0

"Dünyanın bence en güzel iki yiyeceğinden biri peynir..." dedim.
Yemyeşil bir bahçede öğle yemeği yiyordum ve nefis bir tulum peyniri vardı tabağımda, yanında da fırından yeni çıkmış pide... İç sesim cümlemi hemen tamamladı: "İkincisi de çikolata!"


Sapanca'daki CKLT Çikolata Fabrikası'nın düzenlediği workshop'un basın davetlilerinden biriydim geçtiğimiz hafta sonu. Haberi alır almaz yüzüme yayılan gülümseme, workshop tarihi yaklaştıkça artan merak ve heyecan, ve nihayet çikolata kokan bir fabrikaya atılan ilk adım... Harikalar Diyarı diye boşuna demiyorum! Herkesin gülümsediği, mutlulukla çalıştığı, ortaya yemeye kıyılamayacak sanat eserlerinin çıktığı, her biri damakta keyifle erimeyi bekleyen kilolarca çikolatanın stoklandığı bir mekân Harikalar Diyarı değildir de nedir?


Önlüklerimizi giydik, keplerimizi taktık ve macera başladı.
Bizi beklerken çikolatadan kaplar hazırlamışlardı şefler. Bize içlerine çikolata dolgunun doldurulmasını seyretmek ve hoşgeldin çikolatalarımızı mideye indirmek düştü. Ama şu meyve var ya... Hani vişneye benzeyen... Değil! Tahmin bile edemedik hiçbirimiz. Tropik bir meyve olan amarula kendileri. Üstlerindeki saplar, vişne efekti vermesi için sonradan eklenmiş. Biraz da vişne reçeline bulanmışlar parlaklık için... Sonuç mu? Badem ezmesi tadında vişne şekerlemesi desem... Muhteşem! Daha önce likörünü tattığım amarulanın kendisiyle tanıştığıma pek bir sevindim. Çikolatayla da öyle uyumlu ki...


Şefin iki dakika içinde yapıverdiği bu pasta süslemelerinin yapılışını tarif edemeyeceğim sanırım. Takip bile edemedim çünkü! Mermer tezgaha önce beyaz çikolata sıvadı, ardından tırmık gibi bir aletle çizdi, üzerine de bitter çikolata sıvadı. İçerinin ısısı sürekli 17-18 derecede sabit olduğu için (çikolata yapımında bu ısı şartmış) çikolata katmanı hemen dondu. Ardından büyük bir spatulayı eline alan şef, donmuş çikolatayı kazıyarak aşağıdaki süslemeleri yaptı.

Sen ne yaptın diyeceksiniz:)
En üstte gördüğünüz çilek güzellerine çikolata giydirerek başladık. Çilek ve muz fondünün ardından ip koptu tahmin edilebileceği üzere! Ardından çikolata çeşmesinden çikolata alarak kalp şeklindeki fondan kalıplarını kapladık bir güzel...


Kalıplardaki çikolata donduktan sonra bir süre de buzdolabında bekliyor ve sonrasında içine sıvı çikolata dolduruluyor. Böylece bildiğiniz fondan çıkıyor ortaya. Kolaymış değil mi? Öyle görünüyor uzaktan:) Az önce çikolata çeşmesi demiştim. Evet, altında da çikolatanın kıvamını sabit tutmak için sürekli karıştıran bir kazan var. İşte şöyle bir şey:


Buradan gidip çikolata alıyor ve kullanıyorlar. Bize de içine düşecekmiş gibi hayran hayran seyretmek kalıyor bu güzelliği! Her eve lazım:))


CKLT'de üretilen çikolatalar, Cikolatasepeti.com sitesinde satılıyor. Güral Sapanca Oteli'nin çikolataları da buradan gidiyor, çünkü şirketler ortak. Yukarıda görülenler, Beyoğlu çikolataları. İsim hakkından dolayı Taksim çikolatası adını vermişler. Özel sipariş ve hediye olarak şahane şeyler üretiyorlar. Neli sevdiğinizi ya da nasıl bir çikolata hayal ettiğinizi söylüyorsunuz, aynısını yapıyorlar. Fesleğenli çikolata siparişi gelmişti tam biz oradayken! Sonra kurutulmuş kivili, muzlu, ananaslı ve daha neli...


Ben kendi çikolatamı yapmaya kahve çekirdekleriyle başladım (şaşırtıcı değil:) Dayanamayıp portakal şekerlemesi ve badem de ekledim sonra. Ve önümde duran renk renk şekerler ve süslemeler de olunca... Ortaya şöyle bir şey çıktı:


CKLT'de sadece gerçek çikolata yapılıyor. Konfiseri ve kokolin türü ürünler yok. Hammaddelerin hepsi son derece kaliteli. Gerçek çikolataseverlerin bir ısırıkta kalitesini anlayabileceği güzellikler hepsi. "Beni burada bırakın!!!" dedim durdum...










Ambalaj fikirleri de çok güzel. Özel konseptlere göre ilginç oyuncakları, Monopoly ve Scrabble gibi oyunları ya da futbol takım renklerini kullanabiliyorlar. Bebek şekerleri ve düğün çikolataları da yapıyorlarmış. Ben bu arabaya bayıldım!


Sonra da bunları gördüm...
Çok ama çok şeker değiller mi???



Gezinin benim için en az çikolatalar kadar keyifli bir bölümü daha vardı. O da bu cennette tekrar konuk olmaktı. "Beni burada bırakın!" dedim sürekli. Dönüş yolunda pencereden yağan yağmuru seyrederken de içimden bunu tekrarladım durdum..

Yorum Gönder

 
Top