Zeytinyağında sote edilmiş soğanı eriyebilen bir peynirle birlikte ekmek hamuru içinde ilk kullandığımda verdiği lezzete, hele piştikten sonraki kokusuna bayılmış ve ekmek düşkünü Fransızların bu ekmeği neden sevdiklerini daha iyi anlamıştım. Arman Kırım'ın bir yazısında okuduğuma göre soğanlı ekmek özellikle Güney Fransa bölgesindeki Nice'in meşhur ekmeğiymiş...
Ben ikinci denememde ilk denememin aksine soğan ve peyniri hamurun ortasına koymak yerine doğrudan hamura karıştırdım. Tarif Dr. Oetker'den, ama uygulama benim usül, yani sonuç: Kepekli, zeytinyağlı, tulum peynirli sağlıklı ekmekçikler!
Ekmekleri denediğimde Pazar günü öğle saatleriydi ve bir an önce İçerideki Adam'ı izlemek üzere sinemaya yetişmem gerekiyordu. Annem en son ona emanet ettiğim haşhaşlı kurabiyelerimi fırında unutup yaktığı için ne olur ne olmaz diye bu kez ekmeklerimin başında kendim bekledim:) Piştikten sonra da ekmekleri sıcakken mutfak bezine sardım ve evden hızla çıktım. Döndüğümde eksilmişlerdi! Annemin öğle yemeği yemediğini bildiğim için ekmeklerimin çörek muamelesi gördüklerini hemen anladım:)) Zaten itiraf da gecikmedi: O kadar güzel kokmuşlar ki çayla birlikte afiyetle yenmişler! Bense akşam yemeğinde, zeytinyağlı iç bakla yanında yemeyi tercih ettim ekmeğimi, süzme yoğurda bana bana:) Kepekli un kullanmama rağmen o kadar pufidik olmuşlardı ki şaşırdım önce, sonra hamurun zaten fazlaca yumuşak olduğunu hatta bu yüzden düzgün şekil bile veremediğimi hatırladım. O kadar yumuşak bir hamurdan böylesi puf sonuç almaya şaşmamak gerek...
Siz dilerseniz beyaz un ile deneyebilir, benim kullandığım tulum peyniri yerine de kaşar peyniri tercih edebilirsiniz.. Çörek ya da ekmek olarak değerlendirmek tercihinize kalmış.. Ama henüz sıcakken çay yanında peynirle birlikte çok güzel gideceği kesin! Çorba yanında da harika olur diye düşünüyorum. Ben yarım ölçü yaptım, 6 adet, yani bayatlamadan hemen yenecek kadar ekmekçiğimiz oldu. Buraya tam ölçüyü yazıyorum:
Malzemeler:
(12 adet)
- 3 adet kuru soğan
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı pul biber
- 4,5 su bardağı un (kepekli + beyaz un karıştırdım)
- 1 paket instant maya
- 1 tatlı kaşığı esmer şeker
- 1 tatlı kaşığı deniz tuzu
- 3,5 çay bardağı ılık su
- 1 su bardağı tulum peyniri rendesi
Yapılışı:
1. Soğanları ince ince doğrayıp tavada zeytinyağı ile soteleyin. Güzelce karamelize olduktan sonra altını kapatıp pul biberi ekleyin, karıştırıp soğumaya bırakın.
2. Unu hamur yoğurma kabına eleyin (tam un kullanıyorsanız kepekler elekte kalacaktır, onları da ekleyin); mayayı, şekeri ve tuzu ekleyip hepsini harmanlayın. Ortasını çukurlaştırarak suyu dökün, yoğurun. Elde edeceğiniz hamur elastik ama yumuşak olmalı. Gerekiyorsa un ya da su ekleyebilirsiniz (ben bu ölçülerle gerek duymadım).
3. Rendelenmiş peyniri ve sotelenmiş soğanı hamura ekleyip tekrar yoğurun. İlk anda bu malzemeler hamurla bütünleşmeyecekmiş gibi gelebilir ama yoğurmaya devam edin. Daha sonra hamurun üzerini kapatıp güneşe ya da sıcak bir yere bırakarak 45 dk kadar mayalandırın.
4. Mayalanan hamuru 12 eşit parçaya bölün. Bezeleri yuvarlayarak yağlı kağıt serili fırın tepsisine sıralayın. Tepsi mayası için 20 dk kadar bekletin.
5. Önceden 180 derece ısıttığınız fırında 35-40 dk kadar pişirin. Bu süre sizin fırınınızda daha kısa olabilir, kontrol etmeyi unutmayın..
Çayla, çorbayla ya da yemek yanına servis etmek için soğanlı ekmekçikleriniz hazır! Sıcakken beze sarın ki servise kadar yumuşacık kalsınlar...
1. not: "İçerideki Adam" zekice bir senaryoya dayanan, soluksuz izlenen, ilgi çekici bir filmdi. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, ve hiçbir suç sadece bir suç değildir diyordu özetle.. Suç banka soygunuydu, ardında yatan gerçekler için ise tarihin tozlu ve acı dolu sayfalarını karıştırmak gerekiyordu. Banka soygunu ile tarihin ne gibi bir ilgisi olabilir diyorsanız filmi izlemeniz gerek:)
2. not: Tarihin tozlu sayfaları ve bugünler üzerine çoook daha iyi bir film ilginizi çekerse "V for Vendetta" şiddetle önerilir! Filme tam 4 kez giderek kendi rekorumu kırmış bulunuyorum. Gerçi artık vizyondan kalktığını tahmin ediyorum ama rastlarsanız ne yapın edin izleyin. Kaçırdıysanız da lütfen ama lütfen DVD'sini bekleyin! (korsan kopyalardan veya kötü dublajlı VCD'lerden izlerseniz bu filme yazık edersiniz...)
* Rahmetli Attila İlhan'ın Bilgi Yayınevi'nden çıkan kitaplarının arkasındaki bu bölümü çok severdim. Bir gün bir yere "meraklısına notlar" düşmenin bana da kısmet olacağını bilebilir miydim?!
Yorum Gönder