Nihayet "kış gibi" bir gün İstanbul'da..
Uyandığımda hafifçe üşümemden anlamıştım. Kapıdan çıktığımda saçlarıma doluşan kar taneciklerini görünce mutlu oldum! Kulağımda en sevdiğim müziklerden biriyle, şımarıklık yapıp yolumu biraz uzatarak yürüdüm. Şimdi de ginseng çayım kupamda, bulduğum kısa bir arada blogu güncelleyeyim istedim.
Güzel mi güzel bir misafirim vardı geçtiğimiz günlerde...
Ben onu "sakladım", biraz da saklanmak istediğini hissederek. Keşke kırılmasını, üzülmesini, canının yanmasını engelleyebilseydim, keşke onu gerçekten saklayabilseydim! Gücüm o kadarına yetmedi, ama belki bunun da yaşanması gerekiyordu, o güzel öyküde anlattığı gibi bunun bir şans ya da şanssızlık olduğuna kim karar verebilir?
Canımın içi Tijen ablamdan bahsediyorum.
Ne mutlu bana ki onu iki kez konuk ettim.
Benim küçük evimde -hala eksiklerim olmasına rağmen- rahat edebilmesi, huzurlu ve mutlu olup bazen dışarı çıkmak bile istememesi, mutfağımı keyfince kullanıp ikimiz için nefis yiyecekler hazırlaması (hele ilk geldiği günün akşamı ben işten dönmeden önce hazırladığı çorbanın tadını anlatamam, sonraki günlerde de tüm karşı çıkışlarıma rağmen dışarıdan alıp getirdikleri hiç eksilmedi), elimize tabaklarımızı ve kadehlerimizi alıp kanepede oturarak yaptığımız akşam keyifleri, pazar gezmelerimiz, sabah kahvaltılarımız, ama en önemlisi evime ve içime yaydığı pozitif enerji... Öyle güzel ve benim için öyle önemliydi ki! Dünyada onun gibi insanların sayısı birazcık fazla olsaydı, çok daha yaşanır, çok daha iyi bir yer olurdu bu yerküre, buna eminim...
Avokadoyla beni yine o tanıştırdı. İlk ondan duyduğum avokadoya Aydın'dayken bakınmış ama hiç rastlamamıştım. Söylediğimde şaşırmıştı buna, pazarlarda bile bulunması gerek diye.. Meğer kısmet ekolojik pazaraymış:) Ekolojik pazarı ilk ziyaretimizde aldığı avokadolardan şansıma düşeni o gittikten sonra tatmış ama salata içinde çok da hoşlanmamıştım. "Sevmeyebilirsin" dedi bu sefer gelişinde, hiç mi hiç sevmeyenler olduğundan bahsetti. Ama yok, bizim damak tadlarımız birbirine yakın, ona bir şans daha vereceğim dedim:) Ve ikinci kez bana bıraktığı avokadolardan biriyle haftasonunda "guacamole" yaptım. Evet, güzelmiş:))
Avokado ancak olgunken -iyice yumuşadığında- yenebilen bir meyve, bu yüzden ezme yapmaya, sos hazırlamaya, ekmeğe sürülmeye bence daha uygun. Ekolojik pazarda Buğday standındaki sevgili Leyla'nın yaptığı gibi üzerine limon sıkıp yiyebilirsiniz de belki, bilmiyorum, ben denemedim:) Biraz kalorili ve yağ oranı yüksek bir meyve olduğunu hatırlatmakta yarar var, ama çok değerli bir besin olduğunu, bolca vitamin içerdiğini de söylemek gerek..
Gelelim tarife..
Guacamole, yani avokado ezmesi, Meksika mutfağından bir dipsos. Tarifi sevgili Nathalie Tunçer'in Miniklerin Yemek Keyfi kitabından. Kitapta sadece miniklere değil, büyüklere de hitap eden nefis tarifler olduğunu yazmıştım, bu da onlardan biri. Ben miniklerin sevebileceği versiyonundan farklı olarak, Nathalie'nin tavsiyesi üzerine limon suyu ve kişniş, biraz da tuz ekledim. Ve sebze yanında değil, peksimetle birlikte kendime servis yaptım. Yağmurlu bir Cumartesi günü, tv karşısında buz pateni keyfime öyle güzel eşlik etti ki:)
Peksimetlerim taa Mardin'den geldi bu arada, o da ablamın hediyelerinden! Çok lezizler çook.
Malzemeler:
- 1 adet olgun avokado
- 2 yemek kaşığı süzme yoğurt
- 1 adet domates (2 kaşık konserve kullandım)
- 1 tatlı kaşığı ince kıyılmış maydonoz
- 1/2 çay kaşığı kişniş
- 1/2 çay kaşığı tuz
- Birkaç damla limon suyu
Yapılışı:
1. Avokadoyu bıçakla çekirdeğine değecek kadar derin çizdikten sonra ikiye bölün. Ne sevimli koca bir çekirdeği var değil mi:) Sonra her yarıyı avucunuza alarak çay kaşığı yardımıyla içini çıkartın. Kaşığın tersiyle ezerek püre yapın.
2. Küp kesilmiş domatesleri de ezerek püre haline getirin. Sosun lezzeti açısından kış domatesleri yerine yazdan hazırlanmış konservesini kullanmanız önemli.. Ben anneciğimin gönderdiği kıpkırmızı domateslerden kullandım.
3. Tüm malzemeleri karıştırıp kaşıkla ezerek güzel kıvamlı bir püre haline getirin. Tarifte özellikle belirtilmemişti ama süzme yoğurtla bence kıvam çok güzel oldu.
Şimdi bu harika sosu dilediğiniz şekilde servis yapabilirsiniz. Peksimetinizi, galetanızı banarak hafif bir öğünde yiyebilir, ya da Nathalie'nin önerdiği gibi çiğ ya da pişmiş sebzelerle birlikte dipsos olarak değerlendirebilirsiniz..
Yorum Gönder