0

Sonunda şehr-i İstanbul'da bir de sütçü buldum.
Aslında o beni buldu desem daha doğru olur!

Mail kutuma düşen blogla ilgili sürpriz mailler beni her zaman heyecanlandırır. Kimi zaman benimle tanışmak isteyen coşkulu bir okur-dost, kimi zaman bana ürünlerinden göndermek isteyen bir firma, kimi zaman bir reklam ya da röportaj talebi olur bu. Bazen de işte böyle güzel insanlar bulur beni, sütçümün bulduğu gibi.

Ona sütçüm diyorum, çünkü o da kendine öyle diyor. İşine aşık insanlardan biri Aysun hanım. Yaptığı iş öyle önemli ve öyle güzel ki! Artık en doğal -olması gereken- yiyeceklerin bile katkı maddeleriyle dolu olduğu, saf lezzetlere ulaşmanın giderek imkansızlaştığı koca bir metropolde, henüz sağılmış taze sütleri anneler çocuklarına içirsin diye, ev yoğurtları yapılsın, ocaklarda mis kokan sütlaçlar kaynasın diye evlere taşıyor Aysun hanım. Silivri'de "Gündönümü" adını verdiği bir çiftliği, çiftlikte işte bu kadar çok sevdiği inekleri var!


Aysun hanım bana yolladığı ilk mailinde salep tarifim için teşekkür ediyor, taze sütleri ile bu lezzeti deneyeceğini söylüyordu. Benim de denememi istiyordu ama... İstersem bana da bir şişe süt getirebilirdi. Hayır diyebilir miydim hiç buna? Heyecanla bekledim sütümün bana ulaşmasını. Ulaşınca da bu güzelliği sizlerle paylaşmak için sabırsızlandım. Ama paylaşmak ancak ikinci siparişte mümkün oldu. İlk gelen süt ve onun güzel kaymağı o kadar kısa zamanda tükendi ki...

Son iki haftadır, Pazar sabahı uyandığımda telefonumda sütçümden gelen mesajı görmek de çok keyifli:) Geçen Pazar gelen mesajda, o sabah çok güzel bir yağmur yağdığını ve bunun ineklerin yulafları için ne kadar iyi olduğunu yazıyordu mesela! Mesajı sipariş ettiğim süt miktarını yazarak yanıtladım:) Dün getirdiği sütümü akşam eve gider gitmez kaynattım yine ve soğuması için buzdolabına kaldırdım. Gece boyunca buzdolabında dinlenen sütün görüntüsü, sabah dolaptan çıkardığımda böyleydi..


Hemen delikli kepçeyle bir güzel sıyırdım üstündeki kaymağı. Tabağa aldıktan sonra da yanına bal ve marmelat çıkardım, geceden pişirdiğim mis gibi ekmeğimden dilimledim. Sizlerle bu güzelliği paylaşabilmek için de çok erken kalkıp böyle ballı kaymaklı bir kahvaltı etmem gerekti bugün:))

Aysun hanıma ulaşmak isterseniz aysun@gundonumu.biz.tr adresine bir mail atabilirsiniz. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri bizzat kendisi dağıtım yapıyor. İsterseniz işyerinize (eğer ofisinizde sütü akşama kadar muhafaza edebileceğiniz bir buzdolabı varsa), isterseniz de evinize teslim ediyor. Evlere teslimde 5 lt altında dağıtım yapmıyor; ama zaten haftalık olarak bu miktarda süt alan pekçok müşterisinin süt, yoğurt, sütlü tatlı gibi ihtiyaçlarının tamamını karşıladığını söylüyor.. Ben sütümü işyerimde teslim alıyorum 2 litrelik şişelerde, ama sanırım önümüzdeki haftadan itibaren bu miktarı ben de artıracağım, çünkü artık dışarıdan yoğurt almak istemiyorum! Süzme yoğurdumu bile kendim yapmak niyetindeyim (bu denemelerimin sonuçlarını da paylaşacağım daha sonra). Evde tüketilen sütlü tatlı miktarı ise inanılmaz boyutlarda zaten.. Dahası, yaptığım pekçok ekmeğe süt koyuyorum, çorbalara eklemeyi seviyorum, eh arada kek filan da yapıyorum:)

Daha önce üyesi olduğum bir mail grubuna sevgili Defne Koryürek'ten gelen bir maili Aysun hanım bana ulaştıktan sonra yeniden hatırladım ve arşivimden bulup bir kez daha okudum. Defne hanım çok önceden tanışmış meğer bu güzel sütle.. Hatta blogundaki son yazısında yaptığı denemelerden de bahsediyor. Pastörize ve uht'lenmiş sütlerin sindirim sistemimiz tarafından tanınmaz hale geldiğinin ve bizlere bu nedenle yarardan çok zarar verdiğinin, uzun zamandır sadece bizim değil Avrupa ve Amerika'nın da gündeminde olduğunu yazıyordu bu mailde. Sonunda, "gerçek süt içmek, içirmek isteyenlerle paylaşın lütfen mektubumu" dediği için, yazısından bir alıntı yapmak istiyorum:

"Diğer taraftan, mesele hijyen olduğu icin yıllar önce sokak sütünün zararlı, şişe sütün sağlıklı olduğunu bellemişiz. Bellemişiz diyorum ama, aslında biraz düşününce binlerce yıl mesele olmayan, kimseyi kırıp geçirmeyen bir "risk"in nasıl olup da büyük bir konu haline geldiğini düşününce.. asıl konunun sanayiileşme olduğunu idrak ediyor insan. Binlerce hayvanın sütünü onbinlerce kilometre ötede satılmaya yollamaksa hedef, elbette raf ömrünü uzatmak ve hijyene dair riskleri elimine etmek gerekiyor."

Evet aynen öyle!
Elbette sokaktan geçen herhangi bir sütçünün sütünü almazdı benim annem de, ama küçük şehirde yaşamanın getirdiği bir güzellik olan, "satıcıyı tanımak" şansına sahipti o. Ve tıpkı yumurtasını, tereyağını, peynirini aldığı birileri olduğu gibi sütçüsü de oldu hep ve bizi o sütlerle büyüttü. Elimize tencere verip sokağa yollardı bizi, sütçünün arabası mahalleye geldiğinde. Süt alan diğer komşularla ayaküstü sohbet eder, eve selamlarını götürür, süt tenceresini de hemen ocağa koyardık. Ertesi sabah annemin kahvaltı sofrasına koyduğu kaymağı ise yemelere doyamazdık.. Sonraları yağsız kutu sütlere nasıl alıştım hala bilmiyorum inanın... Ama damak bir kez bir lezzeti tanıdığında onu bellek kaydediyor, asla unutmuyor. Ben de çocukluğumda içtiğim sütün, yediğim kaymağın lezzetini hiç unutmamış olduğumu bu sayede anladım...


Marmeladımın tarifini paylaşmak istiyorum son olarak.
Yemek grubumuza bu tarifi sevgili Erva göndermişti. İlk kez denediğim armut marmeladını ben çok sevdim, geçenlerde kahvaltıya gelen bir arkadaşım da çok sevince bir kavanozunu ona hediye etmiştim. Kalanının da tadını çıkarıyorum şimdilerde Pazar kahvaltılarında.. Yapımı çok basit ve denemeniz için şimdi tam zamanı.. Pazardan mevsimin en güzel armutlarından alın ve haftasonu kahvaltı sofranıza farklı bir lezzet koymak, dostlarınıza hediye etmek için deneyin derim.

Malzemeler:

- 1 kg armut (yumuşak cins olmalı)
- 1/2 kg toz şeker
- 2 adet karanfil


Yapılışı:

1. Armutları yıkayıp soyun, 4 eşit parçaya bölün. Çekirdeklerini çıkarıp, çekirdek yataklarını temizledikten sonra tencereye koyun.

2. Tencereye bir miktar su ve karanfilleri koyduktan sonra kapağını kapatın, orta ateşte pişirin. Armutlar sularını salıp tekrar çekmeye başladıkları zaman ateşten alın.

3. Armutları tahta bir kaşıkla bastırarak ezin. Ben süzgeçten geçirmedim ama isterseniz geçirebilirsiniz. Şekeri ekleyin ve tekrar ocağa alın.

4. Dibini tutmaması için sık sık tahta kaşıkla karıştırarak, marmelat kıvamını buluncaya kadar kaynatın (bende tüm pişme aşamaları -ezmeden önce ve sonra- toplamda 40 dk kadar sürdü). Ateşten aldıktan sonra ılındığında cam kavonazlara alabilirsiniz.

Tadını en iyi çıkartmak için; ev ekmeği üstüne önce kaymak, sonra marmeladınızdan koyuyorsunuz:)

Gerçek lezzetleri hiç unutmamak dileğiyle...

Yorum Gönder

 
Top