0

Tazelenmek ne güzel..
Tıpkı sabahın en mavi saatinde, uzun bir uykudan sonra dinç uyanmanız gibi..
Evi saran çay ve taze ekmek kokusu, karnınızın acıkması, doyacağınızı bilmeniz gibi..

Hayatın sizi ayrı kentlere savurduğu, eski ama eskimeyen bir dostunuzu görmeniz, onunla yeniden 18 yaşınıza dönmeniz gibi..
Sevgilinizle, daha önce hep tek başınıza gittiğiniz o küçük kentin en güzel pastanesine gitmeniz, kahve ve puro kokuları eşliğinde uzun uzun sohbet etmeniz, ilk günlerinizdeki coşkuyu yeniden duymanız gibi..
Mis kokan bir kremin yüzünüzü ipek gibi yapması, saçlarınızın hiç olmadığı kadar yumuşak gelmesi parmaklarınıza, bu duyguyla kendinizi güzel hissetmeniz gibi..

Uzunca bir tatilden henüz döndüm.
Tazeyim, hala yorgun olsam da...
Sizlere bir bayram tebriği bile yazamadım, yine uzaktım bilgisayardan, tatil boyunca. Umarım çabuk affedersiniz, yine rengarenk karelerle döndüm çünkü! Neler neler var... annem ve kız kardeşimle pazar gezmelerimiz, kahvaltılarımız, çay keyiflerimiz, annemin çok özlediğim yemekleri, mis gibi ekmekler, ellerimizdeki mandalina kokusu, veee 16 aylık İrem kuş!


Teyze demeye çalışıp tam söyleyememesi, gelip şap diye yanağımdan öpmesi, sarılması, sabah uyandığındaki gülücükleri, dayısının hediyesi pilli oyuncak eşekle karşılıklı oynaması, dudaklarını yalaya yalaya nutella yemesi, valizimizdeki herşeyi çıkartıp odaya yayması, şapkamı takıp evde gezmesi, annesi yemek yedirmeye çalışırken hep beraber yaptığımız şebeklikler.... Bu fotoğraf da pazar gezerken çekildi. İremcik az önce annemin o gün taze yaptığı nohut mayalı ekmekten bir dilimi kemire kemire bitirmişti. "Çok şanslısın İrem!" dedim ona, şimdi farkında değilsin ama bir gün olacaksın elbette...


Bu da benim payıma düşen!
Pazara çıkmadan önce çok acıktım demiştim anneme. Henüz pişmişti nohut mayalı ekmek. Anneciğim kendi elleriyle sürdü köy tereyağını üzerine.. Yanına da kaşar koydu bir koca dilim. Ben de şanslıyım, değil mi? O tereyağından bir kilo da eve getirdim, dondurucuda bekliyor şimdi, kullanılacağı omletleri, çörekleri ve pilavları şenlendirmek üzere...


Mandalina ağacımın meyveleri olgunlaşmıştı, Yılmaz ağaca çıkarak topladı epeyce.. Hem o gün, hem de ertesi gün kahvaltıdan sonra da bize kendi elleriyle sıktı sularını. Tatlı mı tatlı, turuncu mu turuncu... "Bunu ablama ver!" diyerek aşağıya attığı bir dal, fotoğraflıktı elbette...


Brokoli hastası sevgilimin, annemin ellerinden bir brokoli yemesini istedim, ben de yapıyorum ama anneminki bir başka... Ona kalırsa "brokoli sevilmez mi yahu?", bana kalırsa sebze güzel yapılınca herkes sever.. Tarifini çok önce paylaşmıştım, kaçırdıysanız buraya bakabilirsiniz.


Dondurucular hayat kurtarıyor denir ya, bence hem hayat kurtarıyor hem de mutlu ediyor. Mesela dönüş otobüsüne yetişmeye çalışırken son anda bir büfenin önünde durularak alınmış sıcacık köy bazlamaları dilimlenip kaldırılıyor içine.. Sonra Pazar kahvaltılarında aralarına peynir konarak, nutella sürülerek, anne reçeli sürülerek yeniyor keyifle.. Yazdan börülce donduruyor kızkardeş, börülceyi çok özlemiş biz İstanbul mağdurlarına (!) kış ortasında bir tarator ziyafeti çekiyor. Bayram ediyor damaklar, bayram!


Anneciğimin kendi elleriyle her sonbahar yaptığı kırma zeytinler meşhurdur... O hafif buruk, ekşi tadına, çıtır çıtırlığına bayılır, zeytinin en çok bu halini severiz. Babamın bayram sabahı aldığı simitler de öyle güzel yakıştı ki yanına...


Bir de Bozdoğan kaçamağı yaptık!
"İlle de yedirmeliyim sana o pideden, vallahi de pide böyle olur, billahi de böyle olur!" diyordum ne zamandır.. Bir kez annemle gitmiş, o geziyi Git'e yazmıştım. Sizinle de paylaşmazsam olmazdı.. Yolunuz bizim oralara düşerse, ne yapıp edip Bozdoğan'a uğrayın. Mikado Pide Salonu'nu sorun, hemen tarif ederler. Keyfinize göre bir pide sipariş edin, ille de etli olsun demezseniz benim yediğim peynirli-maydanozlu-yumurtalıyı şiddetle öneririm.. Büyük şehirlerin peynirli isteyince "kaşarlı var" diyen pidecilerine inat, bol malzemeli pideniz üzerine taze süt kaymağı boca edilmiş halde geliyor, Mehmet Yaşin'in deyimiyle "damağınızda unutulmaz tatlar bırakıyor". Belki siz de ondan duymuşsunuzdur daha önce, Lezzet Durakları kitabında bahsediyor Mikado'dan.

Pide hamurunda Bozdoğan'ın içmeye doyulmaz Madran suyunu kullanıyorlar, bir de o her gün tazelenen süt kaymakları var pideye çok yakışan, sırları bunlar... Ah bir de masanıza pidelerden önce gelen, kendi bahçelerinden toplanmış roka ve domatesler var tabi.. Pidenin porsiyonu çok doyurucu değil, üzerine bir de tatlı olarak "tahanlı" yiyebilesiniz diye. Ama onu yarım isteyin, ya da paylaşın bizim gibi. Sıcacık tahinli pide, yine üzerinde süt kaymağı ile servis ediliyor, bana "baklava da neymiş, kadayıf da neymiş" dedirtiyor, size neler dedirtir kimbilir...

Taze taze paylaşacaklarım devam edecek; arayı çok açmadan pazar gezmesinden kareler, annemden nefis birkaç yemek, kardeşciğimden de bir kurabiye tarifi var ki parmak yedirten cinsten..

Yorum Gönder

 
Top