Bu güzellik, organik domates, sarımsak, zeytinyağı ve taze dağ kekiğinden ibaret. Neler yazmamı istersiniz diye sormuştum geçenlerde, çoğu cevap ne istersem yazmam yönündeydi. (Ayvalık isteyen de olmuş ama Ayvalık'a bu sezon kalabalık dağıldıktan sonra, yazın son günlerinde gitmek niyetindeyiz.) Bu aralar mutfağımda en hafif salatalar, közlemeler, sandviçler, kahvaltılıklar var sadece. Öyle olunca son yaptıklarım arasında yer alan bu domates tabağını paylaşayım dedim. Bu sıcak havada eğer fırın çalıştırmaktan korkmazsanız deneyin ve yanında biraz yoğurt, ya da keyfinize göre bir parça peynir (hatta bir de karpuz!) ile tadına varın isterim.
Tarifi geçtiğimiz günlerde Hürriyet'te sevgili Refika Birgül yazmıştı. Onun sayfasını çok keyifle okuyorum ben, adeta içim açılıyor her defasında. Bu yazıyı da ağzım sulanarak okuyup hemen kesmiştim sayfayı. Üç öğün domates yiyebilecek biri olarak bu tarifi çok sevdiğinden bahsediyordu. Doğrusu ben de öyleyim. Domates bence yazın simgesidir hatta... Hazır tarla domatesleri de tezgâhlarda arzı endam etmeye başlamışken (organikleri henüz pahalı olduğundan ben biraz daha bekliyorum onlar için), ister onlarla ister salkım domateslerle bol bol yapılıp yenesi bir tarif...
Malzemeler
- 8 adet domates
- 2 çorba kaşığı + 1/2 çay bardağı zeytinyağı
- Birkaç tutam taze kekik
- 20 diş sarımsak (sayıdan tam emin değilim ama epeyce sarımsak koydum)
- Deniz tuzu
Yapılışı
Öncelikle fırını 200 derecede ısıtın. Küçük bir fırın tepsisinin üzerine 2 kaşık zeytinyağı gezdirin ve üzerine domatesleri ortadan ikiye keserek sıralayın. Üstlerine kekik ve sarımsakları (dişleri soymadan) dağıtın. Yarım çay bardağı zeytinyağını gezdirip biraz da tuz serptikten sonra verin fırına. İyice kızarsınlar, pişsinler, karamelize olsunlar (abartırsanız sarımsaklar yanabiliyor, tecrübeyle sabit:)
İşte bu kadar basit!
Sonrasında kızarmış olan kekikleri alın, tazelerini yerleştirin onlar yerine. Ekmeğinizi banın, sarımsakları bir ucundan tutup damağınıza doğru sıyırarak yiyin.
Afiyet olsun, sağlık olsun!
Basitlik deyince bir şey daha geldi aklıma şimdi... Daha doğrusu, bu yazıyı bir yandan onu atıştırarak yazdım: Çıtır Elma.
Elmataş diye bir firma çıkartmış bu ürünü, Isparta elmalarını kurutmuş ve minicik cipsler hâline getirmişler. Bugünlerde marketlerde görmeye başlamış olabilirsiniz, aktarlar ve bazı doğal ürün satan dükkânlarda da bulunuyor olabilir. Ben bizim aktarımızda kocaman bir paketini gördüm mesela. Fiyatı da son derece uygun, çantanıza atıp çıkabileceğiniz bir ara öğün. Atıştırma itiyacını çok güzel gideriyor.
Bu aralar beslenme konusu üzerine yeniden kafa yormaya başladım. Vücudumuz 7 yılda bir tümüyle yenileniyorken, bilim sürekli gelişiyorken, beslenme adına inandıklarımızı da zaman zaman sorgulamak gerekiyor belki de. Elbette en başta söylediğim gibi sadece karın doyurmak için yiyenlerden değilsek... Yeni planlar yapmak, kilerimizi elden geçirmek, alışverişe farklı bir bakış açısıyla çıkmak, mutfağa girdiğimizde öncelikle sağlığımızı düşünmek, belki bazı şeylerden vazgeçmek gerekiyor zaman zaman. O zamanı da bize bizzat bedenimiz söylüyor. Dedim ya bu aralar epeyce kafa yoruyorum. Ne yersek O'yuz, öyle değil mi?
Son bir not: Sevdiğim bir arkadaşım bir medikal şirketinde çalışıyor. Tıbbi mantarlar konusu hiç ilginizi çekti mi bilmiyorum ama ben yeni yeni bir şeyler öğrenmeye başladım onlarla ilgili. Doğa annenin mucizelerinden biri de onlar. Şu linki tıklayarak ürünleri inceleyebilirsiniz.
Yorum Gönder