0

O kadar özlemiştim ki...
Tıpkı çok sevdiğim yeşil erik gibi, bakla da baharın habercisi...
Yaza kadar bizimle kalmayan, hemen bir kucaklaşıp ayrıldığımız lezzetlerden biri.
Belki de bu yüzden çok özleniyor ya!

Bugün ilk kez İstanbul'da baharı hissetmek benim gibi bir kışsever için bile güzeldi. Kardeşim ve sevgilimle birlikte oylarımızı kullanıp kendimizi daha iyi hissettikten sonra Taksim'e yol aldık. Sevgilim provaya, ben kardeşimin kahve ısmarlama önerisine hayır diyemeyerek İstiklal'e... Öyle uzun zaman olmuş ki yürümeyeli sevgili caddemde. Film afişleri, dükkanlardan yükselen müzik sesleri, kahve ve kitap kokuları... Özlemişim!

Sokak arasında bir kahvecide kahve ve pasta keyfimizi yaptıktan sonra festival kitapçıklarımızı aldık, biraz da dergi ve dvd bakınıp eve döndük. Bu kadarı bile İstanbul'da mutlu olmaya yeterli benim için... (ben denizi vapurundan öte, kitapçıları ve sinemaları için gelmedim mi bu şehre?)

Eve dönünce önce günlük ekmeğimiz için ekmek makinesini çalıştırdım, sonra da akşam yemeğimizi hazırladım. Anneciğimin hafta başında gönderdiği koliden çıkan güzelliklerden biriydi bakla. Arapsaçını, pazıyı, ebegümeciyi, hardalotunu tüketmiştim çoktan! Hatta annemin soba üstünde kavurduğu mis kokulu yerfıstıklarının bile dibini bulmuştuk:) Baklayı ve kerevizi ise haftasonuna saklamıştım. Önceliği baklaya verdim, baharın hissedildiği bu güzel Pazar gününün akşamına o yakışacaktı.. Süzme yoğurdumuzu da sarımsakladıktan sonra mısırlı pilav eşliğinde sofraya getirdim baklayı. Sızmanın en hasından mı, baharın ilk tazelerinden olmasından mı, annemin pazar tezgahından sevgiyle seçip göndermesinden mi bilmem.. bu yıl pişirdiğim ilk bakla bambaşka bir güzellikteydi. Paylaşmazsam olmazdı!

Annem baklayı ayıkladıktan sonra limonlu suda bekletir miydi, kararmasın diye pişerken un serper miydi hiç hatırlamıyorum, sormadım da.. Ama öyle yapsa hatırlardım diye düşünüyorum. Nedim Atilla'nın bir yazısında baklanın pişirilmeden önce limonlu suda bekletildiğini ve bir fiske de un eklendiğini okumuştum. Memleketlim ve ustam sayarım kendisini, o yüzden tavsiyesine uydum ve böyle denedim.

Malzemeler:

- 1/2 kg taze bakla
- 1 kahve fincanı zeytinyağı
- 1 baş kuru soğan
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1 tatlı kaşığı toz şeker
- Bir tutam un
- 1 su bardağı sıcak su
- Bir tutam dereotu
- Üzeri için sarımsaklı süzme yoğurt


Yapılışı:

1. Öncelikle baklayı ayıklayın. Uç kısımlarını aldıktan sonra yıkayın ve yarım limon sıktığınız suda 10-15 dk kadar bekletin. Sonra suyunu süzün ve istediğiniz şekilde doğrayın (ben tıpkı taze fasulyeyi yaptığım gibi 3-4 cm uzunlukta doğruyorum)

2. Soğanı küçük küçük doğrayın. Tencerede zeytinyağını ısıtıp soğanı pembeleştirin.

3. Baklayı tencereye alın, bir tutam un, tuz ve şeker ekleyin. Üzerine 1 bardak sıcak su ilave ettikten sonra kapağını kapatın. Kısık ateşte yarım saat pişirin. Ilıkken sarımsaklı yoğurtla birlikte servis yapın...

***************************

Küçük mutluluklar günüydü bugün..
Film festivali kitapçığıma da kavuştum, az sonra heyecanla sayfalarını çevirip izlemek istediğim filmleri işaretlemeye başlayacağım. Ne kadarını izleyebilirim bilmiyorum ama olsun! O filmler var ve benim şehrime geliyorlar ya..


Son aylarda severek takip ettiğim Evim dergisinin yeni sayısı çıkmıştı, henüz Mart bitmeden kavuştum dergime. Bahar gelince benim gibi evciller kırdan bayırdan önce bahar temizliğiyle ve eviyle uğraşmaya başlıyor, değil mi?

Bahar hoşgelsin...

Yorum Gönder

 
Top