0

Daha önce de oğlumun yemek seçtiğini anlatmıştım.
Hiç bir zaman yesin diye zorlamadım ama o yemediği zaman kendimi çok kötü hissediyorum. Tipik annelik vesveselerim başlıyor.

Yemediği şey için başka alternatifler üret denildi. Mesela havuç, yemekte yemez, çorbasını yemez, konulduğu yemeği bilir sanki... Onu dene, bunu dene...
Havucu bir tek kekin içinde yiyor. Havuçlu keke ceviz, tarçın, hindistan cevizi falan filan derken ne kadar havuç kalıyorsa....
Gerçi çocukların damak tadı bizden kuvvetliymiş. Bizlerin zamanla -çok sıcak, çok soğuk derken- tatma duyumuz biraz körelirmiş. Yani evde bir "gurme" var. Belki inanmayacaksınız ama annanesinin yaptığı yemekle benim yaptığımı ayırt ediyor. Ben de annemden öğrendim, aynı malzemeyi koyuyoruz aynı şekilde pişiriyoruz ama "el lezzeti" derler ya o farklı demek ki!

Havuç yemese ne olur? Belki hiçbir şey olmaz ama benim listem bununla bitmiyor ki...
Sebze çorbasına nazlanır, çorbanın içinde kıyma olursa ve ağzına gelirse o çorbanın işi bitti... Yayla çorbası, tatlı tarhana, kırmızı mercimek, yeşil mercimek yer, sıkıysa bunların içine de farklı birşey at bakalım yiyor mu?

Et kesinlikle yenecek birşey değil zaten. Yemeklerin içinde olursa "ok nannane , et ok" (yok annane, et yok), eti yenmez. Tavuğun tadını bilmiyoruz zaten ağzımıza bile almıyoruz. Köfteye binbir naz... Köftede öyle yağda kızarmayacak, sert olmayacak, sos, salça olmayacak, et tadını saklayacak kadar baharatı olacak ama fazla olmayacak. Ya mangalda olacak ya da değişik usulde pişecek.

Sonra köftelerin boyutu küçüldü "misket köfte" oldu. Öyle olunca hoşuna gitti küçük beyin çorbaların içinde falan kıymayı tükürüyordu. Köfte küçülünce hoşuna gitti. Yalnız köfte, çorbanın içinde pişmeyecek, ayrı pişecek. Tavada az yağda sotelenen minik köfteler çorbayla servis yapılırsa yenilebilir. Çok pişirip kurutursanız yemez yalnız.

Sevgili annanemiz, yeni şeyler uyduruyor, değişik denemeler yapıyor. Annanesine sadece yemesi yetmiyor, paşamın bir de keyif alması gerekiyor.

Etli Kabak Dolması, bütün kış neredeyse her hafta pişirdi. Neymiş efendim, küçük bey onu sevmiş. Bol kıymalı pişiyor ki, kırmızı et ihtiyacımızın bir kısmını ondan karşılayalım. Gerçi kıymayla kalmıyor; kabak, pirinç, dereotu, maydanoz, domates, soğan, baharatlar derken çok besleyici oluyor. Düdüklüde pişiyor ki vitamin kaybı az olsun...

Peynir, sert koyun peyniri olacak. Onu da yemiyordu da, sağolsun annem peyniri de şekilden şekile sokarak alıştırdı.

Zeytin, küçük olacak, az tuzlu olacak, sele zeytini olacak; çok etli, yumuşak olursa ağza bile alınmaz.

Yumurtanın sarısı hiç yenmez, beyazı da sadece parkta piknik yaparken yenir.

Kahvaltı için annanesinin özel formülleri var. Kahvaltı sofrasına meyve koymak, özel kahvaltı karışımları hazırlamak, özel sunumlar, süslü tabaklar gibi...

Biz bir tek haftasonu onunla kahvaltı edebiliyoruz. Bana  zaten olmadık binbir naz... Hafta içi yediklerini de yemiyor benimle. Sabah kalkıyor "anne kek, süt", onlarla kahvaltı edecekmiş. Baktı, işine gelmedi, annane krizimiz tutuyor.

Balık için savaş çıkar. Bir tek Aysun kendi usulünde pişirecek Ada ile ikisine de yedirecek, belki o zaman yer. Çorbası, kızartması, buğulaması, tavada-fırında, hamsi, istavrit, somon, mezgit, lüfer... hiç fark etmez. YENMEZ... (hepsi denenmiştir).

Salata, yeşillik yenmez. Domatesin kabuğu soyulursa yer. Salatalığı sever.

Ne yer Kuzey?
Paşama tatlı olsun. Öyle bütün tatlılarda değil, sütlü tatlılar, özellikle de "sütlaç". Meyveye hiç hayır diyemiyor. O da ekşi falan olursa yemez.
Ispanağa sesi çıkmaz. Pilav, makarna sever. Patates, kızartma olursa yer. Yoğurt  şekerlenirse yer. Barbunya, kuru fasülye, nohut gönlü olursa yer, bunlar ilk aklıma gelenler.

Çocukları yemeye nasıl ikna edersin ki! Mutlaka hepimizin bunlarla baş etmek için değişik yöntemleri ve tarifleri vardır.

Ayrı bir platformda bunlarıda paylaşmalıyız...
Bu konudan bu kadar muzdarip olan ben, bir etkinlik planlıyorum. Yakında duyurusunu yapacağım.

Sevgiyle kalın...

Yorum Gönder

 
Top