Tijen ablayla, yazılarındaki sıcaklığı ve benzer damak tadlarına sahip olduğumuzu (ki en büyük benzerlik ot aşkımız olsa gerek) farkederek özel mesaj atmaya başladığım vejetaryen mail grup üyeliğimiz sırasında tanıştık. Epeyce de devam etti gelip giden mailler.. Derken kitapları, tarifleri, ve en nihayetinde Ayvalık'a düzenlenen gezi! Güler Pastanesi'nin bir özelliği de bizim buluşma noktamız olmasıydı. Benim yön duygum pek yoktur, dolayısıyla hemen bulacağımı söylediği pastaneyi bulmam biraz vakit aldı. Nihayet bulduğumda o beni beklerken gezide tadacağımız kurabiyelerimizi sipariş etmiş, hatta lor tatlısını bile yemişti (bensiz!) Ben onu zaten -fotoğraflarından- biliyordum da o da beni hemen tanıdı (ben Sibel miyim? Evet:) Bir yandan gruba yetişmek için koşar adım Ayvalık'ın küçük sokaklarını adımlarken bir yandan da konuşmaya başladık. Hatta hiç unutmuyorum Tijen abla iki lafın arasında "aa bak pembe domatesler! bak bunlar ne güzel sepetler!" diyerek beni enerjisine ve zaten bildiğim yaşama sevincine hayran bırakmıştı.
Güler Pastanesi'ni Tijen abla çok anlattı şimdiye dek. Ben kısaca küçük kentlerde benzerlerini çok gördüğümüz minik pastanelerden olduğunu, hani ünü ile birlikte düşününce gözünüzde canlanabilecek kocaman şıkşıkırdım bir pastane olmadığını söyleyebilirim. Ama lor tatlısı, dondurması ve elbette kurabiyeleriyle lezzetçiler tarafından iyi bilinen, gezdiğiniz yerlerin lezzetlerini de yakalamayı seviyorsanız ıskalanmayacak mekanlardan. Bir de bir böreği vardı sanırım ama şimdi hatırlayamadım onu...
Sipariş edilen kurabiyeler öğleden sonraki tekne turumuza sıcak sıcak yetişti. Ege'nin mavi sularında saçlarımızı rüzgara verip yol almaya başlamamızdan kısa bir süre sonra çaylar demlendi, ince belli bardaklara dolduruldu ve kurabiye paketleri açıldı. Herhalde ömrümde yediğim en güzel kurabiyeler arasında sayabilirim o kurabiyeleri.. Üstelik pastanede yapılmış gibi değil, özenli bir ev sahibesi konukları için pişirmiş gibiydi.
Eve dönünce Nedim Atilla'nın Akşam Gazetesi'ndeki köşesinde tarifini verdiği ve sevgili Hatice 'nin de yapıp yazdığı şekliyle kurabiyeleri denedim. Güzel oldular ama kesinlikle Ayvalık'ta yediklerim gibi değildi. Birşeyler eksikti ama ne? Gerçek bir sızma (zeytinyağınızın asit oranı ne kadar düşük olursa hamurişlerinizde o kadar güvenle kullanabilirsiniz) olmalı ki sakız kokusunu kesinlikle bastırmamalı, üzeri susamla kaplanmalı, ve tabi ki lorla yapılmalı! Benim ilk denediğim tarif sadece sakızlıydı ve sanırım en büyük eksik de buydu.
Nihayet Pazar günü bir de böyle denedim. Hemen söyleyeyim bu sakızlı lorlu kurabiye tarifi benim uydurmam, yani Güler'in sırrı halen saklı! Ajan gönderip sır çözme girişimlerimiz başarısızlıkla sonuçlandı:) Ama sanırım benim kurabiyelerim de güzel oldu.Yumuşacık oldular, içindeki lordan dolayı. Ayrıca pişerken buram buram sakız kokuyor ki, sıcağa rağmen fırının başından ayrılmak istemiyorsunuz. Denemek isteyenlere, e artık bu kadar da bahsedilir mi bir kurabiyeden diyenlere, işte buyrun tarif:
Malzemeler
- 1/4 su bardağı zeytinyağı
- 250 g lor peyniri*
- 1 su bardağı şeker
- 2 yumurta (birinin beyazı ayrılacak)
- 1/4 limonun suyu
- 1 çay kaşığı karbonat
- 2 su bardağı un (yaklaşık)
- 2 küçük parça damla sakızı
- 1 kase susam
* Tatlılarınızda kullanmak istediğiniz lor peynirini süt loru veya tatlı lor olarak isteyin. Bir de tuzsuz diye de satılabilen lor peyniri var ki genelde çökelek görünümünde olur. Emin değilseniz tadına bakarak alın.Yapılışı
- Zeytinyağını, loru, şekeri ve yumurtaları yoğurma kabınıza alıp karıştırın.
- Karbonatı limon suyunda eritin. Un ile birlikte karışımınıza ekleyin, hepsini iyice yoğurun. Yumuşak bir hamur elde edince, elinizden ve kaptan ayrılmaya başladığında un eklemeyi bırakın.
- Sakızı mümkünse demir yoksa tahta bir havanda incecik dövün, toz haline getirerek hamura ekleyin, bir kez daha yoğurun.
- Tepsinizi yağlayın, fırınınızı 180 dereceye getirin.
- Hamurdan parçalar koparıp yuvarlayın, hafif çırptığınız yumurta akına ve susama batırın, tepsiye sıralayın.
- Tepsiyi ısınan fırına verip yaklaşık 30-35 dk pişirin. Piştiğinde oldukça yumuşak olacak, o nedenle tepsiden almak ve servis etmek için soğumasını bekleyin (en azından sabredin azıcık ılısın)
Yorum Gönder