Annemin evinden lezzetler...
Sonbaharda haftasonu kahvaltılarının keyfi başka mı oluyor, yoksa her yağmur yağdığında çocuklar gibi sevinen bencileyin sonbahar tutkunları mı daha çok keyif alıyor böyle sabahlardan?
Ama bu kahvaltı sofrası bir sonbahar sofrası değil..
Tam da yaz sofrası üstelik.
Kıpkırmızı domateslerden, közlenmiş biberlerden anlamışsınızdır.
Bu bayram annemlere gidemedik, ben de hüznümü geçen ziyaretimizde annemin evindeki keyifli anlardan kalan son kareleri sizlerle paylaşarak azaltayım istedim.
Annemin yaz kahvaltıları spesyalidir..
Zeytinyağında sivri biberler veya çarlistonlar bir güzel kızartılır. Onlar kızarırken bir kenarda bolca domates kabukları soyularak irice doğranır. Keyfe göre rendelenebilir de, o zaman daha ekmek banmalık birşey olur bu (ben öylesini daha çok severim ama bunun görüntüsü daha albenilidir). Sonra tavada kalan yağa bakılır, fazlası ayrılır. Kalan yağın içine domatesler atılır, biraz çevrildikten sonra biberlerin üstüne dökülerek servis edilir. Yanında peynir ve kızarmış ekmekle müthiş olur. Yalnız feci iştah açar söylemedi demeyin! (ve bulabiliyorsanız yazdan kalan son domateslerle yapın bu güzel lezzeti..)
Domatesler.. biberler... şimdiden özledim onları. Sonraki yaza kadar vedalaştık kendileriyle, tabi annemden getirdiğim domates konservelerim var. Annem biberleri ekmek kızartıcısında közlemişti, ondan çizgililer. Tabakta da tulum peyniri ve tel peynir vardı yanılmıyorsam..
Annemin vişne reçeli (bir koca kavanoz da benim dolabımda var şimdi) ve kayısı reçeli.. Kayısıdan son kalan ufak kaseyi tüketiyoruz şimdilerde.. Tüketiyorum demem daha doğru, sevgilimin Nutella bağımlılığını yazmış olmalıyım daha önce.. Ama benim için reçelin yeri bir başka. Kayısıları annemin köyünden akrabalar bahçeden toplayıp küfe ile yollamışlar. Annem de hemen reçelini yapmış bu misler gibi kokan çilli kayısıların. Bakın, tabakta da görülüyor çilleri:)
Annemin meşhur közlemesi..
Namı diğer patlıcan közleme, ya da yoğurtlu patlıcan. Kısaca közlemedir benim için.. Tarifi çok önceden yazılmıştı, burada. Patlıcanlarla da vedalaştık gerçi, ama belki hala güzel yaz patlıcanları vardır stoklarınızda. Varsa yapın, ekmek bana bana yiyin. Beni anın yerken:)
Börülcenin yaz boyunca en sık sofralarımıza teşrif ettiği halidir, taratorlu hali.. Kısaca tarif etmek gerekirse börülceler haşlanır; yumuşadıktan sonra haşlama suyuna bolca sarımsak, limon ve zeytinyağı ilave edilerek harmanlanır. Henüz sıcakken yapılır ama bu.. Sonra soğuması beklenir, mümkün mertebe buzdolabında bir gece dinlendirilir. Tabi ki kapağı sımsıkı kapalı bir kabın içinde:) Ertesi gün leziz bir turşu kıvamındaki börülce taratoru sofraya gelmeye hazır olur.
Çocukluğumun lezzetlerinden, "kandil helvası".. Bazılarınıza tanıdık gelebilir, belki siz de benim gibi yıllardır yememişsinizdir. Buzdolabında bulduğumda nasıl sevinmiştim. Çıtır çıtır birşeydir, hafif sakızlı bir dokusu vardır, bolca susam tadı alırsınız yerken. Çöğenden yapılır, hafif tahin helvasını andırır tadı.. o yüzden helva diyorlar sanırım..
Bu da Çeşme'nin meşhur sakızlı kurabiyesi.. Yengemlerin yazlığına gittiğimizde tatmak kısmet oldu. Çeşme'ye giden komşuları getirmişti dönüşte, bir tabak da bize ikram ettiler sağolsunlar. Böylece çok merak ettiğim bu lezzeti denedim. İçinde sakızlı muhallebi var, kurabiyesi de yumuşacık.
Kuşadası'nda salaş bir balıkçı vardır, hemen limanda.. Balıkçılar kahvesi denir, kısaca "balıkçılar". Merdivenden çıkınca deniz manzarası ile birlikte şaşıracağınız ucuz fiyatlarla ufak bir menü karşılar sizi. Sahildeki Kutes'te oturup bir sandviç söylediğimizde sandviç bir türlü gelmek bilmemiş, biz de kızıp kalkmıştık ordan. Sonra aklıma balıkçılar geldi, tuttum sevgilimi elinden, oraya götürdüm. Teyzelerin oracıkta açtığı otlu-peynirli gözlemelerden söyledik. Yanında mis gibi Ömür ayran, bizim oraların.. Bol malzemeli incecik gözlemeler pek lezizdi..
Aydın'a gidip pide yememek olmaz. Bizim memlekette her yörenin pidesi ünlüdür nedense, ama gerçek pideyi bence bir Karadeniz'de yaparlar bir de bizim oralarda.. Ahh en çok da Bozdoğan'da.. Mehmet Yaşin de geçenlerde bir programında pek ballandırarak anlatmıştı Bozdoğan pidesini.. Havalar fazla sıcak olduğundan göze alamadık oralara gitmeyi, ama bir gün mutlaka gidip sevgilime de tattıracağım, üstü kaymaklı pideyi ve tabi ki "tahanlı"yı..
Bu da teselli pidesi işte. Çarşının göbeğindeki Dede Lokantası'nın pideleri, çocukluğumun bir diğer lezzeti.. Peynirli pide isteyince kaşarlı var demeleri üzdü beni başta, "siz de mi?" dedim. Yapmayın yahu, kaşarlı pide büyük kent icadıdır, peynirli pide peynirli olur! Hani biraz yeşillikle karışıktır, üstüne yumurta sürülür.. Nasıl hüzünle anlattıysam, şef garson yakındaki mandıra açıksa peynir alacaklarını ve istediğim gibi pide yapacaklarını söyledi. Yaptılar da! Ben de keyifle yedim..
İyi ki dönüp baktığımızda gülümseyeceğimiz anılar biriktirebiliyoruz..
Sonbaharın güzelliklerinde birikenleri de paylaşmak üzere diyor ve hızla kararan havanın beni uyardığı üzere akşam yemeği hazırlığı için mutfağa gidiyorum:)
Yorum Gönder