0
Uzun bir haftasonu bekleyişindeydim ne zamandır. Allahım ne olur bir tatil, kısa olsun razıyım.. 2 gün olsun, 3 gün olsun.... derken, nihayet geldi beklediğim haftasonu. Kısacık bir tatil de olsa, annemin deyimiyle "bir gözümüz görecek, bir gözümüz görmeyecek" de olsa, kaçıverdik Aydın'a!

Kurabiye tarifi

Annemin kucağını, yemeklerini, İrem kuşumun kokusunu, canım kardeşimi, memleketimin havasını, huzur veren sakinliğini, meyvelerini, otlarını, sebzelerini çok ama çok özlemiştim. Yaptığımız yorucu ve uzun yolculuklar bile umrumda olmadı, değerdi. Hem, o yolculuklar da ne zamandır çok özlenmişlerdi..

Çabucak geçti elbette zaman.
Ama diyebilirim ki, her dakikanın tadını çıkardık. Annemle eski günlerdeki gibi alışveriş ve ardından kahve-pasta keyfi yaptık. Bu kez yanımızda "İrem bonusu" da vardı:) Dertleştik uzun uzun, ne çok şey birikmiş konuşacak! Annem saçlarımı boyadı, hemen her buluşmamızda yaptığı gibi. Nedense saçlarımı bir tek ona teslim edebiliyorum! Siyahın sıkıcılığından kurtulup bakır kızılına doğru adım adım ilerlerken pek keyifliydim:) Cumartesi pazarına da gittik elbette. Haftalık alışverişimi yaptım orada (tamam kabul ediyorum pek haftalık sayılmazdı, daha çok bir orduyu doyuracak miktardaydı, ne yapayım, duramadım!) Öyle çok, öyle taze ve öyle ucuzdu ki herşey..

Sevgilimle elele yürüdük çocukluk kentimde, ıpılık rüzgarı kokladım her adımda, güneşin sıcacık kollarında ısındım. Mevsim yazdı! Burada kış hala inatla devam ederken... Naneli dondurma üretimine henüz başlamamış olan Mendo'ya küstüm biraz. Kestaneli ve parça çikolatalıyla idare ettim. Olsun! Yılın ilk dondurmasıydı, şahaneydi, çok özlenmişti.


Ve İrem kuş...
Bu yaz 3 yaşında bir hanımefendi olacak. Teyzesini nerdeyse 1 yıl önce gördüğü için hatırlamayacağına emindim, hatta belki soğuk duracağına.. Hiç öyle olmadı. Yavru kuş, öyle sevdi ki teyzesini.. Birlikte oyunlar oynadık, gezmelere gittik, sarılıp öpüştük hep. Benimle İstanbul'a gelemeyeceğini anladığında küstü biraz, içim acıdı.. Öyle zor ayrıldık ki!

Dünya tatlısı melek, hele biraz büyü de, teyzen kaçırıp getirecek seni İstanbul'a.. vapurlara binip martıları seveceğiz, sana ciciler alacağız dedim. Anne kuzususun sen daha!
Böyle işte...
Annemin yemekleri ve onlardan birinin tarifi bir sonraki postta olacak. Sıra Sevim'ciğimin kurabiyelerinde...

Yorgun argın işten gelip akşam çayına eşlik etsin diye yapıvermişti bu kurabiyeleri canım kardeşim. Annemlerde yemeğimizi yedikten sonra onlara geçtiğimizde kurabiyeler fırındaydı. Hangi ara yaptı bilmem (ya da bilirim, armut ve dibi hikayesi:) O gün akşam yemeğinden sonra birşey yememe prensibimi bozuverdim. E tatilde olur böyle şeyler! Çok tanıdık, çok bildik bir lezzet. Annelerimizin, anneannelerimizin hep yaptığı, yumuşacık ve doyurucu kurabiyeler bunlar.

Malzemeler
  • 1/2 paket tereyağı (oda sıcaklığında)
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1/2 su bardağı yoğurt (tercihen süzme)
  • 1/2 su bardağı süt
  • 2 adet yumurta (birinin sarısı ayrılacak)
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • Aldığı kadar un

Kurabiye tarifi
Yapılışı
  1. Yumurtalardan birinin sarısı haricinde tüm malzemeler derin bir kabın içine alınır. Yavaş yavaş un eklenerek yoğrulur. Ele yapışmayan kıvamda bir hamur elde edilir.
  2. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alınarak avuç içinde yuvarlanır, yağlanmış veya yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine konur.
  3. Hazır olan kurabiyelerin üzerine yumurta sarısı sürülür. Önceden 170 derece ısınmış fırında, üzerleri güzelce kızarıncaya kadar pişirilir.

Sevim istenirse bu hamura portakal ya da limon kabuğu rendesi de eklenebileceğini söyledi. Doğrusu ilk fırsatta, Aydın'dan getirdiğim bahçe limonlarından birinin kabuğunu rendeleyerek, misler gibi kokan bir kurabiye pişirmek istiyorum. Sizlere de öneririm. :)

Kurabiye tarifi

Yorum Gönder

 
Top