0



Yine Eylül!
Yeni bir Eylül, iyi ki Eylül!
Mutluluğun bir adı da bu olsa gerek...

Henüz sonbahardan bahsetmek için erken belki, sıcaklar kıyı kentlerinde hala devam ederken.. Ama kısalıyor işte günler, sabahları biraz daha karanlıkta uyanmamdan anlıyorum. Hayır, serin değil sabahlar henüz, ama biliyorum ki evden çıkarken bir de şal almam gerekecek omuzlarıma, pek yakında... Sonrası hırkalar, daha da ilerisi şapkalar, atkılar demek. Sabah kahvemi fincana sarılıp avuçlarımı ısıtarak içmek, müslime sütü koymadan önce biraz kahve makinesinde ılıtmak, ofise gelirken çantama birkaç elma ve bitki çayı atmak, eve dönerken batan güneşi servis camından izlemek, daha da ileride aynı camdan ışıkların yandığı küçük kentimi seyre dalıp düşler kurmak demek...

Ben sonbahar kızıyım, belki ondan seviyorum Eylül'ü bu kadar. Yeni bir yaşın yaklaşmakta olduğu, yirmilerin yavaş yavaş otuzlara devrildiği düşüncesiyle son zamanlarda hüzünlenmeyi öğretse de hayat, içimde doğumgünü mumları üflemek isteyen bir kız çocuğu duruyor hala! İyi ki de duruyor.. İlhan İrem söylüyor ya hani; "mumları üfle bir dilim kes hayattan..." Ben hayattan dilimler kesiyorum Eylül gelince, sonbahara dönünce zamanın ibresi, Eylül'e dair cümleler dökünce günceme, umutlanıyorum, bir Eylül daha işte diyorum, bak işte yine sonbahar, yine yağmurlar gelecek, yine nemlenip misler gibi kokacak toprak... Yine ben o Tanrısal kokuyu içime çekeceğim, gözlerim dolacak...

Kahve tonlarına boyanacak doğa yavaş yavaş... Sadece kahve tonları mı? Turuncular, kırmızılar, mürdümler, daha ne renkler ne renkler... Sarı-sıcak tümü. Tümü sepya, tümü sonbahar, tümü Eylül...

Hayat usta gülümsüyor yeniden, kadim zamanlardan bugüne, o sonsuz bilgeliğiyle...



Mutlu Eylüller!

Yorum Gönder

 
Top