0

Bugün Cumartesi..
Hafta sonunun en sevdiğim saatleri.
Tembel bir kahvaltının ardından gazetelerin arasında kaybolmuş durumdayım. Evi toplamaya, mutfağı temizlemeye girişmeden önceki en sevdiğim, ve uzatabildiğimce uzattığım keyif anları.. Ama bugün gazete keyfime ara verdim, bu güzellikleri taze taze paylaşabilmek için.

Gideceğim demiştim, gittim.
Sabahın köründe uyandım, o saatte acıkmış olmama rağmen aldırmadım, hemen çıktım evden ve ekolojik pazara yürüdüm. Hemen girişte her zamanki yerinde gözleme yapan ablamın yanına kahvaltı tezgahları da açılmıştı. Eh olacağı da buydu:) Ama ben kahvaltı için sabredip pazarı gezmeye başladım. Görmeyeli büyümüş pazar yeri! Sağlı sollu tezgahlardan oluşan iki koridordu son gördüğümde, şimdi üçe çıkmış sayısı. Bu daha çok üretici demek, daha çok organik ürün ve elbette bizler için de daha çok seçme şansı.. Yumurta gibi bazı ürünler her tezgahta aynı olsa da kimi ürünlerin fiyatları ve özellikleri değişebiliyor. Her zamanki pazar gezme alışkanlığımla önce tüm pazarı gezdim, çeşitlere ve fiyatlara baktım, sonra tekrar başa dönüp alışverişimi yaptım.

Kıvırcıklar, ıspanaklar ve diğer otlar öyle tazeydi ki! Erken gelmenin faydası buymuş. Radika, gelincik, arapsaçı, taze sarımsak, şevketibostan bile vardı tezgahlarda. Ebegümeci aldım, bir yıl olmuştur yemeyeli.. Isırgan vardı aynı tezgahta, aklıma hemen bir ufacık demet alıp omlet yapmak geldi eve gidince. Kendim dokunmayarak ondan da koydurdum poşete. Omlet için de organik yumurta aldım, olmuşken tam olsun. Mis gibi koksun omletim, damağıma mis gibi aromalar yayılsın..

İşte böyle bir şey oldu..
Oya abla yapar da ben yapmaz mıydım yani? :) Bulaşık eldivenlerimi giyip yıkadım ısırganları, doğradım ve zeytinyağında biraz kavurup yumurta kırdım üstüne. Sağolasın Annoya! Ben börekten başka bir şey bilmezdim ki ısırganla. Nefis oldu nefis.. Annemin böreklerini de andım yerken. Hatta telefon ettim anneme sonra, söylemeden duramam, ısırgan aldım pazardan diye. Börek mi yapacaksın sorusuna, hayır az önce yedim cevabını verince çok eğlendik.
- nasıl yedin kızım, çiğ çiğ mi yedin naptın?
- çiğ olur mu anne ya, omlet yaptım!
- amanın nerden aklına geldi, pek güzel olmuştur!
Muhabbet uzadı, annemin gittiğimde bana vereceği 5 litrelik zeytinyağına, köylü teyzelere getirteceği 1 koli yumurtaya, derken İrem’in benimle konuşmak (!) üzere telefona yaptığı hamlelere geldi..

Neyse efendim, yılın ilk domatesini takdim ederim!
Henüz kabukları incecik değil, rengi de öyle kıpkırmızı değil ama kokusu yerinde.. Çok özleyenler için gelivermişler tezgahlara, birkaçı da benim torbama girivermiş. Aaa hem de dalıyla beraber gelmiş üçü! Koparmaya kıyamadım, sevgilime de göstereyim diye bıraktım onları dalında. En ufağını yıkadım, ikiye bölüp kokladım önce. Sonra şükür kavuşturana dedim, doğradım yeşil kahvaltı tabağıma. Köy ekmeğim, omletim, zeytinim, Ezine peynirim, ah tabi ya, bir de fındıklı ezmem vardı kahvaltı tepsimde.

Fındıklı ezme nasıl bir şey derseniz, şöyle: 1 bardaktan biraz daha az domates salçasını 1/2 çay bardağı zeytinyağı ile ezdim. İçine 3 diş sarımsağı da ezip karıştırdım. 1 tatlı kaşığı ince pul biber ekledim, biraz da tuz. 1 bardak çekilmiş fındığı (ben biraz irice kırdım) da karıştırınca.. ekmeğe sürmelik, makarnaya koymalık bir şey oldu. Güzel de oldu!

Başka neler geldi pazardan?
Çavdar ekmeği, salata yapmalık yeşillikler, süzme yoğurt, tam buğday unu, bir de Buğday dergisi.. Bu hafta böyle… Bakalım haftaya neler gelir? Pazarla ilgisi yok ama geçenlerde tattığım bir lezzet var son olarak
:

Bu da cibes. Yeni aşkım:)
Egeli olup da Cibes’i niye daha önce tatmadığımı gerçekten bilmiyorum (anneme sordum o da bilmiyormuş, benim bilmeyişim normal). Metro marketlerde satılan Erüst Tarım’ın Ege otları serisindeydi. Koca bir paketi ayıklanmıştı ve yıkanıp haşlanmayı bekliyordu. Hemen tazecikken üzerindeki tarife göre yaptım, tadına doyamadım!

Şöyle yapılıyormuş:
1 paket (500 gr) cibes, bolca kaynamış su içinde 7 dk kadar haşlanır. Süzgece alınır. Ufak bir kase içinde ½ çay bardağı zeytinyağı, 1 limonun suyu, tuzla ezilmiş 3 diş sarımsak karıştırılır, haşlanmış cibese dökülür. Sonra da ılık ılık yenir, dikkat, yanında mercimekli bulgur pilavı varsa parmaklar da güme gider! Otlar tahıllara ve bakliyatlara öyle yakışıyor ki..

Kırk takla attım güzel bir fotoğrafını çekebilmek için şu otun, ama olmadı. Yine de eklemeden duramadım. Böyle birşey işte. Çiçek gibi açılmış brüksel lahanasına benzettim ben!

Son haberler böyle..
Tekrar gazetelerime döneyim ben.
Bir de kahve yapayım tam olsun:)

Yorum Gönder

 
Top