Hayatımda tattığım en güzel peynirlerden bahsetmek istiyorum ilk olarak.
Rani Peynir adını hiç duydunuz mu bilmiyorum. Ben yeni tanıştım onlarla. Ve gerçek bir peynirsever olarak, bu peynirlere bayıldım bayıldım... Yabancı peynirleri Türkiye'de üretiyorlar ve inanın onca para vererek aldığımız ithallerinden çok daha iyiler... Yeni çeşitler çıkarmışlar, bunları tanıtmak için bizleri kahvaltıya davet etmişlerdi. Yukarıda gördüğünüz peynir tabağında sayabildiğim 8 çeşit peynir vardı. Yeni çıkan ve masaya sonradan getirdikleri peynirleri saymıyorum. Emmantel, gouda, camembert, mimolette, keçi peyniri, edam ve daha pek çok çeşit... Simit eşliğinde inanılmaz bir lezzet şöleniydi, diğer kahvaltılıklara dönüp bakmadık bile.
Sonradan sevgili arkadaşlarımın doğum günümü kutlamak için bize gelerek sürpriz yaptıkları akşam, pastamı kesmeden önce onlara da ikram ettim bu peynirlerden, şarap eşliğinde. Asıl şaraba yakışıyorlar, evet:) Rani Peynirleri hakkında detaylı bilginin Kasım sayımızda olacağını da söyleyeyim.
Bu arada Ekim sayımız çoktan çıktı. Cezbedici kapak fotoğrafımızın da vaat ettiklerini veren, çok özel bir sayı oldu. Biz mi öyle hissettik bilmiyorum? En iyisi alın ve buna siz karar verin. Kapaktaki nefis şey, kızılcık şerbetli armut tatlısı.. Hayır, malesef onu ben yemedim:) Ama dergide göreceğiniz bazı lezzetlerin tadına bakabildim. Tariflerin kesinlikle güvenilir olduğuna inanabilirsiniz. Bu sayıda bir yenilik olarak ajandamız var, yeme-içmeyle ilgili her tür etkinliği duyurmaya çalışıyorum. Daha da yenilikler olacak, mesela Kasım sayısı oldukça sürprizli olabilir :)
Yemek kültürü yazarı rahmetli Tuğrul Şavkay'ın ölümünün 7. yılı için düzenlenen anma toplantısına gittim. Çok duygusal bir toplantı oldu gerçekten... Eşinin yaptığı konuşma uzun sürmedi, sesinin titremesine engel olamadığı için... Dostlarının anlattığı anılar hepimizi gülümsetti ama hüzünlendirdi de... Artun Ünsal hocanın anlattıkları ise hepimizi Türk mutfağının geleceği üzerine düşündürdü. Bu arada toplantı öncesi ilk kez tattığım demirhindi şerbetine bayıldım! Sakızlı lokumlara da öyle.. Sonrasında ikram ettikleri vişneli yaprak sarması da çok özeldi, hep merak ettiğim Osmanlı mutfağına ait lezzetlerden biri.
Toplantının yapıldığı Chef'Inn, sadece mutfağı ile değil gastronomi kütüphanesi ile de çok önemli. Yakın olsaydı sık sık uğramak isteyeceğim yerlerden biri. Malesef Küçükyalı gibi bana oldukça uzak bir yerde.. Kütüphaneyi gezerken taa çocukluğumdan hayal meyal hatırladığım, Günaydın gazetesinin verdiği tarif kitapçıklarını gördüm bir vitrinde. Bir anda geçmişe gittim! Sanırım bunlar annemin Almanya'dan getirdiği birkaç dergiyi saymazsam benim gördüğüm ilk tarif kitapçıklarıydı... Ergun Köknar'ın tarifleri, yaşıtlarım anımsayacaktır. Uzun süre de saklandılar evlerde, kimbilir hala saklayanlar var mıdır?
Şimdilik aklıma gelenler bunlar... Devamı gelecek elbette..
Umarım yeni bir tarif de ekleyebilirim yakın zamanda. Evde hiç reçel kalmadı mesela, bugünlerde reçel yapmak için can atıyorum. Benim buzdolabımda reçel olmaması düşünülemez!!
Bir yandan da her hafta sonu ayrı etkinlik halindeyiz şu sıralar. Sonbahar telaşıyla geldi ama çok güzel geldi... Genelde koşturduğum için fotoğraf çekmeye fırsatım olmuyor. Bir de sevgili İnci'nin profesyonel çekimlerini gördükçe iyice titizlenir oldum! Ondan çok şey öğreniyorum, fotoğrafçımız sevgili Hande'den de... Şimdi yeni bir objektifim de oldu, daha iyi çekimler yapmak için hazırım :)
Veee yarın akşam İzmir'e gidiyoruz, İlhan İrem konserine!
Bahsedilecek filmler var, kitaplar var daha..
Sahi, Filmekimi başlıyor!
İzleyeceklerim birikti, okuyacaklarım bir adet Billy kitaplık rafını doldurdu da ikinci rafa kaymaya başladı... Keşke gün sadece 24 saat olmasa! (ya da daha az uyumayı becerebilsem..)
Veee yarın akşam İzmir'e gidiyoruz, İlhan İrem konserine!
Sevgilimle tanışmamız da İlhan İrem'in 3,5 yıl önceki İzmir konserinde olmuştu. Ona İzmir'de aşık olmuştum, Kordon'un büyülü sahilinde otururken. Çok özeldir bizim için İzmir... Şimdi yeniden gidiyoruz, bu kez konseri el ele izlemeye...
Yorum Gönder