0
Başlığa ne yazayım bilemedim.. Ege usulü zeytinyağlı dolma desem, soğuk yenen, içine genelde kuşüzümü ve dolmalık fıstık koyulan, o hafif tatlımsı, meze gibi yenen dolmalar gelecek belki akla. Ama öyle değil. Soğuk yenmesi tamamen tercihe bağlı, tarafımızca sıcak sıcak, yanında bol naneli bir cacıkla birlikte tüketilen, annem usulü (onun köylü usulü dediği!) zeytinyağlı dolmadan bahsedeceğim.

Zeytinyağlı Dolma Tarifi


Zeytinyağlı dolmaya kuşüzümü ve fıstık konulduğunu, sıcak yenen dolmaların ise kıymalı ya da etli olduğunu sonradan öğrendim ben. Hele bizim bildiğimiz sarmaya da bazı yerlerde yaprak dolması dendiğini duyduğumda iyice kafam karışmıştı. Herkesin kendi yetiştiği kültürde edindiği damak zevkinin daima onun için "en güzel" olacağını anladığım ilerki yaşlarımda ise, kuşüzümlü dolma denemeleri yapmaktan da geri kalmadım. Ama annemin yaptığı ve yeni tutmaya başladığım "aile tarifleri" defterime özenle kaydettiğim dolmalar benim için daima en güzeli olarak kaldı ve kalacak da...

Daha önce bu tarifi niye blog arşivime almadığımı bilmiyorum. Bu yaza kısmetmiş demek ki. Bu arada annemin evinde iken dolma pişirme sayım 2-3'ü geçmemiştir, itiraf etmeliyim. Zorluğundan değil, annemin el lezzeti çok başka olduğundan:) Yoksa gerçekten çok kolay bir yemek bu. Tarife geçmeden önce birkaç püf noktasını yazmak istiyorum:

* Kuru patlıcanlar önceden haşlanıyor olsa da, pişerken renk bırakabiliyorlar. Biberleri karartmaması için siz de annem gibi onları birarada değil de ayrı kaplarda pişirmeyi tercih edin.

* Pişme süresi fırında da ocakta da hemen hemen aynı, ancak fırında pişirirken iç malzemeyi önceden mutlaka ocakta kavurmak gerekiyor. Tencerede pişirirken ise iç malzemeyi tercihinize göre çiğden de koyabilirsiniz (ben kavrulmuşunu daha çok seviyorum).

* İlk kez yapacak olanlar için kaç tane bibere ne kadar iç malzemenin yeteceği tam bir muammadır genelde. En azından benim için öyle olmuştu:) Annem aşağıda ölçülerini vereceğim malzemelerle ufak bir tencerede 8 adet kuru patlıcan (ocakta), kare borcamda ise 12-13 kadar biber dolması (fırında) pişirmiş. Sadece biber yapmak isterseniz 18-20 adet biber bu ölçülerle normal ebatta bir tencere için yeterli olur.

* Eğer iç malzemeniz yine de artacak olursa, biberiniz de kalmadıysa 1-2 tane domatesin içini oyup doldurabilirsiniz.

Malzemeler
  • 1 ufak çay bardağı zeytinyağı
  • 2 adet kuru soğan
  • 4-5 adet sarımsak
  • 1/2 yemek kaşığı biber salçası
  • 3-4 adet domates
  • 1/2 demet maydanoz (ince kıyılmış)
  • 1 çay kaşığı nane
  • 1/2 çay kaşığı karabiber
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz
  • 2 su bardağı pirinç
  • Yeteri kadar dolmalık biber ve kuru patlıcan
Yapılışı
  1. Ön hazırlık olarak:
    - Biberlerin ağzını kapatmak üzere domateslerden biber sayısı kadar kapak çıkartın (yanlarından keserek bir domatesten 4-5 tane ufak kapak çıkartabilirsiniz).
    - Biberlerin sap ve çekirdeklerini çıkartmak için, sap çevresini bıçakla hafifçe çizip baş parmağınızla içe doğru bastırın, sapı çekerek çıkartın.
    - Kuru patlıcanları 20-25 dk kadar haşlayın. Yumuşayıp yumuşamadıklarını çatalla kontrol edebilirsiniz.
  2. Geniş bir tavada zeytinyağını ısıtıp küp doğranmış soğanları ve ince kıyılmış sarımsakları kavurun. Biber salçasını ekleyin. Kapak yaparken kestiğiniz domateslerin kalan kısımlarını doğrayarak ekleyin. Pirinci de ekleyin ve bir müddet bu şekilde kavurun.
  3. 1 bardak sıcak su ekleyin, kapağını kapatarak suyunu çektirin. Çabucak çekecektir, kontrol edin. Bir müddet demlenmeye bırakın. Daha sonra maydanozları ve baharatlarını ekleyip karıştırın.
    İç malzemeyi çiğden koymak isterseniz; maydanoz, soğan, sarımsak ve domatesleri rondodan geçirin (ya da elinizle ufak ufak doğrayın). Tuz, baharatlar ve salçayı ekleyip, zeytinyağını ve pirinci ilave edin.
  4. Biberlerin içlerini 3/4 oranında doldurun. Hazırladığınız domates kapaklar ile ağızlarını kapatın. Ocakta pişirmek isterseniz tencereye dik olarak, fırında pişirmek isterseniz borcama yanyana (yatay olarak) dizin, biberlerin yarısına gelecek kadar su ekleyin. Annem iç malzemeden kalan suyun çok lezzetli olduğunu söyler ve suyu bu kaba / tavaya koyup şöyle bir çalkalar, döküverir tencereye:)
  5. Ocakta pişirmek için harlı ateşte kaynamasını bekledikten sonra altını kısıp kapağını kapatarak yaklaşık yarım saat pişirin. Fırında pişirmek için önceden 180 derece ısıtılmış fırına verip 10 dk, üstleri kızarana kadar bekleyin. Daha sonra maşa yardımıyla biberleri ters çevirin ve 10-15 dk daha pişirin.
  6. Kuru patlıcanları pişirmek için; içlerini 3/4 oranında doldurun. Bunlara kapak koymak yerine içiçe kapatın, yani karşılıklı iki dolmanın açık kısımlarını birleştirin (biri diğerinden ufak olursa daha kolay olur). Tencereye yatay olarak dizin. Harlı ateşte kaynadıktan sonra altını kısarak yarım saat kadar pişirin.
Zeytinyağlı Dolma Tarifi

Pişen dolmaları sıcak ya da ılık olarak, yanında buz gibi cacık ile servis yapmak en güzeli. Cacık için biz kabuğu soyulmadan küp doğranmış salatalıkları (rendelenmiş sevmiyoruz) ayrandan daha koyu kıvamlı hazırladığımız süzme yoğurt içine koyup sarımsak ekliyoruz ve üstüne bol nane serpip zeytinyağı gezdiriyoruz. Üstte görünüyor:)

Bu dolmaları bir diğer yeme şekli de ertesi gün buzdolabından çıkartıp soğuk soğuk, üzerine bolca limon sıkarak ayaküstü atıştırmak!

**********************************************

Dün akşam yoğurt yaptık Aysun hanımın sütünden.
Bu hafta başında aldığım 3 litre sütün yarısıyla...
Bu macerayı anlatmam gerek!

Eve geldiğimde sütü ısıtmıştı annem, gel dedi, "kontrol et sıcaklığını da, öğren". Anlaşıldığı üzere bir türlü yoğurt tutturamadım kendi başıma, ne ayıp değil mi? İşte tam da bu yüzden yazıyorum, yapmayanlara ya da tutturamayanlara cesaret vermek için, herkesin evinde doğal yoğurt yapmasını istediğim için. Ama dikkatinizi çekiyorum, kullandığımız süt pastörize değil.. Kaynatılıp soğutulmuş, daha sonra tekrar ısıtılmış çiğ süt. İstanbul dışında olanların çiğ süt bulmaları biraz daha kolay, İstanbul'da olanlar ise hala tanışmadılarsa şu yazıma bakarak tanışabilirler Aysun hanımın sütüyle.

Serçe parmağımı azıcık daldırdım süte, çekiverdim hemen, "sıcak!" diyerek. Güldü annem. "Elini yakmayacak sıcaklıkta olacak" derdi hep, ben de doğru yaptığımı zannederdim. Ne bileyim, benim elim hemen yanıveriyormuş meğer, onun eli dayanıklıymış! O zaman bu kuralı şöyle değiştirdik, "benim elimi hafifçe yakacak sıcaklıkta..."

Sütü 1,5 kiloluk tava yoğurdu kabına boşalttık. Yaklaşık 1,5 litre süte 1 dolu yemek kaşığı köy yoğurdu koyduk, biraz sütle sulandırıp yavaş yavaş ekledik ve karıştırdık. Sonra yeni öğrendiğimiz yöntemle, fazla buharı emsin ve yoğurt daha koyu kıvamlı olsun diye üzerine bir mutfak bezi örttük. Kapak kapatmadık, onun yerine doğrama tahtası olarak kullandığım ince birşey koyarak üzerine diz battaniyemi attık. 2,5 saat sonra bir bakmalı dedi annem. Garantiye almak içinmiş... Eğer koyduğumuz gibi duruyorsa üşümüş demekmiş..

Baktık, üşümüştü anlaşılan. Çaresi var dedi annem, hemen su kaynattı biraz, yavaşça ufak fırın tepsisine aldı yoğurt kabını, ve fırın kabına su koydu. Bu şekilde sıcak su içinde de 2 saat beklerse tutması garantiymiş...

Öyle de oldu! Gece hemen buzdolabında yer açıp usulca koydum ilk yoğurdumu dolaba. Sabaha hazırdı artık. Tatmak akşama kaldı.


Nohut mayalı ekmek de yapıldı tabi...
Kardeşimin evinde mayalandı, pişirildi, bir kısmı bizim dondurucuya transfer edildi 2 poşet halinde.. Pazar kahvaltılarına saklanacaklar özellikle... Yine dondurucuya atılmış karacotlu peyniri (Aydın'a özgü çörekotlu ve tuzlu bir çökelek) zeytinyağlayıp banmak üzere...

Bizden haberler böyle...
Pazar sabahına annemin dönüş biletini aldık. Daha önceki dönüşleri gibi olmayacak bu kez, artık yalnız değilim çünkü. Ama yine de bir parça hüzün olacak, elde değil... Benim için biraz da Ege özlemiyle karışık bir hüzün bu. Belki ancak Ayvalık'a kaçışın dindirebileceği... zamanı belirsiz, ama çok özlenmiş bir kaçışın...

Yorum Gönder

 
Top