0


Aşureyi çok fazla seviyorum.
Bu sevgi sanırım bana annemden geçmiş, çünkü annem bana hamileyken aşureye abartılı derecede aşermiş! Bunun sonucunda o kadar fazla yemiş ki benim doğumumdan sonraki uzun yıllar aşure yiyememiş. Bende de -irademle övünmeme rağmen- aşure sözkonusu olunca irade filan kalmıyor, kendimi kaybediyorum. Bu zaafımın annemden geçtiğini düşünmem bu yüzden yani:) Annelerin aşerdiklerini çocuklar da sever diye bir kural var mıdır bilmem ama annemin çok yediği ve benim de sevdiğim yiyeceklerin başka örnekleri de var:))

Neyse ki sadece ben değilim aşureyi bu kadar seven..
Buğday gibi harika bir hammaddeye dayanan, içine türlü çeşit bakliyat, kuru meyve giren, nefis kuruyemişlerle süslenen, bu inanılmaz lezzetli, üstelik faydalı tatlı sevilmez mi? Her yıl heyecanla beklerim zamanını ve bazı şeyleri özel zamanlarda yemeyi, o zamanı beklemeyi sevdiğimden yılın diğer zamanlarında aşure yemem. Tatlıcılarda satılan aşure zaten aşure değildir benim gözümde. Hem canım, soğuk soğuk aşure mi yenirmiş? Ben onu sıcak severim, ilk piştiğinde hemen yemeyi severim, pelteleşmeden, o güzel sulu kıvamıyla.. Soğuduktan sonra yiyeceksem de tıpkı yemek gibi ocakta ısıtır, hatta çok koyulaşmışsa sulandırır, öyle yerim.

Bu yıl da nihayet aşure ayı geldiğinde ilk haftasonumu aşureye ayırma niyetiyle heyecanlandım. Gerçi bu yıl kendi yapacağımı bekleyemedim, ilk olarak komşu Nazike teyzemin aşuresinden koca bir tabak yedim. Nasıl özlemişim! Cumartesi gecesinden biz de hazırlıklarımıza başladık ve Pazar günü annemle aşuremizi yaptık...

Bu benim ciddi anlamda ikinci aşurem ve geçen yıl yaptığım(ız)dan çok daha başarılı oldu. Hatta annemle bunun yaptığımız ve yediğimiz en güzel aşure olduğuna karar verdik. Canımız çok mu istemişti bilmiyorum ama tadanlar da aynı şeyleri söyledi sonradan. Bazı değişik eklemeler yapmamızın ve tabi yer ocağında, kazanda pişirmemizin etkisi büyüktü sanırım bunda! Ocakta pişen herşeyde apayrı bir lezzet oluyor sanki.. Kazan dediğime bakmayın, yaklaşık 1 kg buğdaydan yaptık aşureyi, ama geceden kaynatıp beklettiğimiz buğday sabah baktığımızda öyle bereketlenmişti ki en büyük tencerede bile zorlanacağımızı anlayınca kazana aktarmaya karar verdik ve bahçeye, ocak başına taşındık. Neyse ki hava çok güzeldi, günler sonra güneş açmıştı..


Aşurenin birkaç temel malzemesi her tarifte aynı olsa da, herkesin kullandığı ve sevdiği malzemeler aynı olmayabilir. O yüzden aslında tarif vermeyi düşünmüyordum ama geçenlerde sevgili Fethiye'nin yemekbiz grubumuza attığı aşure sorusundan da yola çıkarak, belki bu yıl ilk defa yapacak olanlar ya da bizim usulü öğrenmek isteyenler vardır diye düşünerek tarifi yazmaya karar verdim. Hiçbiri olmasa bile, belki ufak bir fikir alabilir, bilmediğiniz birşey öğrenebilirsiniz...

Biz dağıtacağımız epey kapı olduğundan 1 kg'dan biraz fazla buğday kullandık. Aşurede kullanacağınız buğdayın mutlaka iyi kalite olması gerekiyor. Çünkü her buğday "üremiyor" annemin deyimiyle.. O yüzden kalitesine güvendiğiniz bir marka kullanın ya da öyle bir şansınız varsa köyden gelmiş buğdayla yapın. Tarifi 1 kg buğdaya göre yazıyorum, eğer siz çok fazla dağıtmayacaksanız yarım ölçü ile yapabilirsiniz. Sadece kendinize yapacaksanız 4'te bir ölçü de kullanabilirsiniz:

Malzemeler:


- 1 kg aşurelik buğday
- 3 lt sıcak su (başlangıç için)
- 1 su bardağı kuru fasulye
- 1 su bardağı nohut
- 1 su bardağı börülce
- 2 adet portakalın kabukları
- 10 adet kuru kayısı
- 1 kase kuru üzüm
- 10 adet kuru incir
- 2 kg şeker
- Bir tutam tuz
- 1 Türk kahvesi fincanı pekmez
- 1 yemek kaşığı bal
- 2 su bardağı süt
- 2 tatlı kaşığı gülsuyu
Üzeri için:
- Kabuğu soyulmuş tuzsuz yerfıstığı
- Susam
- Ceviz
- Dolmalık fıstık
- Kuş üzümü
- Tarçın



Yapılışı:

1. İlk olarak aşure pişireceğiniz günden önceki akşam 1 kg buğdayı 3 lt sıcak su ile büyük bir tencereye alın, kaynamasını bekleyin. 5 dk kadar kaynadıktan sonra altını kapatın, kapağını hiç açmadan sabaha kadar bekletin. Bu yöntemi kullanırsanız buğday sabaha kadar helmeleşir, çok daha çabuk pişer.

2. İkinci adım olarak yine bir önceki geceden kuru fasulye, nohut ve börülceyi ayrı ayrı kaplarda sıcak suya ıslatın.

3. Ertesi gün öncelikle bakliyatları ayrı ayrı kaplarda haşlayın, sularını süzün.



4. Buğdayı ocağa koymadan önce diğer malzemelerinizi de hazırlayın. Çünkü buğdayı sürekli karıştırarak pişirmeniz gerekecek, yoksa dibi tutabilir. Kuru incir ve kayısıları küçük küçük doğrayın, kuru üzümleri de ayıklayıp yıkayın. Portakal kabuklarını soyarak kesme tahtası üzerinde çok küçük doğrayın. (Portakal aromasının daha çok hissedilmesi için bu kez kabukları rendelemek yerine doğradık. Sonuç inanılmazdı! Bu yöntemi özellikle tavsiye ederim, aşurenin havası bir anda değişiyor, hatta aşurenin yıldızı bu portakal kabukları oluyor:)

5. Malzemeler tamamlandıktan sonra aşureyi kaynatmaya geçebilirsiniz. Geceden koyduğunuz suyu buğday çekmiş olacağı için tekrar üzerini örtecek kadar sıcak su ekleyerek pişirmeye başlayın. Büyük bir tahta kaşıkla tencerenin dibine kadar ulaşmaya dikkat ederek sürekli karıştırın.

6. Buğdaylar yumuşamaya başladığında portakal kabuklarını ekleyin. Kabukların iyice pişebilmesi için ilk aşamada eklenmeleri önemli. Rende kabuk kullanılması durumunda ise aromasını vermesi için sonlara doğru eklenebilir.

7. Bir müddet sonra kuru kayısı ve üzümleri ekleyin. Kuru incirleri hemen eklemiyoruz, çünkü aşureyi karartabiliyorlar. Birkaç dakika daha karıştırıp tencereye tüm bakliyatları ilave edin.

8. Bakliyatlar zaten pişkin olduğu için buğdaylar tamamen yumuşadıktan sonra aşure pişti sayılır. Tadına bakarak kontrol edin, buğdaylar iyice piştiyse artık kuru incirleri de koyabiliriz.

9. Şekeri bu aşamada ekliyoruz. Bana kalsa 2 kg şeker çok fazlaydı (ben hafif tatlı seviyorum) ama annem aşurenin çok tatlı olması gerektiğini söyledi. Damak tadımız için değil dağıtmak için yapıyormuşuz, hafif tatlı olmazmış. İyi peki dedim..

10. Bir tutam da tuz ekliyoruz, olmazsa olmazmış, bütün bir yıl evimizin tadı tuzu olsun diyeymiş efendim..

11. Pekmez ve bal aşurenin tadına çok fazla katkıda bulunacak miktarda değil ama eklemekte fayda var. Pekmezi daha fazla koyarsak aşureyi karartabilirdi o yüzden az koyduk. Bal da binlerce çiçekten toplanmış olduğu için konurmuş aşureye, ben bunu yeni öğrendim ve tabi onu da ekledim...

12. Son aşamada sıcak süt de koyuyoruz ki aşuremizin rengi açılsın, tadına tat eklensin.. Şeker aşurenin kıvamını sulandıracaktır ama bu aşamada eğer yine de koyuysa süt miktarını artırabilirsiniz. Kıvam tam tersine sulu gibiyse endişelenmeyin, soğuduktan sonra mutlaka biraz koyulaşıyor.

13. Ben gülsuyunu çok seviyorum ama annem sevmeyenler olabilir diye az koyalım dedi. Gülsuyunu aşureyi ocaktan aldıktan hemen sonra eklemek gerekiyor..


14. Artık kaselere alıp süsleyerek servis yapabiliriz! Kaselerin üzerini süslemek için biz yukarıdaki malzemeleri hazırladık: Susamları, iki-üç parçaya bölünmüş tuzsuz yerfıstıklarını ve iri parçalanmış cevizleri ocakta çelik bir tava içerisinde tahta kaşıkla karıştırarak kavurduk. Miktar veremiyorum ama kaselere bol bol yetecek kadar hazırladık. Hatta arttı bile..

Bu malzemeye ek olarak ben her kaseye birkaç kuş üzümü, birkaç künar (dolmalık fıstık) ekledim ve kendi yediğim tabağa bir de tarçın serptim...

Dağıtıma geçmeden önce ocak başında sıcak sıcak koca birer tabak yedik annemle. İşte buna bayılıyorum!



Hadi sıra sizde...
Mutlaka yapın aşure, ilk kez yapacaksanız az miktarda bile olsa yapın, o kadar mutlu olacaksınız ki artık hep yapmak isteyeceksiniz! Kızı olan mutlaka aşure yapmalıymış, nedenini bilmiyorum, kader-kısmetle bağlantılı birşey olsa gerek:) Herkes az-çok bilir aşurenin öyküsünü, o yüzden tekrarlamıyorum, benim tek söyleyebileceğim bunun en güzel mutfak ritüellerimizden biri olduğu ve eğer bir de annelerinizle ya da kızlarınızla yapma şansınız varsa özellikle ıskalanmaması gerektiği...

Dağıtması, paylaşması, sıcak sıcak yemesi ayrı keyif!

Yorum Gönder

 
Top