0

Kaç gündür birşeyler yazmak, tuzlu kurabiyelerden sıkılan içimi ferahlatmak istiyorum. "Sıradaki!" deyince, Biskrem taklidi yapan, onlardan tek eksiği içlerindeki çikolata miktarı olan kalpli bisküvilerim "burdayız!" dediler. Halbuki ben sıranın annemle pazar gezmelerine geldiğini zanndiyordum. Eh, sırayı bozmak, bisküvileri gücendirmek olmaz.

Tariften önce, biraz son günlerden bahsedeyim..
Günler turşu kıvamında geçiyor.. Birinin sözüydü bu sanki, ama kimin? Nerden geldiyse aklıma.. Yanımda az önce son yudumu aldığım ince belli çay bardağım, belki bir süre ayrı kalmamız gerekeceğinden pek bir hüzünlü görünüyor bana.. Kolumda bir bant, az önce hastanedeydim kan tahlili için. Yine 4 koca tüpün içine kanımı doldurdu, bu kez sevecen bir hemşire abla. Bant verdi ya, o yüzden sevecen diyorum. Çoğu kez bir pamukla savuştururlar başlarından. Neyse, sonucu yarın alacağız. Yaz başından beri -yememde hiçbir değişiklik yokken- verdiğim kilolar, serin akşamüstleri kış gelmiş gibi üşümelerim hayra alamet değil dedim, kontrole gitmekte fayda var. Şu an en son sanırım çocukken olduğum kilodayım, korkuyorum doktor! Korkulu düş görmektense uyanık kalmak iyiymiş..

Başka neler yapıyorum, çok eskiden dinlediğim albümleri dinliyorum. "Kaset" derdik ya eskiden, onlardan işte.. Artık rahmetli olmuş ama benim hala atamadığım ufak teybimden cızırtılı sesler yükseliyor mutfakta bulaşık yıkarken, yemek yaparken. Neden o eski şarkıları özledim, ve nasıl hala bütün hepsini ezbere biliyorum, şaşırıyorum. "Bir açıklaması vardır elbet.." şairin dediği gibi.

Gazeteleri birikitirip biriktirip sonra hepsini birden okuyorum.. Yeni sezon vitrinleri beni hiç ilgilendirmiyor, yine de moda yazılarına göz atıyorum. Gündem içimi sıkıyor, yine de başlıkları okuyorum. Sinemaya gitmeyeli aylar oldu, yine de vizyonda hangi filmler var, Türk sinemasındaki yeni projeler neler biliyorum. Kendime bağımlısı olacağım yeni diziler bulmak istiyorum, bulamıyorum (hırsız-polis'i özlüyorum)..

Okumadığım kitapları listeliyor, hangisinden başlayacağımı bilmiyorum.
"Kara kaplı" dosyadaki yazıları temize çekmek istiyorum, herşeyi temize çekmek istiyorum, başladığım an yoruluyorum..

İş başvuruları yapıyorum, hem arasınlar istiyorum hem aramasınlar.. "analitik düşünebilen, sonuç odaklı, problem çözebilen, insiyatif sahibi.." filan olmak istemiyorum. Hayatımda ilk kez gördüğüm insanlarla "takım ruhu" içinde olmak da istemiyorum.

Uzaklara gitmek istiyorum.. Çok uzaklara, Maçahel'e mesela.. Kaslarım kendilerini hatırlayıncaya kadar tırmanmak istiyorum dağlarda. Nefes almayı öğreninceye kadar.. Kocaman bir nefes, hayattan...


Malzemeler:

- 3 su bardağı un
- 1 su bardağı pudra şekeri
- 250 gr tereyağı (oda sıcaklığında)
- 2 yumurta sarısı
- Birkaç damla sıvı vanilya (bulamazsanız 1 paket vanilin)
- 1 paket (80 gr) sütlü çikolata
- 3 yemek kaşığı süt

Yapılışı:

1. Un, pudra şekeri, tereyağı, yumurta sarıları ve vanilyayı karıştırıp yoğurun. Unun fazla gelme ihtimaline karşı hepsini birden koymayın, azar azar ekleyin. Yumuşak ve ele yapışmayan bir hamur elde edin. Hamuru streç filmle sarıp buzdolabında 1 saat dinlendirin.

2. Hamuru unlanmış tezgahta yarım santimden biraz daha ince açın, kalp şeklindeki kurabiye kalıplarıyla kesin. Yağlı kağıt serili fırın tepsisine sıralayın.

3. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 15 dk kadar pişirin. Hiç kabarmayacaklar, ama böyle olmaları gerekiyor. Fazla kızarmalarına izin vermeyin. Fırından aldıktan sonra soğumaya bırakın.

4. Çikolatayı süt ilavesiyle eritin. Hafif ılık hale geldikten sonra iki bisküvinin arasına sürerek yapıştırın. Çikolatalar soğuduğunda tam olarak yapışacaklar, o yüzden ikram etmek için iyice soğumalarını bekleyin. İkram edeceğiniz günden 1 gün önce de yapabilirsiniz, hiçbir şekilde bayatlamıyorlar.

5. Servis ederken üstlerine pudra şekeri eleyin. Uzun süre saklayabileceğiniz, hatta hediye edebileceğiniz, ağızda dağılan bisküvileriniz hazır..


İstanbul'a kış gelsin istiyorum artık.. Battaniyemi, atkılarımı, berelerimi kuşanırım, kanyaklı kahvem, sıcak şarabım, kakuleli çayımla avuçlarım da ısınır, üstüme üstüme gelecek soğuklar kabulüm. Aslı Erdoğan okuyacağım bu kış, "hayatın sessizliğinde..."

Yorum Gönder

 
Top