Hayatın sadece "an"lardan oluştuğunu öğreneli çok uzun zaman oldu aslında..
.. ama bunu kendime sık sık hatırlatmam gerektiğini düşündüm bu sabah ofise gelirken.
o film repliğindeki gibi tıpkı, kendime tekrarlamalıyım...
hatırla.. hatırla..
... hayat "an"lardan ibarettir!
Ya mutluluk?
"Mutlu olmak gibi bir derdim yok, ben hüznümle iyiyim" dediğim, daima siyah kazak-pantalon ve siyah botlu, o bol yağmurlu günlerimde kendime yalan söylüyordum. Tüm derdim mutlu olmaktı aslında.. hepimiz gibi.
... mutluluk nedir peki?
Bazen Komşufırın'dan alınmış sıcak bir kruvasandır mutluluk, sabah kahvesine eşlik eden. Dükkandaki kızın ben kapıdan girer girmez "günaydın!" demesidir gülümseyerek.. "Kruvasan var mı?" dediğimde "sadesi de var ama çikolatalısı fırından yeni çıktı, sıcak!" demesi, sanki kendisine seçer gibi bir içtenlikle kruvasanın en irisini seçip paketlemesidir..
Eve geldiğimde annemi evde bulmak, zeytinyağında kavrulmuş soğanın o muhteşem kokusunu duyup kendimi gerçekten EVİMDE hissetmek... Sarmaşık (acıot) pişirmesi annemin, ben çok özledim diye... ahh o kadar az ot yedim ki bu kış! Mutluluk bu işte, bu an, annemin pişirdiği ot kavurmasını yemek onunla birlikte..
Sever misiniz bilmem bu ismi gibi acı otu?
Acı derken bildiğimiz anlamda acı değil tabi, buruk, acımsı diyelim. Şimdi fotoğrafını görünce tarifini merak edenler olacak dedim anneme, o da anlatıverdi: 1 demet acıot alınır, yıkanıp süzgece konurmuş ki iyice suyu süzülsün. Sonra baş ve işaret parmakları arasına alınıp "çıt çıt!" diye kırılırmış. Çıt etmeyen sert kısımlar atılırmış, pişmezmiş onlar. Sonra biraz zeytinyağında 1 soğan kavrulur, otlar da içine atılırmış. Kısık ateşte pişmeye bırakılırmış bir güzel, kapağı kapalı halde. Misler gibi kokusu sarınca mutfağı, 2 yumurta kırılırmış içine, toz biberi, pul biberi, efendime söyleyeyim tuzu atılırmış. Yanında yoğurt ve kızının güzel ekmeği de olursa mis gibi yenirmiş, ama herkes sevmeyebilirmiş yine de:)
Başka nedir ki mutluluk?
Belki bir kutu "kurabiyelik"tir dost firma Sade'den gelen. Olamaz mı? Hem de hiç beklemediğim, unuttuğum bir anda!.. Organik kurabiyeler yapılsın diyedir cevizli, ballı, tam unlu, susamlı... Yapılacaktır elbet. Yapılacak ve kurabiyeli mutluluklara bir yenisi eklenecektir.
Sonra güzel ablamın son gelişinde armağan ettiği bir kavanoz porçini mantarını açmak, annemle birlikte tatmak kısmet oldu diye sevinmektir mutluluk.. Komşufırın'ın nefis köy ekmeklerinden (nasıl güzel o ekmekler, nasıl güzel anlatamam!) alıp kocaman dilimlemek, üzerlerine biraz porçini, birer dilim de kaşar koyup fırınlamak, sonra bu nefis pizzayı kahvaltılıklar ve çay eşliğinde hafif bir akşam yemeği niyetine paylaşmaktır..
Ufak bir Beyoğlu turudur mutluluk, ıpılık bir akşamda... Koska'dan badem şekerleri, hindistan cevizli bonbonlar ve çikolata kaplı minicik lokumlar seçmektir, sonra Malatya Pazarı'nın tropik meyve şekerlemelerinden de bir kesekağıdına.. Zencefil, mango, ananas, kivi ve daha neler neler...
.. ve tabi Beyoğlu çikolatasının en fındıklısından bir de!
Bir sır daha vereyim mi size?
Çay demlemektir mutluluk aslında, evet, sadece bir demlik çay.. Çayın kokusu, ince bellideki zarif kırmızı rengi ve parmak uçlarınızdaki sıcacıklığıdır..
Çaydır mutluluk..
Bir de belki yanında kıtlama akide şekeri yemektir!
Ve bir de tabi.. kahve pişirmektir mutluluk, evet, sadece iki fincan kahve..
Naneli-limonlu bir lokumu ısırınca iki renge hayranlıkla bakmak, kahveli lokumun içindeki kahve zerreciklerini farketmektir.
Aslında sadece fark etmektir belki de..
.. hayatın sadece "an"lardan ibaret olduğunu..
sadece "an"lardan....
Yorum Gönder