
    Fırını önceden 160 derecede ısıtın.
    100 gr. ham şekeri, incirleri, 225 ml. suyu ve romu küçük bir tencereye koyup incirler biraz yumuşayana kadar beş ila on dakika boyunca kaynatın, ardından soğutun.

    Unla kabartma tozunu elekten geçirin.
    Yumurtalarla şekeri yoğun ve kabarık bir hale gelinceye dek karıştırıp unu ekleyin.
    Ardından erimiş tereyağını ilave edip incirleri de koyun.
    Tek kişilik 10 santimetrelik puding kaplarına veya kek kalıplarına alın.
    Pudingler kızıl kahve bir renk alıncaya dek 40 dakika pişirin

    25 Eylül 2012 Salı

    Veganlık ve hamilelik No1: Demir

    Bazen hamile olduğumu görenler gülen gözlerle benimle konuştuktan sonra vegan olduğumu ve hayvansal hiçbir şey tüketmediğimi duyunca donup kalıyorlar ve gözleri dehşetle büyüyor. “Hamileyken bile mi vegansın?” diyorlar. Ya da “Çocuğun için istisnalar yapmak zorundasın” türü “tavsiyelerde” bulunuyorlar. Buna ne kadar direnebileceğiniz size bağlı.  Vegan arkadaşlardan oluşan bir çevreniz yoksa muhtemelen sizin dışınızda herkes size deli gözüyle bakıyor ve çocuğunuzun sağlığını tehlikeye attığınızı düşünüyor. Aslında gerçek bunun tam tersi olsa da sosyal baskı öyle bir şey ki sizi ne zaman hangi zayıf noktanızdan vuracağını kestirmek çok güç.  İkinci vegan hamileliğini yaşayan biri olarak deneyimlerimi paylaşmak ve belki de okuyan birilerine yardımcı olabilmek için öğrendiklerimi yazıyorum. 


    Hamile olmak güzel bir şey, vegan olmak zaten öyle, ve vegan bir hamile olmak süper bir şey. Hamileliğin tüm zorluklarını bir kenara bırakacak olursak, hamilelikte vegan olmanın en hoşuma giden tarafı, çocuğum için elimden gelen en iyi baslangıcı sunuyor olduğumu bilmek. Tabi vegan olmaktan kastım, sağlıklı ve dengeli beslenen bir vegan olmak.  Hamilelik zaten sizi daha sağlıklı olmaya doğru itiyor, vücudunuz size yol gösteriyor, dinlerseniz. Birçok hamilenin, vegan olsun ya da olmasın, “Hamile kaldığımdan beri abur cubur yiyemiyorum, onun yerine canım meyve-sebze istiyor” veya “Kahveyi hiç istemiyor canım” dediğini duymuşsunuzdur. Vegan hamileliği dışarıdan bakan biri çok kısıtlayıcı bulabilir, aynen vegan beslenmeyi bulduğu gibi.  Oysa ki vegan beslenerek hem vücüdunuza aldığınız kimyasal, hormon, tarim ilacı, vs. gibi şeyler kat kat az oluyor, hem de doğayla daha bir bağlantı içinde olduğunuzu hissediyorsunuz ve bu da moarilinizin yüksek olmasına yardım ediyor. Ayrıca vegan beslenince deriniz de daha esnek oluyor, daha geniş bir hareket yeteneğine sahip oluyorsunuz.
    Bu benim ikinci hamileliğim, ve ikinci vegan hamileliğim. İlkini Amerika’da, vegan cennetleri olan New York ve Los Angeles’ta geçirmiştim. İkincisi ise Istanbul’a kısmetmiş. Sağlıklı bir vegan hamilelik için dikkat edilmesi gereken temel kurallar var aslında, dunyanın neresinde olursanız olun.  Ben bir uzman değilim, kendi deneyimlerimi aktarıyorum, doktorlar burada söylediklerime katılmayabilir. Benim gördüğüm, en çok dikkat edilmesi gereken şeyler, beslenmede su, demir, kalsiyum ve proteini yeterli almak, yeterince güneş ışığı almak, yeterince hareket etmek ve morali iyi tutmak. Beslenmeyle ilgili olduğu için demir, kalsiyum ve proteine odaklanacağım, ama bunların her biri kendi içinde büyük konu başlıkları olduğu için de her birinden ayrı bir yazıda bahsedecegim.

    Hamilelikte kandaki demir seviyesi niye düşer?
    Demir, kandaki oksijen taşıyıcı molekül olan hemoglobinin üretimi için gereklidir. Hamile bir kadının kan hacmi, % 50 oranlarına varabilen miktarda artar.  Artan bu hacme karşılık kandaki demir seviyesi aynı hızla artamaz ve birim hacimdeki demir seviyesi düşer. Bunu basit bir kan testiyle tespit etmek mümkün.  Normalde hemoglobin 12 g/dL’nin üzerinde, hematokrit ise %36’nın üzerinde olmalı. Hamilelerde ise hemoglobin 11 g/dL’nin, hematokrit ise %33’ün üzerinde olmalı. Hamileyseniz ve hemoglobininiz 11 çıkarsa hemen anemik damgası yersiniz, ona göre.  Ve hamilelikte demir çok hızlı düşer, özellikle de ilk üç aydan sonra.  Bebeğiniz kendine gereken demiri alıp sizi demir açısından eksik bırakıyor. Bu demek değil ki demir açısından ne kadar eksik beslenirseniz beslenin bebeğiniz yeterince demir alacak.  Rahimdeki gelişiminin son üç ayı içinde, bebekler hayatlarının ilk altı ayında kullanabilecekleri demiri depolarlar, ve sizin demir ihtiyacınız daha da artar. Ayrıca bu dönemde demir seviyenizin iyi bir düzeyde olması, doğumdaki normal kanamaları risksiz atlatmanıza ve doğumdan hemen sonra emzirmeye başlayınca da sütünüzde yeterince demir olmasına yardımcı olur. Demir eksikliğinde nefes darlığı, yorgunluk, baş dönmesi, bir kat merdiveni çıkınca nefes nefese kalma ve kalp çarpıntısı gibi semptomlar gözleyebilirsiniz. Sayılarla ilgilenenler için, hamilelikteki ortalama demir ihtiyacı günlük 27 mg olarak belirlenmiştir. (Hamile olmayan bir kadın için bu rakam 18 mg’dır.)

    Vegan hamilelikte demir ihtiyacı
    Beslenme düzeninizde yeterince demir içeren gıda tükettiğinizden emin olun. Hamileliğin taa en başından, ve her gün, ve her öğün. Düşen demir seviyelerini sonradan yükseltmek çok zor, ve psikolojik olarak yıpratıcı. Demir eksikliği (anemi) ve hamilelik aslında el ele giden şeyler, hamilelerin % 80’inde anemi görüldüğü rapor ediliyor. Zaten bu yüzden, hamilelere yüksek dozda demir ihtiva eden hamilelik vitaminleri, ve ek olarak da demir takviyeleri rutin olarak veriliyor.  Ama vegan bir hamilenin demiri düşük çıkınca suçlu hemen vegan beslenme oluyor, ve doktorların ilk söylediği şey “Her gün kırmızı et ye”.  Onları da suçlayamıyorum, böyle öğretilmiş çünkü. Ve malesef et yemediğinizi söylediğinizde alternatif üretemiyorlar. Umarım dünyadaki bilinçli insanların ve veganların, ve vegan doktorların sayısı arttıkça genel olarak doktorlar da bilgilenir. Şimdilik, ipler sizin elinizde. Peki demir için neler tüketmeliyiz? Yeşil mercimek, nohut, soya fasulyesi, fasulye, koyu yeşil yapraklı sebzeler (pazı, karalahana), kekik, kimyon, maydanoz, kırmızı pancar, hurma, spirulina, kara dut pekmezi, vs. Soya ürünleri, çok iyi demir ve protein kaynakları olduğu için benim favorilerim arasında. Örneğin tofu, soya sütü, soya yoğurdu, soya şnitzelleri ve köfteleri gibi. Soya ile ilgili daha önce çok detaylı olarak yazmıştım, buradan bakarbilirsiniz.

    Düşen demir seviyesini nasıl yükseltiriz?
    Demir düşmeye başladı mı, onu ilk önce sabitlemek, sonra da yükselişe geçirmek gerekiyor. Bu da oldukca fazla özen gerektiriyor. Doktorun ilk tavsiyesi kırmızı et yemek olacaktır.  Hayvansal gıdadaki demir, bitkisel gıdalardakinden daha iyi emilirmiş. Geçiniz. Bu konuyu tartışmıyorum, şimdilik, sadece veganlar için uygun bir opsiyon olmadiğini söylüyorum. Size sunulan ikinci alternatif demir hapları olacaktır. Bunlar genelde vegan değil, birçoğu jelatin kaplı (yani hayvansal ürün) ve hayvanlar üzerinde denenmiş olabilir. Ayrıca demir tabletlerindeki katkı maddeleri beni her defasında şoka sokuyor. Ben bebeğim için o kadar özen gösterip, dengeli ve sağlıklı beslenip, her yediğimin organik olmasına dikkat ederken, her gün vucuduma ve bebeğime o katkı maddelerini, boyar maddeleri, besin koruyucu olarak kullanılan parabenleri, tatlandırıcı olarak kullanılan ama kanser yaptığı artık bilinen sakarinleri mi kullanacağım? (Aynı şey bebek ilaçları için de geçerli bu arada).  

    Vegan demir takviyesi alternatifleri
     Beslenme düzeninize yüksek demir içeren gıdaları sokun: her gün ve mümkünse her öğün. Ayrıca demir emiliminin C vitamini ile arttığını da hatırlayıp, her öğünde C vitamini açısından zengin bir şeyler tüketin (bir vegan için çocuk oyuncağı). Kahve ve çay gibi maddelerdeki taninin demirin emilimini azalttığını bilin, illa ki kahve veya çay içecekseniz bunun zamanını iyi planlayın.  Onun dışında, şimdiye kadar kullanip da cok faydasini gördüğüm iki demir takviyesi var: Floradix ve spirulina. 


    Floradix’i bugünlerde Türkiye’de bulmak imkansız, yurt dışından gelmesi gerekiyor. Floradix Iron+Herbs cinsi en işe yarayanı (bunun vegan olanı ve olmayanı –ballı- var), bir de Floradix Floravital var. Tamamen bitkisel bir karışım.  İçeriğindeki demir miktarı aslında demir haplarından çok daha düşük, ama sanırım emilimi çok daha yüksek. Demir şuruplarından daha etkili. Tek sorunu, hemen bulunamaması, ikinci tek sorunu da çok pahalı olması. 



    Diğer vegan alternatif ise spirulina. C vitamini açısından zengin bir şeyle alındığında demir emilimi artıyor, hatta ortalama dört kat arttığı yönünde raporlar var.  Mevsimine gore, taze sıkılmış portakal suyuna bir tatlı kaşığı spirulina karıştırmak en kolay yöntemlerden biri.  Ayrıca spirulina diğer mineraller ve protein açısından da zengin. 

    Bunun yanında son bir önerim daha var: Mümkün olduğunca dökme demir tava kullanmak. 

    Afiyet olsun :)

    24 Eylül 2012 Pazartesi

    Mini Şarlot






    Mini Şarlot



    Malzemeler;

    1 paket kedidili bisküvi

    1 paket kakaolu crem ole

    3.5 su bardağı süt

    1 tatlı kaşığı nescafe

    1 tatlı kaşığı toz şeker



    Yapılışı;
    1 su bardağı süte nescafe ve toz şekeri katarak çözün. Kalan sütle crem ole'yi hazırlayın. Kedidili bisküvileri ortadan ikiye kesin, kahveli sütle ıslatarak çember kalıpların etrafına dizin. Bisküvileri sütün içinde kendi etrafında

    Mini Şarlot






    Mini Şarlot



    Malzemeler;

    1 paket kedidili bisküvi

    1 paket kakaolu crem ole

    3.5 su bardağı süt

    1 tatlı kaşığı nescafe

    1 tatlı kaşığı toz şeker



    Yapılışı;
    1 su bardağı süte nescafe ve toz şekeri katarak çözün. Kalan sütle crem ole'yi hazırlayın. Kedidili bisküvileri ortadan ikiye kesin, kahveli sütle ıslatarak çember kalıpların etrafına dizin. Bisküvileri sütün içinde kendi etrafında

    Ahududu soslu kup


    BenimO tarifinden hemen sonra vermem gereken bir tarifti. Kusura bakmayın araya azıcık zaman girmiş. Yaklaşık 20 gün kadar :)

    Bu kupu BenimO'dan kalan kek parçaları ile yapmıştım.

    Malzemeler :

    • Hazır kek parçaları yada büskivi
    • 1 litre süt 1 su bardağı şeker ve 1 su bardağı un ( muhallebi)
    • Hazır ahududu sosu
    Yapılışı:

    Kupun altına kek parçalarından koydum  yada siz bisküvileri kırıp kırıp koyabilirsiniz. Üstüne 1 litre süt, 1 su bardağı şeker ve 1 su bardağı undan hazırladığım muhallebi döktüm. (5 dakika mikserle çırptım ve sıcak sıcak döktüm. ) Muhallebi iyice ılınınca hazır ahududu sosunu arkasındaki tarife göre yaptım ve üstüne döktüm. Buzdolabında soğutup ikram ettim

    23 Eylül 2012 Pazar

    Yaz Bitti...


    "Âşıklar şehre döndüler / Yarıda kaldı sabah biten geceler" der şarkının devamı... Yazılmış en güzel yaz şarkılarından biridir belki de. Yaz aşklarına seslenir aslında şarkı, biraz da sonbaharın hüznü hissedilir notalarında. Biz o âşıklardan olmasak da, hep tazelenerek döneriz mevsimin son demlerinde çıktığımız tatillerden... Yaz kimi tazelemez ki?


    Bir kere sofralarda birbirinden leziz mezeler vardır. Kışın bulamayacağınız lezzettedir hepsi. Közlenmiş patlıcan, deniz börülcesi, haydari, barbunya pilaki... Aklınıza ne gelirse, buz gibi rakıya eşlik etsin diyedir, muhabbete katık olsun diye... Serince bir yaz gecesi, denizin kıyıcığında, sevgiliyle veya dostlarla paylaşılan rakı sofrası, kimi tazelemez ki?


    Dolunaya şiirler yazabilirdim şair olsam.
    Beste yapabilirdim, müzisyen olsam.
    Dolunay ismini verebilirdim, bir kızım olsa.
    Öyle severim.
    "Mehtabı birlikte seyrederek / Benimle bir rüya kuruver şimdi" der ya hani... Yaz gecesi mehtabı izlemek gerçekten başkadır. Üstelik bambaşka bir enerji verir bana, ayın diğer günlerinde olmadığım kadar ışıkla dolu olurum, içim içime sığmaz olur...


    Yaz biter ve herkes evine döner...
    Kiminin işi var, kiminin okulu var diye, kimi de sadece dönmesi gerektiğini düşünerek döner. Yoksa herkesin aklı kalır gittiği yerlerde... Kimi ufak bir teknem olsaydı der, kimi pansiyonum olsaydı, kimi kafem olsaydı... Bir yol aranır çaresizce, gidilen yerlere yerleşivermek için... Hayaller kurulur, içten içe bilinir geri dönüleceği, ama hani öyle olsaydı ne olurdular düşünülür, konuşulur...


    Lokmalar kızarmış yağa atılır ve ortalığı mis gibi kokusu sarar. Kimi için Bodrum demektir, kimi için belki Yeniköy, benim için Cunda... Bol susamlı, sıcacık lokma tatlısı, yanında sade dibek kahvesi, hayatın tam göbeğinden bir ısırık almak demektir. Öyle lezzetlidir!


    Dört mevsim değil de, sadece yazın dondurma yiyenlerdenseniz, işte o dondurmaların tadı bir başka olur. Hele de fabrikasyon değil de el emeği ise... Karadutlu, cevizli, sakızlı, kavunlu... Yazın ta kendisi değildir de nedir?


    Takvimlere göre tam da bugünlerde bitiyor yaz. Benim için Eylül'e girildiği an bitiyor ama hissedilmesi için ekinoksa girmek gerekiyor. İşte ışığın renginin değiştiği bugünler, yılın en sevdiğim günleri...


    Yaza dair bütün keyifleri, özlediğimiz lezzetleri, dostları, hayalleri ve anıları yüreğimize depolayıp döndük yine şehr-i İstanbul'a. Bu kez yepyeni bir keşfin mutluluğu da var içimde; sizinle de tanıştırmak istiyorum: Tarlakuşu.


    Tarlakuşu, Ayvalık sokaklarında yürürken kolaylıkla rastlayabileceğiniz bir yerde. Bir "Ekolojik Yaşam ve Sanat Ürünleri" mekânı. Burada soluklanıp kahvenizi içebilir, Ayfer hanımla sohbet edebilir ve zeytin, zeytinyağı, sabun ya da hediyelik alışverişinizi yapabilirsiniz.


    Tarlakuşu aynı zamanda Ahmet Yorulmaz hocanın "Bizim Zeytinyağlı Ayvalık Yemeklerimiz" kitabının da satışını yapıyor. Çok üzücü ama hâlâ bir sponsorları yok. Halbuki bu güzel kaynak kitabın Ayvalık'a gelen ya da Ayvalık yemeklerini seven herkese ulaşması gerekiyor.


    Yaz boyunca Ahmet hocanın kitabından pek çok yemek tarifi denedim. Ve her defasında, zeytinyağının mucizesine bir kez daha hayranlık duydum. Siz hiç "ekstra sızma" zeytinyağı ile sade pilav yaptınız mı? Yapmadıysanız bir deneyin. Pirinci kavurmadan, sadece 1-2 saat önceden ıslatarak, kendi ölçüsünde kaynamış suya yağ ile birlikte koyarak pişirmeyi bir deneyin. Ve yazın bana nasıl bir lezzetle karşılaştığınızı...


     Ayfer hanım bizim Tarlakuşu'na gittiğimiz gün Ayvalık Kültür Sanat Günleri kapsamında bir sergi açılışı için harıl harıl çalışıyordu yardımcılarıyla birlikte. Ne güzel şeyler oluyor bu küçücük yerde, şapka çıkarılası... Açılışta sunulmak üzere küçük tadımlık lezzetler ve kuru yemiş tabakları hazırlanmıştı. Ben şu gördüğünüzün tadına, güzelliğine inanamadım!


    Kavrulmuş buğday, evet.
    Bütün bir kâseyi yiyebilirim. Ama daha iyisi, salatalara eklemek olurdu herhalde. Bir de nasıl yapıldığını öğrenebilseydim...


    Yaz bitti ve benim en sevdiğim zamanları başladı yılın... Mevsim döndü.
    Tembel öğle sonraları bir gölgede veya serin bir odada okunan kitaplar kaldı geriye.
    Hiçbir şey yapmamanın güzelliği kaldı, hatırımda, kış boyu saklanmak üzere.

    Hani der ya Zen şiiri;
    "Hiçbir şey yapmadan otur
    Bahar gelir
    Ve otlar kendiliğinden büyür"

    Evet bu kitap kaldı en çok, yazdan geriye...
    Bir anda çok satan kitaplar listesine nasıl giriverdiğini anlamadığım, Sabahattin Ali'nin o güzelim "Kürk Mantolu Madonna"sı...

    "...insanlar birbirine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor..."

    Aşka dair, aşkı aramaya, bulmaya, kaybetmeye, hatırlamaya, tekrar aramaya ve tekrar aramaya dair... Bütün bunlara dair, ama en çok da insan olmaya dair belki de dilimizde yazılmış en güzel kitap bu. Günümüze kalabilmesi, belki en çok günümüzde okunması gerektiğinden. Eylül okumalarınız arasına almanızı dilerim.
    Mutlu Eylüller!




    21 Eylül 2012 Cuma

    Peynirli Tortilla Tava









    Peynirli Tortilla Tava



    Malzemeler;

    5 adet tortilla ekmeği

    Beyaz peynir ve rendelenmiş kaşar peyniri

    Kırmızı pul biber ve kekik



    Yapılışı;

    Peynirleri ve baharatları karıştırın. Tortillaların arasına kat kat eşit miktarda serpiştirin. En az tortillanın büyüklüğünde kapaklı bir teflon tavada kısık ateşte 5 - 7 dk. arası 2- 3 kere alt üst çevirerek pişirin. İsterseniz tavayı

    Peynirli Tortilla Tava









    Peynirli Tortilla Tava



    Malzemeler;

    5 adet tortilla ekmeği

    Beyaz peynir ve rendelenmiş kaşar peyniri

    Kırmızı pul biber ve kekik



    Yapılışı;

    Peynirleri ve baharatları karıştırın. Tortillaların arasına kat kat eşit miktarda serpiştirin. En az tortillanın büyüklüğünde kapaklı bir teflon tavada kısık ateşte 5 - 7 dk. arası 2- 3 kere alt üst çevirerek pişirin. İsterseniz tavayı

    20 Eylül 2012 Perşembe

    I."Cicik Boğaz" Çocuklar Ne Yer? Etkinliği




    (Kahvaltı yapmak istememe nazlanması)

    Merhaba Arkadaşlar, 

    Daha önce de bazı yazılarımda Kuzey ile yaşadığımız yeme problemlerinden bahsetmiştim.

    "Cicik boğaz" terimini bilenler vardır. 

    Bilmeyenler için Türk Dil Kurumu Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü'ne göre;


    Cicik boğaz;

                   Her yemeği beğenmeyen [ Derleme Sözlüğü c: 3 ] anlamındadır.


    Hepimiz çocuklarımız sağlıklı beslensin isteriz ve küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıkları vermeye çalışırız. Çocuklarımızın neler yemesi gerektiğini biliriz ama nasıl yedireceğimizi bilemez, bazen çaresiz kalırız...


       Ne pişirsem, nasıl pişirsem, besin değeri, damak tadı, sunumu...

               Nasıl pişirirsek besin değerini daha çok koruruz?

                     Damak tadına uygun hale nasıl getiririz?

                             Sunumu nasıl olsun ki, ilgisini çeksin?

    Bunlar gibi birçok şey...

    Bir arşivimiz olsun istedim. Deneyimlerimizi paylaşalım.

    • annelerimizin bizi büyüttüğü, bizim çocuklarımızı büyüttüğümüz, kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel tarifleri,
    • yeni nesil tariflerimizi,
    • çaresizlikten uydurduklarımızı,
    • belki de hepimizin bildiği bir yemeğin sunumunu değiştirerek nasıl cazip hale getirdiğimizi,
    paylaşalım.

    I."Cicik Boğaz" Çocuklar Ne Yer? Etkinliği'mizin 1 Ekim - 30 Aralık 2012 tarihleri arasında http://fincanteyze.blogspot.com/ blogumda ev sahibeliği yapacağım, göndereceğiniz güzel tarifleri ve önerilerinizi bekliyorum.

    Tariflerinize -"Cicik Boğaz" Çocuklar Ne Yer? Etkinliği için Fincan Teyze'ye gönderiyorum- diye linkimle birlikte not düşerseniz ve bana haber verirseniz tariflerinizi zevkle yayınlarım.

    Blogu olmayan fakat tarif göndermek isteyen arkadaşlarımızda tariflerini, fotoğraflarıyla birlikte hicranu@hotmail.com adresime mail atarak etkinliğimize katılabilirler...

    Etkinliğimize herkes davetlidir ve istediği kadar tarifle katılabilirler.

    Hatta etkiliğimizin bir sonraki ev sahibi olmak isteyen arkadaşlar da olursa çok sevinirim.

    18 Eylül 2012 Salı

    Armutlu Kolay Tatlı


                                 Hani bazen evde ne varsa onunla bir tatlı yapmak istersiniz, yada ev ahalisi sizden bu tür bir istekte bulunur ya... işte öyle anların kurtarcısı bir tatlı bu. Ne özellikle bir malzeme alınması gerekiyor ne de tadından feragat etmek gerekiyor.
                                 Bakmayın bu kadar mütevazi durduğuna, gün sofrasından, iftar sofrasına, misafir tabağına kadar her yere de yakışıyor. Benden söylemesi...
                                  Ve son bir dipnot; armut yerine, elma, fındık yerine ceviz, bisküvi yerine hindistan cevizi koyun değiştirin de değiştirin işte...

    Malzemeler:

    • 1 kg süt
    • 1 su bardağı + 1/3  su bardağı toz şeker
    • 2 kaşık un (tepeleme olmasın)
    • 2 kaşık nişasta (tepeleme olmasın)
    • 1 paket vanilin
    • Üzeri için
    • 2 olgun armut
    • 1 çay bardağı irice kırılmış fındık
    • 1 tatlı kaşığı tarçın (silme)
    • 1 yemek kaşığı toz şeker 
    • Altı İçin 
    • 1 paket bisküvi (tatlı)




    Yapılışı:
    1. Bisküvileri robotta çekip, tepsinin altına her yeri düzgün olacak şekilde seriyoruz.
    2. Armutları yıkadıktan sonra, kabuklarını soymadan,  küçük küçük küpler halinde doğruyoruz. İçine şeker,tarçın ve fındık ekleyip şöyle bir karıştırıyoruz.
    3. Sütü derince bir tencereye alıp, içine un ve nişastayı sulandırıp katıyoruz. Şekeri ekleyip kıvam alıncaya kadar karıştırıyoruz.
    4. Kıvamı gelince (dikkat edin çok katı olmasın) ocaktan alıp içine vanilin ekleyip yine karıştırıyoruz.
    5. Sütlü tatlıyı, kepçe yardımıyla her tarafına eşit olacak şekilde döküyor üzerini düzleştiriyoruz.
    6. 1-2 dakika sonra, üzerine armutlu karışımı döküp, ılımaya bırakıyoruz. Soğuması için dolaba kaldırıp, soğuyunca afiyetle tüketiyoruz...

    Zeytinyağlı Fasülye



    Bu aralar bloğumla çok ilgilenemiyorum.
    Dönemin başlaması ile yoğun bir iş temposu...
    Yazın rehavetini atıyoruz üzerimizden...

    Evde her şey yolunda gerçi Kuzey Efendi bazı şeylerden pek memnun değil ;)
    İngilizce kursuna başladım.
    Bir sene sonra bloğumu hem Türkçe hem de İngilizce yazmayı planlıyorum.
    Cuma günü Yüksek Lisans için başvurumu yaptım.
    Haftaya derslerim başlıyor.
    Yıllar sonra tekrar öğrenci olmak çok garip geliyor.
    Yine de tatlı bir heyecan...

    Bu çalışmalarım ister istemez oğlumu etkileyecek.
    Anneciğim şunu bil "bugün ne yapıyorsam, senin yarınların daha güzel olsun" diye...
    Daha çok özen göstereceğim onunla daha kaliteli zaman geçirebilmek için...

    Malzemeler
    1 kg taze fasülye
    2 adet soğan
    3-4 tane sivri biber
    4-5 diş sarımsak
    2 kesme şeker
    4 adet domates
    8 yemek kaşığı zeytinyağı
    Tuz

    Hazırlanışı

    Önce fasülyeleri ayıklayıp, yıkıyoruz. Daha sonra enine ikiye kesiyoruz, uzun uzun.


    Daha sonra düdüklü tencerenin dibine soğanları ve biberi ince ince doğruyoruz.

    Onların üzerine fasülyeleri düzgünce diziyoruz.
    Servis yapacağımız zaman rahat olsun diye...


    Üzerine sarımsakları doğruyoruz. Kabukları soyulmuş domatesleri küçük küçük doğruyoruz ve en üzerine yayıyoruz.


    Zeytinyağı, şeker ve tuzu da ekliyoruz.
    Hiç su koymadan düdüklü tencerede 20 dakika pişiriyoruz.


    Piştikten sonra şeklini bozmadan tabağa alıyoruz.
    İstediğiniz gibi süsleyebilirsiniz.
    Servisten önce şöyle bir önerim olabilir; 2 diş sarımsağı azıcık tuzla dövüp, üzerine 1-2 kaşık zeytinyağı ekleyerek en üzerine sos olarak dökebilirsiniz hatta fırça ile sürebilirsiniz.
    Böylece daha parlak bir görüntü ve damak çatlatan bir lezzet elde edebilirsiniz.


    Afiyet olsun...

    17 Eylül 2012 Pazartesi

    Mercimek Köftesi




    Mercimek Köftesi

    Malzemeler;
    1 su bardağı kırmızı mercimek
    1.5 su bardağı ince bulgur
    2 adet soğan
    5 sap taze soğan
    Maydanoz
    1 çay bardağı sıvı yağ
    1 yemek kaşığı dolusu domates salçası
    1 yemek kaşığı dolusu biber salçası
    Kırmızı  toz biber, pul biber
    Tuz

    Yapılışı;
    Kırmızı mercimekleri iki parmak geçecek kadar suyla tencerede iyice yumuşayana kadar pişirin. Yalnız mercimekler tüm suyunu

    Mercimek Köftesi




    Mercimek Köftesi

    Malzemeler;
    1 su bardağı kırmızı mercimek
    1.5 su bardağı ince bulgur
    2 adet soğan
    5 sap taze soğan
    Maydanoz
    1 çay bardağı sıvı yağ
    1 yemek kaşığı dolusu domates salçası
    1 yemek kaşığı dolusu biber salçası
    Kırmızı  toz biber, pul biber
    Tuz

    Yapılışı;
    Kırmızı mercimekleri iki parmak geçecek kadar suyla tencerede iyice yumuşayana kadar pişirin. Yalnız mercimekler tüm suyunu

    16 Eylül 2012 Pazar

    Sulu Köfte (Annem Usulü)

               Merhabalar Sevgili Dostlar. Yeni bir haftaya başlıyoruz inşallah. Okul hazırlıkları, okula uyum haftası derken geldi çattı okul maratonu. Hem çocuklar sevinsin, hem anneler biraz kolaya kaçsın istedim. Enerji de depolayalım bu hafta ; köfte yapalım.
               Yukarıdaki köfte, annem usulü. Annemin sulu köftesini hep çok sevmişimdir. Her ne kadar ben onun kadar lezzetli yapamasam da mümkün olduğunca onunkine benzetmeye çalıştım. Tadı tam istediğim gibi oldu. Ne fazla dağıldı ne sert bir top gibi oldu. Tam ideal ölçüyü yakalayınca sizlerle paylaşmak farz oldu.

    Malzemeler:

    • 1 kg dana kıyma (orta yağlı)
    • 4  yemek kaşığı galeta unu
    • 1 kaşığı un
    • 1 yumurta
    • 1 orta boy soğan
    • 5 diş sarımsak
    • 1/2 tatlı kaşığı kimyon
    • 1/2 çay kaşığı beyaz biber (yada karabiber)
    • 1 kaşık salça
    • 2 kaşık un
    • 1,5 litre ılık su

    Yapılışı:
    1. Kıyma derince bir kaseye alınır. Üzerine galeta unu, 1 kaşık un, 1 yumurta, baharatlar, 1 tatlı kaşığı kadar (dolu olmasın) tuz eklenir. Soğan ve sarımsaklar incecik rendelenir suyuyla birlikte kıymanın üzerine eklenir.Hepsi birden yoğurulur.
    2. Yoğurulan kıyma harcına yuvarlak şekil verilir. Çok küçük şekilde olmasın çünkü bu çorba değil, cevizden küçük misketten büyük olsun.
    3. Bir tavaya, biraz sıvıyağ ekler, köfteleri kızgın yağa atılır. Şöyle bir ters yüz eder, tabağa alınır.( Çok kızarmasın, rengi dönsün yeter)
    4. Yapışmaz bir tencereye, biraz sıvıyağ ekler, 2 kaşık un koyulur, biraz kavrulur, salçasını ekler, bir iki karıştırdıktan sonra, 1,5  litre kadar ılık su koyulur. Suyumuz kaynamaya ve biraz kıvam almaya başlayınca, içine köfteleri eklenir. Altını kısık ateşe alır, kısık ateşte pişmesini köftelerin lezzetini suyuna vermesini sağlanır. Fazla da kaynatmadan kapatılır. Afiyet Olsun...

    15 Eylül 2012 Cumartesi

    Tarhana Nasıl Yapılır



                    Tarhana için söylenen bir söz vardır: " Üzük bağırsağı ekler" diye. Mayalanmış oluşu ve içinde barındırdığı besinlerdir buna sebep. Her toplumun bir beslenme şekli vardır. Bizim beslenmemizde tarhana çorbasının yeri de her daim bellidir. Yapımı epey meşakkatli, fakat özellikle çocuklu evlerin olmazsa olmazı.
                     Türkiye'nin her yöresinin bir peynir çeşidi, her yöreye ait ekmek çeşitleri nasıl varsa yine yöreden yöreye değişen tarhana yapılışı şekli vardır. Biz bu tarhanayı kayınvalidemle birlikte yaptık. Ölçüleri tam olarak almakla birlikte sadece un ölçüsünde bir problem oldu onun sebebi de 10 kg'lık un çuvalından sonra un oranını sayamamamdan kaynaklandı. Yani bu ölçülerle 10 kg'ın üzerinde una ihtiyacınız olacak.
                      Biz içine kuru bakliyat da eklemeyi uygun görüyoruz. Böylece çocuklara daha iyi olacağı düşüncesiyle. Tarhana yapmaya karar verirseniz tam zamanı olduğunu hatırlatırım. Ayrıca bolca sabrınızın olması gerekir çünkü epeyce uzun sürecek (takriben 15 gün kadar) bir süreye ihtiyacınız var. Pratik tarhana yapımı da mevcut pek çok yerde. Fırından alınan hamurla yapılıyor bunların çoğu. Biz ise mayalanmayı bu şekilde yapıyoruz eskiden beri yapılagelen şekliyle. Neneler bu şekilde yapmışsa vardır bir bildikleri deyip tarife geçiyorum. Kalın sağlıcakla...

    Malzemeler:
    Mayalanması İçin Gereken Malzemeler:
    • 2 kg süzme yoğurdu
    • 2 kg domates
    • 1/2 kg sivri yeşil biber (acı)
    • 1 kg kırmızı biber
    • 1 kg soğan
    • 1 baş sarımsak
    • 2 demet maydanoz
    • 2 demet dereotu
    • 2 demet nane
    • 1,5 su bardağı tuz
    Mayanın Kurulması Aşaması:

    1. Öncelikle işe mayasını kurmakla başlıyoruz. Bunun için bütün malzemeleri yıkayıp ayıkladıktan sonra, mümkün oldukça ince bir şekilde robottan çekiyoruz.
    2.  Domatesi robotta çektikten sonra, suyunu süzgeçten geçirip püresini ekliyoruz. Böylece sadece koyu kıvamlı kısmını eklemiş oluyoruz. (Sulu kısmına da biraz biber ekleyip, kaynatarak, menemenlik yapabilirsiniz)
    3.  İçine kattığımız süzme yoğurdu, tuz, ekleyip ağzı kapalı bir kovada balkona kaldırıyoruz. Çünkü epeyce bir kokusu oluyor. 
    4. Her gün arada bir karıştırıyoruz bunu. Ekşimesi  gerekiyor. 4 gün bu şekilde kalıyor. 

    Hamurunun malzemeleri:

    • 1 kase haşlanmış nohut
    • 1 kase haşlanmış kırmızı mercimek
    • 1 kg domates salçası
    • Aldığı kadar un

    
    Tarhana bezlere dökülmeye hazır
    Hamurunun Hazırlanışı:


    1. Haşlanmış nohut,, mercimekleri robotta çekip, salça  ekleyip aldığı kadar unla bu hazırladığımız mayayı yoğuruyoruz. Mümkün oldukça un alacaktır,  tam ölçüsünü veremiyorum. Yoğurdunuz hamur biraz katı olsun, sonra kendini bırakacaktır.
    2. Bu karışımı da yaklaşık 8 gün bekletiyoruz. Tabii ki her gün  sabah ve akşam yoğurmak kaydıyla. 
    3. Bu karışım gün geçtikçe daha sıvılaşacak, ekşiyecek 8. gününde artık ekşisi batacak ve beze dökülür hale gelecek.
    Son aşama tarhanayı yapıyoruz...

    1. Biz bir gün önceden temiz bir muşamba aldık ve onu güzelce yıkayıp kuruttuk. Daha önceden beyaz örtülere dökerdik, daha büyük parçalar halinde dökerdik. Bu sefer bir yakınımızın tavsiyesi üzerine bu metodu denedik. Kurutma aşaması daha kolay oldu ve naylondan kaldırmak daha kolay oldu. Yukardaki resimde tarhanayı naylona serdiğimizi görüyorsunuz.Muşambanın altına temiz birkaç kat bez sererek üzerine döktüğümüz tarhanayı serdik.
    El gözeri dediğimiz işlemi yapıyorum yani kuruyan tarhanayı elimle parçalıyorum






          2.   İkinci işlem, el gözeri dediğimiz işlem. Kurumaya başlayan tarhanayı kenarlarından sıyırarak kaldırıyoruz. Elimizle irice parçalar halinde ovalıyoruz.

          3. Üçüncü aşama ovaladığımız bu tarhanayı  süzgeçten geçirmeye geliyor. İlistir dediğimiz özellikle çelik yada alüminyumdan yapılan geniş süzgeçten geçiriyoruz.
    Tarhanayı kurutmaya aldık

     4.  Tekrar kuruması için bezlere alıyoruz. Güneşin altında kurutmamanızı öneririm. Çünkü güneş gören tarhananın rengi ağaracaktır. İdeal tarhananın rengi biraz kırmızı olmalı. İki günde balkonda güneş görmeyen bir yerde kurutup tekrar süzgeçten geçiriyoruz(bunu içine yabancı maddeler karışıp karışmadığını daha yakından gözlemlemek için yapıyoruz)  bez torbaya alıp kışlıkların yanına kaldırıyoruz. Afiyet Olsun...

    Not: Biz bu tarhanayı üç ailenin iki senelik tarhanası olarak yaptık. Bu yüzden miktarlar size çok gelebilir. Sizler tarhana yapmak isterseniz, tam oranlarına dikkat etmeden de yapabilirsiniz. Hatta içine katılan malzemeler (yoğurt,domates, yeşillik ve un hariç) kendi damak tadınıza göre değişebilir. Zor gibi görünse de robatta çektiğiniz yeşillik, biber ve suyu süzülmüş domates püresini, yoğurtla karıştırıp 4 gün bekletiyorsunuz. 4 günün sonunda bu karışıma, un,tuz  salça ekleyip tekrar yoğuruyorsunuz. Bunu her gün yapıyorsunuz. Böylece 8 gün bekliyor. Sonunda süzgeçten geçirip kurutuyorsunuz. Özetle ana hatları bunlar.