0


Diyebilirim ki uzun zamandır çektiğim fotoğrafları paylaşmak için bu kadar heyecan duymamış, bu kadar acele etmemiştim! Lezzet ustalarının ellerinden çıkmış sanat eserlerine bakmaya da, tatmaya da doyamadım. Yaşadığımız, yaşamaya mecbur bırakıldığımız tüm acımasızlıklara inat; çiçeğe dönüşen balkabakları, ekmekten yapılmış ördekler, kayısılı pilavlar, portakallı helvalar, rengarenk macunlar var bu yazıda...


Beltur A.Ş.'nin evsahipliğinde, Asoa Organizasyon'un ve İstanbul Aşçılar Derneği'nin işbirliği ile Feshane'de düzenlenen ''Geçmişten Günümüze Kaybolan Yemekler Festivali''ndeydim dün. Tijen ablam duyurusunu yaptığından beri aklımın bir köşesindeydi bu etkinlik, ama mutlaka gitmeliyim diye düşünmüyordum açıkçası. İyi ki gitmişim! Yoksa bu güzellikleri sadece arasıra e-posta olarak gelen iletilerde görecektim. Evet yapılabiliyormuş, gerçekmiş onlar:)


Feshane'ye erkence gidip, festivalin 13.30 gibi başlayacağını öğrenince sabah kahvesi için Pierre Loti'ye gitmek farz oldu. Teleferikle "ürpertici" bir seyahatin ardından güneşli bir masadaydım ve püfür püfürdü İstanbul... En son ne zaman gelmiştim buraya? Galiba oluyor bir 6 sene... Orta şekerli kahvem her ne kadar fazla şekerli gelse de keyfimi engellemedi.

Feshane'ye döndüğümde etkinlik, katılan aşçılara plaket verilmesi ile başlamıştı. Önce gazetecilerin arasına minicik kameramla karışıp ben de fotoğraflarını çektim:) İstanbul'un en iyi otel ve restoran mutfaklarında çalışan ustaları görelim diye...


Sonra standları dolaşmaya başladım. İlk dikkatimi çekenlerden birisi tartolet yapılan stand oldu. Hazır tartolet tabanları üzerine krema ve jöle ile yapılan bu tartoletler, catering için seri üretime bir örnekti tabi...


Renk cümbüşüne bakar mısınız...


Ve tabi ki otlar.. otlar.. otlar..

Bu cümbüşe kendimi kaptırıp gitmişken, yapılan anonslara daha fazla ilgisiz kalamayıp içeriye, yemek sunumlarının yapıldığı alana geçtim. İyi ki daha fazla vakit geçirmemişim, neredeyse geç kalıyormuşum! Zira insanlar standların önüne yığılmış, kimilerinin de önünde kuyruklar oluşmuştu. Zaten kısacık bir zamanda da tüm yemekler tükendi.

Heyecanla gezmeye başladığım standlarda hazırlanmış yemekleri gördükçe, Osmanlı zamanında yaşasaymışım ya aç kalır ya da sadece pilav ve tatlıyla beslenip obez olurmuşum diye bir düşünce geçti kafamdan:) Ama sonra o dönemde yaşasaydım belki de vejetaryen olmazdım diye düşündüm, ama yok, yine de olurdum sanki? Beni bir yana bırakırsak, katılan herkesin doyabileceği, doymakla kalmayıp damağının bayram edeceği kadar zengin ve güzeldi ikramlar.. Eee, İstanbul'un en iyilerinden bahsediyoruz! Mesela ben ömrümde bundan daha güzel irmik helvası yemedim..

Yemeği bırakıp hemen tatlıya geçtim görüyorsunuz:) Halbuki tabağıma öncelikle safranlı pilav, kayısılı-cevizli pilav, bir de kestaneli bulgur pilavı aldım azar azar. Evet, pilavdan başka da yiyebileceğim birşey yoktu:) Ama pilavların hepsi de harikaydı! Hele de kuru kayısılı olan..

Bu gördüğünüz saray usulü irmik helvası. Ara katmanları arasında kaymak var. Bunu tatma şansım olmadı ama portakallı irmik helvasından tattım. İçine ince çentilmiş portakal kabukları atılmış helva bir anda değişmiş, hafiflemişti. Evde yaptığım bir gün ben de deneyeyim diye düşündüm. Son olarak bir tane de tarçınlı saray lokması tattım, en çabuk tükenen tatlı o olduğu için malesef fotoğrafı yok. Bildiğimiz lokmaydı, ama üstüne tarçın serpilmek yerine şurubuna tarçın çubukları atılmıştı. Bunu da bir fikir olarak kaydettim:)


Bunlar Osmanlı poğaçalarıymış...


Bunlar da nefis pideler, ekmekler... İkram ettikleri ayçekirdekli ve zeytinli küçük ekmekleri orada tadamadım ama eve gelince buzluğa attım. Ekmek bolluğu var bu ara evimde, ne mutlu bana! Ekmeklerin bir de şöylesi vardı ki sevip okşayası geliyor insanın:))


Sahanlara, çaydanlıklara, kahvedanlıklara, ibriklere bayıldım!


Maddi imkanı olmayan ailelerin çocuklarını okutmak için çabalayan sevgili "reçel anneler"in standında ev yapımı güzel reçeller ve el işi mutfak önlükleri vardı. En renkli ve sevimli standlardan biri de onlarındı..


Şeker hamurundan yapılmış semazenler!


Ve işte herkesi çocukluğuna götüren, çocuklardan fazla yetişkinlerin ilgi gösterdiği "maaacuuun!" Ben de aldım bir çubuk!



Festivalde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Büyük emeklerle, özene bezene hazırladıkları herşey çok güzeldi, aksaklıklar ve problemler oldu mu bilmiyorum ama olduysa da ben görmedim. Kendi adıma çok keyif aldım.

Bir sonraki etkinlik ne olur ve ne zaman olur bilmiyorum ama bu anlamda son derece zengin bir kentte yaşadığım için mutluyum!

Yorum Gönder

 
Top