Arapsaçı, nam-ı diğer "rezene", dereotuna benzeyen, hatta benim eskiden "fazla gelişmiş dereotu" dediğim mis kokulu bir ot! Ben hafif anasonu andıran aromasına bayılırım (rakı içmediğim halde!) ama kimileri bu aromayı ağır bulup yiyemez, ya da başka otlarla karıştırıp öyle yiyebilir, damak zevki elbette. Dereotundan daha uzun olan dalları salkım saçaktır, herhalde ondan arapsaçı derler adına. Neden "arap", o kadarını bilmiyorum:) Kasım'dan önce pek çıkmaz ortalıklara bu güzel ot. Kıyılarda kendiliğinden yetişir, ekimi yapılmaz. Ege'de ve özellikle Girit'te benim yiyemeyeceğim yemekler yapılır ondan. Bir de herkesin daha iyi bildiği çayı vardır tabi... Yemek sonrası içilen bir fincan rezene çayı (şekersiz lütfen), sindirime yardımcı olur. Ama ben sevgili otumu böyle severim. Üstüne yumurta kırılmış ve yoğurt dökülmüş haliyle!
Buğday'da yazılanlara göre Prometheus, tanrılardan çaldığı içten içe yanan ateşi, dev bir rezenenin içinde getirmiş. Rezene, Romalılar tarafından da iyi değerlendirilmiş. “Bir gladyatörün güçlü ve haşin olmasını istiyorsanız, yemeklerine rezene katın. Eğer o savaşır ve yenilirse ölüsüne rezeneden çelenk takın.” Romalı savaşçılar sağlıklarını korumak, kadınlar ise şişmanlığı önlemek için rezene yerlermiş. Tohumları halk arasında gaz söktürücü olarak kullanılan ve genç sürgünleri sebze olarak yenen rezenenin süt artırıcı etkisi de varmış! Ve bu etkileri eski Mısır ve eski Mezopotamya’da da bilinirmiş...
Arapsaçı kavurmasının tarifine geçelim!
Annemin anlatımıyla vereceğim tarifi. Çünkü yılın ilk arapsaçını lezzetli parmaklarıyla o yaptı, tarifini bloga yazacağımı duyunca da "kızım herkes sevmez bunu, hem nerden bulsunlar arapsaçını?" diyerek beni engellemeye çalıştı. Ama onu dinlemedim tabii!Bulunduğunuz yerlerde arapsaçı bulabilir misiniz, bulup da bu şahane kavurmayı yapar, kendinize Ege usulü bir ziyafet çekebilir misiniz bilemiyorum. Pazarlara bakmak gerek, büyük kentlerdeki marketlerde bulunabildiğini de duymuştum. Sevgili Türkmen de geçtiğimiz aylarda gönderdiği bir mailde taa Güney Afrikalarda rezene bulduğunu söyleyip beni şok ederek tarif istemişti, ama anlattığına göre onun bulduğu sadece rezenenin kökleriydi. Belki siz de ancak o şekilde bulabilirsiniz, şu sıra olmasa bile Kasım'dan sonra... Sen nasıl buldun diyeceksiniz, Cumartesi pazarına bir bakalım neler varmış diye girince köylü bir ablamın maydonozları şeftalileri arasında gözüme çarpıverdi. Ben "anne bu arapsaçı olamaz di mi?!" derken abla gülerek "arapsaçı gülüm gel gel, yeni topladım daha" diyerek beni çağırdı. Bir bağına 50 kuruş verdik, oldu bize 4 porsiyon arapsaçı kavurması. Annemle iki gün ziyafet çektik kendimize (bizim evde de bu ota bizden başka müşteri çıkmaz, Egeliden Egeliye de fark var yani, dedim ya herkes sevmez!)
Malzemeler
- 1 bağ arapsaçı
- 1 adet kuru soğan
- 1 sap pırasa*
- 1/2 çay bardağı zeytinyağı
- 2-3 adet köy yumurtası
- Deniz tuzu
- Üstüne tercihe göre süzme yoğurt, pul biber, taze çekilmiş karabiber
Yapılışı
- Arapsaçını temizleyip yıkayın, soğan ve pırasayla birlikte ince ince kıyarak malzemenizi hazırlayın.
- Zeytinyağı tavada ısıtın, soğan ve pırasayı birlikte kavurun.
- Arapsaçını ekleyin, biraz tuz serperek karıştırın, kapağını kapatın. Ateşi de kısarak kendi buharıyla bir süre yumuşamasını bekleyin. Arasıra tahta kaşıkla karıştırmayı ihmal etmeyin. 10-15 dk gibi bir sürede pişecektir. Eğer arapsaçı çok taze değilse yumuşaması daha uzun sürebilir, bu durumda 1 çay bardağı kadar sıcak su ekleyip kapağını kapatın, suyu çekene kadar pişmesini bekleyin.
- Tadına bakarak kontrol ettikten sonra, piştiyse yumurtaları kırın. Karıştırmak ya da benim sevdiğim gibi öylece bırakmak size kalmış...
- Üzerinde (veya yanında) yoğurtla ve pul biber / karabiber serperek servis yapın.
Yorum Gönder