0

Bir gün oyun bitecek, onlar için de hayat telaşı başlayacak...

Bugünlerde birçok blogda 4+4+4 ile ilgili arkadaşların yazılarını okuyorum. Herkesin kafası karışık, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Hepimizin derdi aslında aynı, çocuklarımız. Anne olarak en doğru kararı vermek istiyoruz (en doğru kararın verildiğinden emin olmak istiyoruz).
Belki kafamızdaki soru işaretlerini biraz olsun giderir diye paylaşmak istedim.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Fakülte Kurulu olarak TBMM Başkanlığına sunulan, 5.1.1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nden büyük endişe duymaktayız. Kanun teklifi, insan hakları, eğitim bilimleri ve psikolojinin temel ilke ve bulguları ile çağdaş eğitim anlayışı açısından aşağıda belirtilen sakıncaları ve sorunları içermektedir:

1.      Önerilen 4+4+4 modeli eğitim hakkına erişimi engellemektedir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre temel eğitim, her Türk vatandaşının yasal hakkıdır ve devlet eliyle parasız verilir. Bu eğitim, Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 12. Maddelerinde ifade edilen “genellik ve eşitlik”, “ferdin ve toplumun ihtiyaçları”, “yöneltme”, “eğitim hakkı”, “fırsat ve imkan eşitliği”, “laiklik” ve “süreklilik” ilkelerine uygun olmalıdır. Oysa kanun teklifi ile farklı toplumsal gruplar ve tabakalardan çocukların eğitim hakkı engellenmekte, eğitimde eşitlik ilkesi zedelenmektedir. Kanun teklifi, 8 yıllık temel eğitimi fiilen 4 yıla indirerek kız çocuklarının, yoksul çocukların, köy çocuklarının ve engelli çocukların üst öğrenime devam etme olanaklarını ortadan kaldırmaktadır. Tasarı, çocuk işçiliğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayırımcılığı, sınıfsal ayrışmayı, köy-kent kutuplaşmasını teşvik etmekte, çocukların toplumsallaşarak bütünsel ve çok yönlü gelişiminin önünü kapatmaktadır. Genel olarak tasarı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Uluslararası Çalışma Örgütünün çocuk işçiliğinin önlenmesine dair kararları, UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Dair Sözleşme’nin birçok hükmünü göz ardı ederek insan hakları ihlallerine yol açmaktadır.

2.      Zorunlu ilköğretime başlama yaşının 1 yıl erkene alınması ve bunun sonucu olarak okulöncesi eğitimin zorunlu eğitimin dışına çıkarılması çocuğun gelişim ve eğitimine ilişkin bilimsel verilere uygun değildir.  Bu yaş çocuklarının çoğu öz bakım gereksinimlerini bile kendi kendilerine karşılayabilecek, temel eğitime hazır olmalarını sağlayan fiziksel ve zihinsel gelişimi gösterecek düzeyde olmayabilir. Daha önce denenmiş ve sakıncaları nedeniyle vazgeçilmiş olan bu yaklaşımın yeniden gündeme getirilmesi uygun değildir. Okul öncesi eğitime verilen önem ve sağlanan gelişmeler göz ardı edilmeyerek okul öncesi eğitim (60-72 ay) zorunlu temel eğitim kapsamında ele alınmalı, ancak 72. ayını tamamlamış çocuklar ilköğretime başlamalıdır.

3.      Mesleki yöneltmenin erkene alınması sakıncalıdır. Erken mesleki yönlendirme çocukların temel eğitim ile hedeflenen “bütünsel gelişimi”ni engelleyicidir. Çocukların yetenek, ilgi, özellik ve değerlerini tanıyarak yaşam hedefleri ve beklentilerinin belirgin ve tutarlı hale gelmesi ancak ergenlik döneminin sonunda gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle erken tercih sakıncalıdır. Gelişim psikolojisi alanında yapılan araştırmaların bulguları, ergenlik ve gençlik dönemlerinin giderek daha ileri yaşlara kaydığı yönündedir. Son yıllarda “gecikmiş ergenlik”, “uzatılan gençlik” gibi kavramlar ile işaret edilen bu durum, kariyere yönelik belirleyici meslek seçimi ve tercihlerin 17-18 yaşlarına kaydırılmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca iş yaşamı artık tek bir alanda “uzmanlaşma”yı değil, transfer edilebilir becerileri ve genel yeterlikleri talep etmektedir.

4.      Önerilen yeni sistem mevcut öğretmen yetiştirme koşullarına uygun değildir. Mevcut öğretmen yetiştirme sistemi içinde okul öncesi dönem, 1-5. sınıflar, 6-8. sınıflar, 9-12. sınıfların öğretmenleri farklı bölümlerde ve farklı pedagojik ilkelerle yetiştirilmektedir. Kanun teklifinin getireceği sistemde, öğretmenler lisans düzeyinde aldıkları eğitimin hedeflediği yaş grubundan farklı bir grubun eğitimini üstlenmek zorunda kalacaklardır. Her yaş kümesinin özellikleri farklı pedagojik ilkeleri gerektirmektedir. İlk dört sınıfın öğretmeninin hem okul öncesi hem sınıf öğretmeni olarak görev yapması sakıncalıdır.
5.      Yaygın Eğitimin örgün ortaöğretim kapsamında yer alması temel eğitim ve zorunlu eğitim yaklaşımına uygun değildir. Kanun teklifinde Hayatboyu Öğrenme kapsamında yer alması gereken yaygın eğitim, zorunlu ortaöğretimin bir parçası olarak ele alınmıştır. Oysa yaygın eğitim çeşitli nedenlerle örgün eğitimin dışında kalanlara sağlanan eğitimdir. Yaygın eğitimin örgün ortaöğretimin içinde düşünülmemesi gerekir. Zorunlu eğitimi bu şekilde esnekleştirmek –örgün veya yaygın eğitim kurumları yoluyla sunmak- eğitimde eşitliği zedelediği gibi bu teklifte zorunlu eğitim gerçekte 12 yıla çıkarılmamaktadır.

6.      Yüksek Öğretim kurumlarına giriş ile ilgili maddeler çelişkili ve bilimsellikten uzaktır. Kanun teklifinde “ortaöğretim bitirme başarı notu” ve  “başarı puanının yüzdesi” gibi ayrıntıları belirleyen maddeler kanunla düzenlenmektedir. Bu durum bir diğer maddede belirtilen “Yüksek öğretim kurumlarına giriş ve yerleştirme işlemlerine ilişkin usul ve esasların Yüksek Öğretim Kurulu’nca belirleneceği” ifadesi ile çelişkilidir. Ayrıca yüksek öğretim kurumlarına giriş ve ortaöğretim başarı puanının belirlenmesine ilişkin maddeler bilimsel temelden yoksundur.

7.      Kanun Teklifinde FATİH Projesinin Kamu İhale Kanununun kapsamı dışına çıkarılması yanlıştır ve etik değildir. FATİH Projesi kapsamında yapılacak mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında bırakılması, kamu yararına uygunluk ve devlet bütçesini koruma konularında denetime ve hesap verilebilirliğe uygun olmayan uygulamalara yol açacaktır. Ayrıca, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında tutulmasını gerektirecek yasal ve kuramsal bir gerekçe yer almamaktadır. Kamu İhale Kanunu dışında tutulacak bir mal ve hizmet alımı, yüksek bütçeli “FATİH” Projesinde şaibelere neden olabileceğinden ve kamu vicdanında rahatsızlık yaratacağından bu tekliften kesinlikle vazgeçilmelidir. Projenin niteliği ve pedagojik değeri yeterince tartışılmadan ve denenmeden gelecek 15 yılın denetim dışı biçimde ipotek altına alınması, kamu yararı açısından giderilmesi mümkün olmayan maddi ve manevi olumsuz sonuçlara yol açacaktır.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilen gerekçe ve nedenlerle 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi geri çekilmelidir. Eğitim sistemimizdeki tüm yeniden düzenleme çalışmaları “sistem yaklaşımı” çerçevesinde, bilimsel bakış açısıyla ve özellikle eğitim bilimlerinin ışığı altında Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversiteler ve demokratik kitle örgütleri başta olmak üzere bütün ilgili tarafların etkili bir işbirliğine dayalı olarak ele alınmalıdır.






Bu örnekleri çoğaltmak mümkün... 

Bu yasa o kadar iyi bir şey de bu kadar bilim insanı, öğretmen, dernek, vakıf... hepsi niye karşı (?)

Ben yorum yapmıyorum. Buyrun okuyun, çocuklarınız için, geleceğimiz için, elinizi vicdanınıza koyun ve siz karar verin... 

Yorum Gönder

 
Top