0



Birkaç gündür süren moral bozukluğumu acilen tedavi etmem gerektiği için dün işten döner dönmez mutfağa girdim. Yani terapi mekanıma! Önce annemin gündüzden haşladığı kabak ve sirkenlerle kendime bir salata hazırladım. Buzluktan çavdar ekmeğimi çıkarıp iki dilim kestim, kızarttım. Bir önceki günden de balkabağı çorbam vardı. Annem kendi yemeğini ben kendi yemeğimi yerken biraz o günkü pazardan bahsettik. Pek ot kalmadığını söyledi annem, ama bolca deniz börülcesi varmış, birkaç bağ almış.. Yeni çıkan meyve yokmuş, bolca elma ve çilek almış yine.. Hafif bir yemek yedikten sonra kafamdaki düşünceleri dağıtmaya kararlı olarak tekrar mutfağa yöneldim...

Birkaç gündür incirli ponçinleri yapmayı planlıyor ama güç bulamıyordum. Diğer yandan site istatistiklerine baktıkça da insanları beklettiğimi düşünüyor ve mutlaka güncelleme yapmam gerektiğini hissediyordum. Yani incirli ponçinler aslında sizin için yapıldı diyebilirim:) Tabi bana da iyi geldiler! Evde hala geçenlerde yaptığım kekin yarısı ve buzdolabında çilekli bir tatlı olmasına rağmen yeni birşey pişirmeme annemin kızacağını düşünüyordum ama hamur yoğururken ne kadar mutlu olduğumu görünce sesini çıkarmadı. Hatta ponçinler fırından puf puf kabarmış olarak çıktıklarında sonuçtan o da mutlu oldu. Muhtemelen şu an kahvaltı yapıyor ve ponçinlerden yiyordur..

Ponçin, hafif tatlı bir hamuru olan, içine isteğe göre çeşitli dolgular yapılabilen bir hamur işi... Pastanelerde satılan -benim gördüğüm- ponçinlerde genelde reçel ya da marmelat dolgusu oluyordu. Ben Dr. Oetker'in maya poşetinde gördüğüm tarifi deneyerek içlerini sütte pişmiş birer incirle doldurdum. Tatlı ve yumuşacık bir hamurun ortasından çıkan incir sürpriz etkisi yaratacağı için, bunun güzel bir fikir olduğunu düşünmüştüm. Neyse ki tam hayal ettiğim gibi oldular. Sabah çıkmadan önce aceleyle fotoğraflarını çektim, tarif yazmadan önce tatmam gerektiği için de kestiğim ponçinin yarısını aceleyle ağzıma attım:) İpek gibi, ağızda eriyen birşey olmuş! Uzun süredir bir mayalı hamurdan bu kadar iyi sonuç almamıştım diyebilirim, pastanelerde satılanlar kadar yumuşak, pamuk pamuk olmuşlar. Bu kez hiç kepekli un kullanmadım, sebebi bu olabilir:))

Malzemeler:
(10 adet ponçin için)

- 3 su bardağı un
- 1 poşet instant maya
- 1/2 çay bardağı toz şeker
- Bir tutam tuz
- 1 adet yumurta
- 50 g tereyağı (oda sıcaklığında)
- 2 çay bardağı süt
- 10 adet kuru incir

Yapılışı:

1. Unu eleyip maya ile karıştırın. İçine tuz, şeker, yumurta, tereyağı ve 1 çay bardağı ılık süt ekleyerek yoğurun (ben fazla gelebilir diye unun bir kısmını ayırarak başladım ama tam 3 bardak un aldı).

2. Elinize yapışmayan bir hamur elde ettiğinizde üzerini kapatarak ılık ortamda 40-50 dk mayalanması için bekletin.

3. Bu arada kuru incirleri yıkayın, saplarını kesin ve 1 çay bardağı süt ile pişirin. İncirler sütü tamamen çektiğinde ocaktan alın, hamurunuz mayalanırken biraz soğuyacaklar.

4. Fırın tepsinizi yağlı kağıtla kaplayın, mayalanan hamuru 10 eşit parçaya bölün. Her bezeyi avucunuzda açın, içlerine birer tane incir koyup kapatın. Açılmaması için iyice sıkıştırdıktan sonra kapattığınız yer alta gelecek şekilde tepsiye dizin.

5. Bezelerin üstlerine hafifçe tereyağı (erimiş değil, oda sıcaklığında) sürerek 30 dk daha bekletin. Süre sonlarına doğru fırını 180 dereceye getirip ısıtmaya başlayın.

6. Tekrar kabaran ponçinlerinizi ısınmış fırına atarak 20 dk kadar pişirin. Güzelce kızarınca alın, ılıdıktan sonra dilerseniz üstlerine pudra şekeri eleyebilirsiniz.



İyi hissetmediğiniz bir anda, ya da tam tersine sizi çok mutlu eden birşeyler olduğunda anlatmak, paylaşıp rahatlamak istersiniz ya hani, işte o zaman bir dosta, bir kız arkadaşa / kız kardeşe telefon açıp "sen bir çay koy, ben geliyorum!" diyebilmek ne güzeldir... Hani giderken yaptığınız keki kucaklar, ondan da çay demlemesini istersiniz.. Teklifsizce 1 saat içinde kapısında bitebileceğiniz, belki mutfağına kendi mutfağınız gibi dalıp çayınızı doldurabileceğiniz bir dostunuzun olması ne güzeldir...

Git Dergisi'nin Mayıs-Haziran sayısındaki yazımda işte bunlardan bahsettim, çay saatlerinden, yani bir anlamda dostlarla paylaşılan terapi saatlerinden... Çocukluğumda anneannem ve annemle yaptığımız ikindi kahvaltıları da var yazıda, üniversite yıllarından küçük anılar ve şimdi çay saati deyince gözümde canlanan diğer şeyler de... Hatta bir de "anne kurabiyeleri" tarifi eklendi yazıya...

Umarım keyifle okunur!

Yorum Gönder

 
Top