Yazma konusunda daha disiplinli olmaya dair kendime sözler vermeme rağmen çok fazla mutfak maceramın olmaması beni engelliyor çoğu zaman, sayfamı güncellemek için.. Oysa benden ille de tarifler değil, yazılar beklediğinizi biliyorum. Ama burayı en baştan beri bir “cafe” gibi düşünmem, sohbetin yanısıra lezzetlerin de olması isteğimi beraberinde getiriyor. İşte bu nedenle; fotoğraflarımı, yazılarımı, gezi hikayelerimi ve okuduğum kitapları, izlediğim filmleri de rahat rahat paylaşacağım daha kapsamlı bir web sitesi hazırlamak gibi bir planım olduğunun haberini vermek istiyorum artık:) Site hazırlığını önümüzdeki birkaç ayı atlattıktan ve kardeşim askerden döndükten sonra hızlandıracağız, ama şimdiden ben yazılarımı toparlamaya başladım.
Geçtiğimiz haftasonu, sevgilimin açıköğretim sınavları nedeniyle gireceğimiz kamp öncesi dostlarımızla toplandık. Uzunca bir zaman görüşme fırsatı bulamayacağımız için hepsi yanımızda olsun istedik.. Sağolsunlar geldiler, birlikte yine keyfi hiçbir şeyle ölçülemeyecek güzellikte saatler geçirdik. Ufuk’un Belçika anıları, fotoğrafları, bize getirdiği çikolatalar, bahara ve yaza dair hepimizi heyecanlandıran planlar derken.. gün nasıl bitti yine anlamadık.
Pazar günü açık büfemizdekiler:
- Muzlu kek (Cafe Fernando’daki bu tarif gerçekten harika, herkesin beğenisini toplayan, yumuşacık, mis kokulu bir kek.. mutlaka denemenizi öneririm)
- Patatesli ve peynirli poğaçalar (kabartma tozu ile yaptım, klasik, anne poğaçaları:)
- Açma (yine bir klasik, ama tereyağı ile yapılınca daha bir mis kokulu)
- Trüfler
- Mozaik pasta
- Özlemciğimin getirdiği patates salatası
Trüflerden aslında şimdiye kadar pekçok sitede bahsedildi, ama maksat muhabbet, paylaşmak olsun deyip ben de yazıyorum. Hem ola ki başka yerde görmemiş ya da görüp de denememiş olanlar vardır. Pastane vitrinlerinde görüp de iştahlandığımız trüfleri evde yapmak gerçekten çok kolay.. üstelik son derece basit olan temel tarifi çeşitlendirip cins cins trüfler yapmak da mümkün. Ben Arman Kırım’ın geçtiğimiz haftalarda Hürriyet’teki sayfasında yayınladığı yazıyı baz alarak yaptım. Bazı aşamaları zahmetli, ama sonuca değiyor.
1. Trüf yapmak için öncelikle ganaj hazırlamamız gerekiyor. Bunun için bize gerekenler krema ve bitter çikolata. Sevdiğiniz bir bitter çikolata ya da en iyisi bitter kuvertür kullanmanızı öneririm. Ben şirkette kuvertür sattığımız halde eve almayı unutmak gibi bir akıllılık yaptığım için trüfleri marketten aldığım çikolata ile yapmak durumunda kaldım. Ama size kesinlikle kuvertür tavsiye ederim. Çikolatanın kalitesi trüflerin lezzetini doğrudan etkiliyor.
2. Ganaj için temel ölçü 1’e 2. Yani 2 ölçü çikolataya 1 ölçü krema. Ben 400 gram çikolata için 1 ufak kutu (200 ml) krema kullandım. Çikolatayı küçük parçalara kesin ya da rendeleyin. Eğer pul kuvertür kullanırsanız bu aşamayı atlayabilirsiniz, zira pul kuvertürün erimesi daha kolay. Dediğim gibi ben almayı unutmamış olsaydım çikolata keserken parmağım su toplamayacaktı:) Kremayı da bir cezve içine alıp ocakta kaynama noktasına getirin ve çikolatanın üstüne döküp çırparak karıştırın. Pürüzsüz bir kıvama gelince ganajınız hazır. Üstünü streç filmle örtüp buzdolabında 2 saat bekletin.
3. Bu arada ufak tabaklara trüfleri bulayacağınız dış malzemeyi hazırlayın. Ben kakao, tarçın-toz şeker karışımı, antepfıstığı ve hindistan cevizi kullandım. Ganajdan ufak bir kaşıkla parçalar alın ve avcunuzda yuvarlayıp bulayacağınız malzemenin içine atın. İyice buladıktan sonra da ufak kağıtlar içine yerleştirip ikram edeceğiniz ya da saklayacağınız kabın içine koyun. Bu arada ganaj yumuşadıkça buzlukta 5 dk bekletebilirsiniz.
4. Tüm trüfler hazır olunca buzdolabında saklayın. Oda ısısında çok fazla bekletmemenizi öneririm, asıl güzel kıvamı soğukken buluyor.
Yazıdaki çeşitlendirme önerilerini de not edeyim; ben bir daha yapışımda bunlardan birini deneyeceğim. Isınmış kremaya 1 çay kaşığı rendelenmiş portakal / limon kabuğu ya da tarçın eklemek, kremaya 5-6 tane dövülmüş kakule ekleyip yarım saat dinlendirdikten sonra süzüp tekrar kaynatmak, ganaja 1-2 kaşık kanyak ya da kahve likörü eklemek önerilerden bazıları..
Ayrıca şirkete yeni gelen aromalar (extract) da var ki, beni ayrıca heyecanlandırıyorlar. Acıbadem, fındık, portakal ve vanilya aromalarını kullanmak için sabırsızlanıyorum:) Bakalım neler yapacağım onlarla?
Bu arada sağlık durumum gayet iyi, çok şükür..
Gelecek hafta, ilk 2 aylık tedavi sonrası ne durumda olduğumu öğrenmek için tahlil yaptıracağım. Sanırım aldığım demir hapları ve her sabah içtiğim pekmezler işe yaramıştır. Çok sevdiğim pekmezden bıktım malesef, o ayrı..
Prof.Dr.Osman Müftüoğlu’nun “Yaşam Koçu” programında geçtiğimiz hafta kansızlıktan bahsedildi ve doktor çayın boş yere kötülendiğini söyleyince içime sular serpildi. Çayın demiri bağlama oranı binde birdir ve o kadarını kepekli gıdalar da yapar deyince hakikaten rahatladım. Artık sabahları bir fincan açık çay içiyorum:) Bir de onca zaman sonra, dostlarımızla birlikte, özellikle muzlu kek onsuz olmaz diyerek yarım fincan sütlü filtre kahve de içtim..
.. ama biliyor musunuz, unutmuşum tadını, hiçbir şey anlamadım!!
Uzun zaman yazmayınca böyle oluyor, parmaklar kalkmıyor klavyeden:)
Dünya buz pateni şampiyonası da başladı, yazmasam olmaz şimdi! Tv karşısında canlı yayına kilitlenip çikolatalar, tatlılar ile (sağlıklı beslenmeyi bir haftalığına erteleyerek:) keyif yapma zamanı benim için. Buzun kralları kraliçeleri ayrıldı tabi, eski tadı yok ama gençleri izlemek de keyifli. Yeni favoriler edinmek mesela, Tomas Verner gibi:) Dün çiftler kısa programda Çin yine yıktı geçti ortalığı.. bakalım kızımız Tuğba ne yapacak bugün?
Son olarak bir de tavsiye..
Hala birkaç sinemada gösterimdeyken, görmediyseniz hala, gidip Kaldırım Serçesi'ni izleyin. Gördüyseniz, bir kez daha izleyin. Ben önce festival gösteriminde, sonra sevgilimle bir kez daha izlememe rağmen yine izlemek istiyorum. Sevgilim ise eve dvd'sini almak ve belli aralıklarla izlemek taraftarı ki, normalde Piaf'ı benim kadar seven biri değildir! Marion Cotillard'ın Oscar'ı yüzde yüz hakeden performansı, adeta Edith Piaf'ın kendisi olması gerçekten görülmeye değer.. Hele Piaf'ın olağanüstü müziğiyle başka dünyalara giden benim gibi biri için soluksuz izlenecek, gözyaşlarıyla birlikte alkışlanacak bir film..
Yorum Gönder